FİNAL

752 103 86
                                    

“bugün biraz dağıtalım” dedim kendi kendime. Buna ihtiyacım vardı.


Birkaç dakikanın ardından diana bizim grup ile gelmişti. Herkes sevgilisinin yanında otururken James ise tek başına etrafına bakınıyordu.

Daniel’in beni dürtmesiyle ona döndüm.

“Elizabeth ne kadar içtin?” dediğinde güldüm ve yan tarafı işaret ettim. Daniel gösterdiğim yere bakınca gözleri büyüdü.

“5 şişe mi? Ciddi misin Elizabeth?” niye sürekli soru soruyordu? Cevap vermeme hakkımı kullanma istiyorum.

Elimdeki bardağı aldı ve masaya koydu. Kaşlarımı çatıp ona sorarcasına baktım.

“kelimeleri kullanmaya ne dersin? Telepati gücüm yok” göz devirdim. Belki konuşmak istemiyordum.

Karşıda ki televizyona baktım, bu koltuklar o kadar rahattı ki uykumu getiriyordu. Güldüğümde Daniel beni kendine çevirdi.

“sen sarhoş musun?” ne alakası var ya?

“hayır, nerden çıkardın?” gülerek konuştuğumda kaşlarını mümkünmüş gibi daha da çattı.

“televizyona bakıp gülüyorsun” ne var burda?

“ee ne olmuş?” dedim gülerek başımı omzuna koydum.

“televizyon kapalı” pekala bu mantıklı bir açıklama.

“aklıma bir şey gelmiş olamaz mı?” cevap vermemişti. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu.

“Daniel? Çok yakışıklısın” belki de sonradan utanacağım şeyler söylüyordum bilemiyorum.

“sarhoşsun sen” dedi gülümseyerek.

“tamam yine de çok yakışıklısın” bir güç tarafından Daniel’den ayrılmıştım.

“git ayıl da gel” Dylan’ın sesini duyunca kolumu çektim.

“ben sarhoş değilim”

“sen 17 yaşındasın!” sanki kendi 17 yaşında değilmiş gibi.

“ben 50 asırdır 17 yaşındayım!” sanırım birazı doğruydu, 50 asırdır yaşıyordum ama 50 asırdır 17 yaşımdaki halimde değildim.

“bağırma!” ben bağırmıyordum ki!

“sende bağırıyorsun!” kolumu ondan kurtarıp uzaklaştım.

Ayağa kalktım ve bahçeye doğru yürümeye başladım.

“nereye gidiyorsun?!” Dylan’ın sesini bir kez daha duyduğumda durmadım.

“cehennemin dibine!” bahçeye kendimi attım.

Hem ayılmaya hemde sakinleşmeye ihtiyacım vardı. temiz hava biraz da olsa iyi gelmişti. Havuzun yanına gittim. Ben bu havuzu hiç kullanmamıştım. Hiç aklıma gelmişti. Bence şuan havuza girebilirim. Beni kim engelleyebilir ki?

Havuza biraz daha yaklaşıp kendimi bıraktım. Tek sorun nefes almayı unutuyor olmamdı. Suyun soğukluğu tüm hücrelerime işliyordu. Kesinlikle ayılmıştım. Havuzdan çıkacağım sırada başka biri tarafından havuzdan çıkarılmıştım. Bana rahat vermiyorlar ki!

Alnıma yapışmış olan saçlarımı geriye attım. Beni çıkaranın Daniel olduğunu görünce biraz sakinleşmiştim.

“boğuluyorsun sandım!” göz devirdim. Ben boğulacak biri gibi mi duruyordum?

“ben çıkacaktım zaten” dedim ıslanmış saçlarımı düzeltmeye çalışarak.

“Elizabeth kendine gel artık!” karşıdan gördüğüm kişi ile Daniel’i susturdum.

“peter?” tanrı aşkına onun burda ne işi vardı?

Onu fark etiğimi anlayınca gider diye düşünmüştüm ama aksine peter bize doğru geldi. Yanımıza ulaştığında Daniel ancak görmüştü peter’ı.

“konuşmalıyız” onunla ne konuşabilirdim ki? konuşacak normal bir konu var mıydı.

“yalnız” Daniel peter’a bir adım attığında durması için kolunu tuttum. Hiçbir sebep yokken kavga çıkaran taraf olmak istemiyordum.

“tamam” Daniel bana öfkeyle baktı, peter ile konuşmazsam sorun büyüyecekti. Hem de peter’ın konuşmak istediği konuyu merak ediyordum.

“hayır” Daniel beni kendine çektiğinde neredeyse düşecektim. Bu kadar sert olmasına gerek yoktu.

“Daniel sadece konuşacağız, bana güven” elini güven verircesine tuttuğum da ofladı. Bir kez daha hayır demeyeceğinden emindim.

“tamam” bu beni için çok büyük bir başarı kazanmışım gibi mutlu etmişti. Daniel’e istediğimi yapması için yeni bir yöntem geliştirmiştim. Bundan sonra ona herşeyi yaptırırdım. Tabii etki altına alsam da olurdu ama duygusal baskı daha iyiydi.

Daniel yanımızdan ayrılmıştı ama gitmesinin nedenini çok iyi biliyordum. Bize fark ettirmeden konuştuklarımızı dinleyecekti. Benim için bir sorun yoktu tabii.

“konu ne?” artık birinin konuşması lazımdı değil mi? Hem benim çok uykum gelmişti.

“konu… sürüm, Lisa ve sen hala sürüye girmemek için kararlı mısınız?” değişen bir şey yoktu. Ben kararlıydım, Lisa’yı da bırakmazdım. Beni betam o!

“evet, bunun için tehdit etmek  falan yada ikna etmeye çalışmayacaksın değil mi?” göz devirdi, beni sinir ettiğini daha önceden söylemiş miydim?

“karar vermeden önce beni dinle, benim sürüm kurt sürüsü değil. Alfa sürüsü kurtlardan oluşmuyor. Öyle olsa seni ve Lisa’yı sürümde ister miyim?” bir sürüde kurt yoksa ne vardı ki?

“nasıl ya?” çok güzel tepki veriyorum :D

“bunu sorduğun için teşekkür ederim ama nasıl anlatacağımı bilmiyorum aslında” iyice saçmalamaya başlamıştı.

“kelimeleri ve cümleleri kullanamaya ne dersin?” alaycı tavrımın onu sinirlendirdiğini biliyordum. Hoşuma gidiyordu.

“sürümün güçlü olması için her türden en az bir tane olmasını sağladım. Eksik olan sendin daha doğrusu senin türün. Kimse sürüme katılmayı kabul etmedi. Seninle şansımı denemek istedim ama sende kabul etmedin. Sonradan bir orlinin betası ortaya çıktı. O türde de kimse yoktu sürümde Lisa’yı da bu yüzden istiyordum. Melezlerden sadece erica kabul etti. Hala kararın aynı mı?”  o kadar çok konuşmuştu ki bir yerden sonra beynim yandı. Tek anladığım alfa sürüsü tüm türlerden oluşan garip bir sürü.

“evet”

“pekala bugün sürüm ile bu şehirden gidiyoruz. Umarım daha sonra daha iyi şartlarda görüşürüz” elini uzattığında tutmadım.

“sanmıyorum” elini indirdi ve gülümsedi.

Yanımdan uzaklaştığında bizimkileri aramaya başladım. Artık burdan gitmek istiyordum. Kafam karışmıştı iyice. Erica’yı kim bilir bir daha ne zaman görecektim. Veda etmek için yanına gitmekle gitmemek arasında kalmıştım.

Gitsem yine beni tersleyecekti gitmesem bu kararımdan dolayı pişmanlık duyacaktım. Telefonumu çıkarıp Daniel’e “benim küçük bir işim var, tapınakta görüşürüz” yazdım ve telefonumu cebime koydum.

Hala ıslak olduğum için üşüyordum. Yarı kurda dönüşerek vücut sıcaklığımı arttırdım. Doğaüstü olmak bazen gerçekten işe yarıyordu.

Bu topuklular ile nasıl koşacağım bilmiyordum ama oraya orlin hızımla gidecektim.

Birkaç saniye sonra erica’nın olduğunu düşündüğüm eve gelmiştim. Bu evde ne anılarım vardı be. Hepsi yalanmış. En çok ta üzen buydu.

Kapıyı çaldığım da erica kapıyı elindeki bavulu ile açtı. Demek ki gideceği doğruydu. Hızla ona sarıldım. Tabii ki o bana sarılmamıştı.

“gideceğini duydum. Veda etmek için gelmiştim” dedim ayrılarak.

“gerek yoktu.” Dedi ve kapıyı kapattı. Resmen kapıyı yüzüme kapattı. Geldiğime pişman falan değildim. Sonradan gelmediğim için pişman olmayacaktım en azından.

Koşmaktan ayaklarım ağrısa da tapınağa orlin hızımla gitmiştim. Odama girdiğimde direk kendimi yatağa attım. Sonunda yatağıma kavuşmuştum.



Dürtülmem ile gözlerimi araladım. Diana’nın odama gelmesini engellemek için artık odamın kapısına mine ve kurtboğan süreceğim!

“ne var ya sabah sabah?!” başımın altındaki yastığı çektiğinde ona baktım.

“ne sabahı be ne sabahı! Mal bugün yıl sonu balosu var ama leydimiz ve lordumuz birbirlerine sarılarak akşam 6 ya kadar uyuyor” üstümdeki battaniyeyi de çekince ona öfkeli bakışlarımı yolladım.

“ne lordu?” göz kırpıp işaret parmağıyla yatağın yan tarafını işaret etti. Daniel’in burda olduğunu tamamen unutmuştum.

Ben tam uyuyacakken gelmişti, peter ile ilgili şeyler sorarken ben uyuyakalmıştım. O da sanırım gitmek zor gelince burda uyumuştu. Biz 6 ya kadar nasıl uyuduk ya?

“tamam sen neden geldin?” elinde tuttuğu yastığı bana fırlattığında tırnaklarımı çıkardım ve yatığı ortadan ikiye ayırdım. Pamuklar havada uçuşurken Daniel’de uyanmıştı.

“bana yastık borçlusun” dediğimde sırıttı. Diana Daniel’in yanında saçma sapan bir şey söylemezsin umarım!

“yastığa ne gerek var Daniel var ya- lan manyak napıyon?!” kolunu ısırdığım da susmak zorunda kalmıştı. Zaten söyleyeceğini söyledi.

“diana senin sevgilin yok mu ya? Gitsene onun yanına”

“bizi yalnız bırak diyorsun anladım da, kızım baloya hazırlanacaz hadi be!” kolumdan çekiştirdiğinde kolumu kendime çektim.

“senden çektiğimi kimseden çekmedim hem sen yeni kankanın yanına gitsene, clara ile hazırlanın hem ben gelmeyeceğim baloya falan”


“saçmalama benim kankam sensin. Ve beni yalnız bırakamazsın Daniel çık sende şu odadan-“ Daniel diana’nın sözünü kesti.

“burası sevgilimin odası istediğimde çıkarım, siz odadan çıkın” diana’ya sırıtarak baktım. Dudaklarımı oynatarak ‘kapak gibi kapak’ dediğimde göz devirdi.

“hadi Elizabeth gidelim” beni çekiştirerek odamdan çıkardı.

Dylan’nın odasına girdiğimizde her yerde elbiseler olduğunu gördüm. Diana resmen Dylan’nın odasını işgal etmişti. Dylan’ı da odadan şutlamış gibiydi.

“kostümlü bir balo olacak çok güzel değil mi?!”  heyecanını fark edince göz devirdim.

“değil!”

“sen ne anlarsın be!” kendini elbiselerin arasına attı ve beni unuttu.

“senin kostümün hazır bile! Aslında Daniel’ın ne giyeceğini öğrensem daha uyumlu bir çift yaratmaya çalışırdım ama öğrenmeyi unuttum. Neyse. Hadi giy şunları!” elime birkaç bir şey tutuşturup banyoya itekledi. Saçma sapan bir şey olmasa bari.

Kostümü üstüme tuttuğumda şok oldum. Diana bu kadar saçmalayamazdı.

“dondurma kostümümü?! Diana seni öldürebilirim!”



Balo okuldaydı ve bizde her zamanki gibi geç kalmıştık. Kimse bizi beklememiş baloya gitmişti. Çünkü çok geç kalmıştık.

Dondurma kostümü faciasından yine diana beni kurtarmıştı. Mal bana yanlış kostümü vermişti. Neyse ki öyle yada böyle hazırlanmıştık.

Diana bana Harry Potter’da ki  hermione kostümünü vermişti. Ya ne bileyim saçlarımla falan benzedim sanki biraz.

“ya hadi içeri girelim” diana beni uyandırdığından beri tutuğu kolumu bit türlü bırakmıyordu!

İçeri girdiğimizde diana bizimkileri eliyle koymuş gibi bulmuştu. Gözleri iyi görüyorsa demek ki.

“Daniel nerde?” Daniel yoktu, burda olmalıydı!

“buralardadır, az önce burdaydı” Dylan cevap verince göz devirdim.

“sana mı sordum? Niye cevap veriyorsun ya?!” ona trip atmakla haklıydım!

Daniel’i bulmak için yanlarından ayrıldım. Herkes kostümlüydü, ne giydiğini de bilmiyordum. Kokusundan bulmak daha mantıklı geliyordu. Duyularımı açtım dalgın dalgın yürürken birine çarptım başımı kaldırdığım da Daniel’i gördüm.

“Harry Potter mı ciddi misin?” bu işte diana’nın parmağı olduğu kesindi.

“hermione olmuşsun, ama bir sorun var” bence bir sorun yoktu.

“neymiş o?” gülümsedi ve bana mümkünmüş gibi daha da yaklaştı.

“Harry ve hermione her zaman arkadaştı bizim aksimize” işte bu söylediği çok doğruydu. Bize uymuyordu.

“kurguyu değiştirelim o zaman” diye devam etti.

Dudaklarımızı birleşti. Konu buraya nasıl ve neden gelmiyorum ama rahatsız değildim. O bana mühürlüydü, sonsuza kadar sevecekti beni. Ben ona mühürlü olmasam da Daniel’i sonsuza kadar seveceğimi biliyordum.

Biz birbirimizin sonsuzluğuyduk…


***

İlk defa mutlu son yaptım, bir garip hissediyorum ya. Mutlu son yapasım geldi. Zaten birbirlerine çok geç kavuştular:)

Veda konuşmasi yaomak istemiyorum.. wattpadi bugün silicem. Bana instagram wattpadsahtemelez hesabimdan ulaşabilirsiniz.

SAHTE MELEZWhere stories live. Discover now