11. bölüm

1.6K 142 30
                                    

“istedik mi? İstedim mi? Demek istiyorsun” dedi arkamızdan bir ses.

“Daniel?” dedim şaşkınca.

“beni takip mi ediyorsun?” dedi James.

“senin burda ne işin var?” dedi Daniel.

“neler oluyor?” dedim.

İkisi birbirine öldürücü bakışlar atıyordu. Hadi ama!

“hey! bir soru sordum” dedi kaşlarımı çatarak.

“diana gelmeni istiyordu, diğerleri de yalnız kalmanı istemedi. Bunu sana söylemek için geldim” dedi Daniel.

“ama James benden önce gelmiş, ne o ışınlandın mı?” dedi.

“ondan hoşlanıyor musun yoksa” dedi James alayla.

“saçmalama, o benim arkadaşım” dedi Daniel.

“bana hiç öyle gelmedi.” Dedi James.

Neyin ortasına düştüm bilmiyorum ama iyi değil, hiç iyi değil. Arion ne demişti? James’ten uzak durmamı, onun söylediğini yapmalı mıydım? Bilmiyorum ki.

“asıl sen ondan hoşlanıyorsun” dedi Daniel.

“ah şey bölüyorum ama kötü bir gece geçirdim, yarın erken kalkacağım, çok uykum var ama siz rahatsız olmayın kavga etmeye devam edin” dedim gülümseyerek.

“üzgünüm senin burda olduğunu unuttum” dedi Daniel utançla.

“iyi geceler” dedi ikisi aynı anda.

“tamam yani iyi geceler” dedim evimin kapısına giderken.

Ah ama anahtar? Pencereden mi girsem yine? Daha insancıl olmalıyım ama.

“bir sorun mu var?” dedi James.

“siz daha gitmediniz mi?” dedim.

“neyse, ben pencereden çıktım. Şimdi kapıdan gireyim dedim. Anahtar yok” dedim umutsuzca.

İkisi de deliymişim gibi bakıyordu.

“bende de birkaç numara var tabii ki, açıl susam açıl” dedim.

İkisi de kahkaha attı ama sonuçta kapı açıldı değil mi?

“kesin sesinizi ve gidin artık” dedim eve girerken.

Birkaç saniye sonra ortadan kayboldular, koşarak odama girdim. Ve kendimi yatağıma atıp ayıcığıma sarıldım.

Ayıcığım daha sert geliyordu bana. Gözlerimi araladım ve bir erkek t-shirtü gördüm.

“gizemli yabancı ne yapıyorsun burda?” dedim.

“gizemli olduğum doğru ama yabancı olduğum söylenemez. Ben senin abinim sonuçta” dediğinde gözlerimi sonuna kadar açtım.

Aman tanrım, iyi ki Arion dememiştim. Başımı kaldırıp hangi abim olduğuna baktım. Austin’miş. Daha da sarıldım.

“Elizabeth seni çağırmaya geliyorum, sen beni uyumaya teşvik ediyorsun” dedi.

“ben bir şey yapmadım” dedim uyumaya çalışarak.

“bavulun hazır mı?” dedi.

“hayır, nereye gidiyorum?”

“kampa?”

“ah, ben onu unut-“ sözümü kesen Albert’in üstümüze 5 litre su dökmesi oldu.

“uyanmışsın ama sen!” dedi sinirle.

SAHTE MELEZWhere stories live. Discover now