11. Bölüm: Kradasonia'nın Gizemi

108 16 5
                                    

ELANORE NERISSA

   Aradan bir hafta geçmişti ve bilmediğim çok yer vardı ama yine de bana yabancı gelmeyen şeyler vardı. Yıllar önce burada yaşıyor olmamdan dolayıdır belki. Kaldığım kulübeye bile gözüm yeni alışıyordu. Burası gerçekten de yaşanacak kadar güzel bir yerdi. Kulübemde bir büyücüyle kalıyordum. Melissa. Cadı ve büyücülerin arasındaki farkı anlayamadığım gün anlatmıştı bana. O öğrenciliğinde başarılı olduğu için bir büyücü olarak eğitmenlik yapıyordu. Etrafa baktığımda büyücülerin aşamalı parkurda güç çalışmaları yaptırdığını gördüm ve sonra yürümeye devam ettim. Diğerleriyle konuşmaya çok vaktim olmamıştı ama Melissa beni birkaç arkadaşıyla tanıştırmıştı.

   Kevin, Melissa ve Vincent. Vincent'in bizi avlamaya çalıştıkları günden hatırlıyordum ancak yine de detaylı olarak konuşmamıştım onunla. Dördü de eğitimine çok önem veriyordu. Ne zaman karşılaşsam soyut gücü kontrol etmeyi ve dengelemeyi çalışıyorlardı. Bunun dersleri için ön hazırlık olduğunu söyleyip duruyorlardı. Pat ise cadı heyetiyle toplantı yapıyordu. Ben de boş kalan zamanımı değerlendirip ilgimi çeken tepelere yakından bakmak için yürüyüşe çıkmıştım. Bu sıralar aklıma hep Davion geliyordu beni bulup bana gerçekleri hatırlatmasını ve kendimi odamda bulduğumdaysa söylediği her kelimeyi bedeniyle birlikte unutturduğunu artık çok net hatırlıyordum. Onu hatırladıkça da içim ürperiyor kendimi tehlikede gibi hissediyordum.

                              ζ

   Meltemin iç gıdıklayan esintisi çimenlerin ve çamların kokusu, güneşin batışı ve kızıla bürünen hava beni gülümsetiyordu. Onları bir arada görmek içimdeki duyguları ön plana çıkarıyor ve bana sanki yeniden geçmişi yaşatıyordu.

  Toprak yolda yürümeye başladığımda ayakkabılarımı çıkarttım ve topuzumu açıp saçlarımı serbest bıraktım. O an yalnızca eksik olan kabarık elbisemdi ama ben yine de varmış gibi düşündüm ve çiselen yağmura karşı toprak yolda koşmaya başladım, her bir damla toprağa düştüğünde. Ağaçların efsunlu kokusu bedenimi sarıyor ve bana yalnızca oksijeni değil enerjimi de bahşediyordu. Saçlarımın diplerinden uçlarına kadar aynı ritimle yayılan yağmur damlaları beni gıdıklıyor ve güldürüyordu.

   Yavaş adımlarla koşmaya devam ederken karşıma biri çıktı ve yolumu kapattı. Ona çarpmamak için kendimi zor durdururken bunu benim yapmadığımı onun beni durdurduğunu fark ettim. Kollarımdan sıkıca kavramış ve beni durdurmuştu.

   Gözlerim onunkilerle buluştuğunda karşımdakinin Davion olduğunu anlamıştım. Fırtına grisi kadar yoğun ve duru gözleri benimkilerden bir an uzaklaşmıyordu. Saçları nemlenmiş ve dalgaları belirginleşmişti. Koyu saçları yağmurla kömür kadar siyah görünüyordu. Teniyse beyazlıktan parıldıyordu sanki. Ellerimi tuttuğunu fark etmemiştim başımı indirdiğimde ellerinin ısı yaydığını hissettim. Elinin birini elimden ayırdı ve yanağıma götürdü. Bunun nasıl olduğunu düşünemeden geriye sendeledim ve ayağımı bir dala takarak geriye doğru düştüğümü fark etmiştim ama toprağa temas etmemiştim. Gözlerimi yeniden açtığımda odamdaydım. Yatağımda uzanıyor aval aval duvara bakıyordum. Rüya görmüş olamazdım çünkü ısı hâlâ ellerimdeydi. Doğrulduğumda Davion'ın yatağımın kenarında oturduğunu ve elimi tuttuğunu gördüm. Ayağa fırlayıp ondan uzaklaştığımda konuşmaya başladı.

   "Benden neden kaçıyorsun?" Kollarımı bağdaştırdım ve ona çatık kaşlarla baktım.

   "Bunu nasıl yaptın? Sen az önce ne yaptın?" Gülümsedi ve bu hiç hoşuma gitmeyecek kadar güzeldi.

   "Seni düşmekten kurtardım." Bilmişlik taslar gibi konuşuyordu ve öyle olduğu belliydi.

   "Ondan sonra?" Anlamamış gibi tek kaşını kaldırdı ve ben devam etmek zorunda kaldım.

   "Beni nasıl kulübeme uzak bir yerden buraya ışınlayabildin?" Kısa bir kahkaha attı.

   "Işınlamak mı? Ben buna öyle demiyorum." Yanına yaklaştım ve gözlerinin açısının nasıl değiştiğini gördüm. Konuşurken bile gözleri bendeydi.

    "Öyle mi? Ne diyorsun?" Başını salladı ve ne olduğunu söylemek yerine ayağa kalktı ve karşımda dikildi.

   "Bu anı çok bekledin."

   "Anlamadım?" Gülümsedi ve bana hak verdiğini söyledi.

   "Bir şey sormak istiyorum?" dedim bir şekilde bana cevap vermesini sağlayarak.

   "Kradasonia neyi ifade ediyor?" Yer değiştirdi ve pencere kenarına yürüdü. Ben de onu takip edip peşinden gittim. Elini masamın üzerinde duran kalın ciltli kitabın üzerinde gezdirdi.

   "Her şeyi öğrenmek için bu kadar acele etme."

                            ζ

Üç gündür neredeyse düşündüğüm tek şey buydu. Hiçbir şeyi anlatmak istemiyordu her şeyi sır gibi saklıyordu. Odamdaki tüm kitapları karıştırdım ve içinden Kradasonia'yla ilgili şeyler buldum. Bir şekilde diğerlerine söylemeliydim, tüm bunlar işe yarayabilirdi. Belki de kendimiz öğrenmeliydik. Nasıl olacak bilmiyorum ama bunun başka yolu yoktu.


İNCİ'NİN GÖLGESİWhere stories live. Discover now