28. bölüm

1K 120 15
                                    

Sanırım ölüyordum…



Bir gün içinde 2 kere ölmüştüm harika(!)

Darklie lütfen, bizi burdan kurtaracak biriyle iletişime geç lütfen! Darklie’nin duyduğundan emindim.

“tamam, biraz daha dayan” dedi zihnimin derinliklerinden.

Gözlerimi ürkekçe açtım ve göz gezdirdim. Odada 2 tane paralı asker başımda nöbet tutuyordu. Ve ben de harekete duyarlı elektrik sistemine başlanmıştım. Paralı askerler aralarında konuşuyorlardı.

“yarın akşam o gelicek, bu yüzden erken halletmeliyiz” diyordu biri diğerine.

“eee arkadaşınız öldü mü?” dedim içlerinden birine kurt zehrimi bulaştırdığımı hatırladığımda.

“kapa çeneni! Bunu ödeyeceksin!” dedi.

“öldü mü?” dedim gülerek.

“hayır, son anda kurtardık” dedi diğeri sırıtarak.

“kahretsin” dedim mırıldanarak.

“kim tuttu sizi?” dedim.

“kapa çeneni!” dedi.

“en son beni susturmaya çalışan arkadaşınıza zehrimi bulaştırdım?” dedim gülerek.

Önünde duran kolu indirerek bana elektrik verdiğinde beklemediğimden küçük çaplı bir çığlık atmıştım.

Elektrik kesildiğinde nefes nefese odaya göz attım, AY işaretli kadın ve erkek yoktu, GÜNEŞ işaretli olanlardan da benimle konuşan kadın kalmıştı sadece.

“naptınız onlara?!” dedim öfkeyle.

“diğerlerine ne yaptıysak onu” dedi.

İçeri başka bir paralı asker girdiğinde dikkatimi ona verdim. Bilge kadını kolundan tuttu ve muhtemelen ben uyurken çizdikleri çemberin içine diz çöktürttü.

Kadın kaderine boyun eğmiş gibiydi. Kadının boynuna kırmızı bir ip geçirdiğinde gözlerim büyüdü. Kadının başını keseceklerdi.

“bırakın onu!” dedim son bir umut.

Beni duymamış gibi yaparak kadının boynundaki ipi kendine çektiğinde kadının boynu bedeninden ayrılmıştı. Şok olmuş ifadeyle ona bakarken elindeki ipi yere etti. Çocuklar çok ağlıyordu. Küçük kızı kolundan tuttu ve az önceki kadına yaptıkları gibi çemberin içine diz çöktürttü.

Gözyaşlarım firar etmişti bile. Bu çocuklar çok küçüktü!

“y-yapmayın onlar daha çocuk!” dedim ama yine dinlemediler.

Diğer iki çocuğu da kızın yanına diz çöktürttüler. Darklie yardım nerde kaldı!

“sabret birazdan burda olur” dedi zihnimin derinliklerinden.

Çocukların yanına 2 paralı asker daha gitti. Çocukların boynundan kırmızı ipi geçirdiklerinden kalkmak için hamle yapmıştım ki az önce aldığım elektriğin neredeyse 10 katını almıştım.

Midem bulanıyordu artık, bu kadar elektrik aldıktan sonra.

Çocukların boynundaki ipi hızla kendilerine çektiklerinde olduğum yere mıhlanmıştım. Gözümün. Önünde. Başlarını. Kesmişlerdi!

Bunu yapan kimse yemin ederim ki; yaptıklarının aynısını ona yapacaktım!

Çocukların başı düştüğünde daha çok ağlamaya başladım. Onlar çok küçüktü. Onlara nasıl bir canavar güç için kıyardı!

Çocukların ve bilge kadının başını odadan çıkardılar. Bense boşluğa öylece bakıyordum. Yerde o çocukların kanı vardı. onlar masumdu.

Odanın kapısı tekrar açıldığında az önce başımda nöbet tutan askerler olduğunu gördüm.

“bu kızla ne yapıcaz? Bıraksak arkamızdan gelir” dedi yanındakine.

“ölmüyor da! O kazıktan sonra ölmeliydi!” dedi öfkeyle.

Odanın kapısı açıldığında askerler dahil kapıya baktık. Birini beklemiyor gibiydiler. Kapıda yüzündeki alaycı ifade ile mary vardı.

“sen mi yaptırıyorsun bunları!!” dedim öfkeyle.

“hayır, ben sadece işleri yönetiyorum, ayağıma bağ alıyordun canım” dedi ve devam etti.

“acaba senin başını da götürsem iyi bir ödül alır mıyım?” dedi mırıltıyla.

Sonra karar vermiş olacak ki, askerlere işaret etti.

Askerler beni elektrik düzeneğinden kaldırdı ve çemberin içinde diz çöktürdü. El ve ayak bileklerimde hala yaralar olduğu için bir şey yapamıyordum. Debelenmem bile boşunaydı.

Mary elindeki kırmızı ipi gözümün önünde salladı.

“bu zevk bana ait” dedi ipi boynumdan geçirirken.

Özenle yaptığı işi bozmak için hamle yapmalıydım. Mary’nin burnuna kafa attığımda ipi bıraktı. Eline bulaşan kanı görünce öfkeden kudurmuştu.

“yapın şunu!” dedi kükremeyle.

Askerlerden biri ipi tekrar boynumdan geçirdi. Yavaş yavaş pi kendine doğru çekmeye başlayınca boynumda keskin bir acı hissetim. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Bu acılı bir ölüm olacaktı.

Önce büyük bir gürültü koptu. Sonrada boynumda hissettiğim acı kayboldu. Rahatlamışlık hissi gelmişti.

Gözlerimi açtığımda tanımamama rağmen tanıdık gelen biri ile karşılaştım. Darklie onu beni kurtarması için yollamıştı sanırım. Beni hızla kucağına aldı ve şaşırtıcı bir şekilde orlin hızıyla koşmaya başladı.

Bize doğru gelenleri engellemek içinde orlin tırnaklarını benim önümde tutuyordu. Gerektiğinde de kullanmaktan hiç çekinmiyordu.

Dışarı çıktığımızda gözlerimi kamaştıran bir ışık kümesiyle ortam değiştirmiştik. Bizi benim evime ışınlamıştı. Beni tanıyor gibiydi. Ben niye onu tanımıyordum? Beni yere indirdiğinde garip bir ifadeyle bana bakıyordu.

Karşımızdaki ayna da darklie belirince oraya baktı. Onu görüyor muydu?

“onu görüyor musun?” dedim tereddütle.

“darklie mi? Evet görüyorum” dedi mırıltıyla.

Tanrım, sesi bile çok tanıdıktı.

“kimsin sen? Yani şey öncelikle beni kurtardığın için teşekkür ederim ve şimdi kimsin sen?” dedim.

Darklie küçük bir kahkaha attı. Tamam, biraz saçmaladım.

“ben açıklamayım çünkü benim hatam” dedi darklie.

“şimdi Elizabeth ben senin aileni yaşadıklarını kısacası kaybettiğin hafızandaki olayları gösterirken küçük bir yeri atlamışım. Aynısını da Dylan’da yapmışım. Siz şeysiniz işte…. Şey” dedi.

Adının Dylan olduğunu öğrendiğim çocuk göz devirdi.

“ikizsiniz işte, Dylan niye göz deviriyorsun ya!” dedi darklie öfkeyle.

“ikiz mi?” dedim şaşkınca.

“bana da 10 dakika önce söyledi” dedi Dylan.

“bir dakika, bir dakika bakalım doğru mu anladım, Dylan sen orlinsin ve benim gibi Hilda ve Felix’in çocuğusun? Ve biz ikiziz?” dedim.

“evet aynen anlamışsın!” dedi darklie.

“dalga mı geçiyorsun benimle?! Bunu söylemeyi nasıl atlarsın!” dedim öfkeyle.

“o da senin yaşadıklarını yaşadı Elizabeth, Victor onu da taşa çevirmişti. Aynı yaştasınız, aynı güçtesiniz kaynaşın” dedi darklie biraz duraksadı.

Sakin kalmaya çalışarak kendimi koltuğa attım. İkizim varmış, ve şuan yanımda.

“kanıtlayabilirim hatta, o olayları göstermek yerine ikinizin de boynundaki doğum izi aynı” diye de devam etti sözlerine darklie.

Gözüm Dylan’nın boynuna kaymıştı. Gerçekten de aynı izi taşıyorduk. Oda benim boynuma bakıyordu. Büyü de yoktu, büyü olsa hissederdim. Dylan kesinlikle benim ikizim..!

“tanışalım o zaman” dedim gülerek.

“ben Dylan” dedi o da gülerek.

“Elizabeth” dedim kısaca.

“Elizabeth diğerlerini arasan iyi olur, özellikle diana çıldırmış durumda.” Dedi darklie.

“ah evet ben arayayım onu” dedim telefonumu elime alarak.

İlk çalıştı açmıştı. Telefonun başında mı bekliyordun zalımın kızı

“naber?” dedim alayla.

“Elizabeth?! İyi misin?” dedi.

Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp Darklie’ye baktım.

“kim haber verdi?!” dedim öfkeyle.

“ben istedim, Dylan yaptı” dedi darklie.

Sakin kalmaya çalışarak, sabır dilercesine yukarı baktım. Tekrar telefonu kulağıma koydum.

“evet, evet iyiyim” dedim sıkıntıyla nefes vererek.

“sesin kötü geliyor, ayrıca baban yarın seni almaya gelicek” dediğinde kaşlarımı çattım.

“olmaz, gelmesin diana” dedim.

Daha o küçük çocukların asıl katilini bulmadan olmaz!

“dinleyeceğini sanmam” dedi

“tamam, kapatmalıyım görüşürüz” dedim ve bir şey demesine izin vermeden telefonu yüzüne kapattım.

“bana da şu başına gelenleri anlatmaya ne dersin?” dedi Dylan.

Uzun uzun anlattıktan sonra bana hak vermişti. Tabii ki de vermeliydi. Ben onun ikiziyim.

Gerçekten onu çok sevmiştim, yeni tanışmış olsak bile kaderimiz aynıydı. Mutlulukla ona sarılmaktan kendimi alamamıştım.

“hep bir ikizim olmasını istemiştim!” dedim sevinçle.

“bende” dedi oda.

“ay çok duygusal, ağlatacaksınız beni be!” dedi darklie ve devam etti.

“sen ne kadar garip bir kızsın Elizabeth, az önce öfkeden kuduruyordun ondan sonra da çocuklar için üzülüyordun şimdi de ikizin olduğu için seviniyorsun” dedi darklie gülerek.

“seni nasıl bir aileye verdiler” dedim Dylan’a darklie’yi umursamadan.

“sonradan dönüştürülmüş bir melez ailesine. Seni?” dedi.

“köken ailesine” dedim.

“demek sende melezlerle yaşadın” dediğinde onayladım.

“yarın akşam ne yapıcaksın?” dedi darklie.

“o katili bulup yaşattıklarını yaşatırıcam. Ben bunu için yemin ettim.” Dedim kararlılıkla.

“kim olursa olsun mu?” dedi darklie endişeyle.

“evet, kim olursa olsun” dedim.

SAHTE MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin