25. bölüm

1.3K 117 62
                                    

Bekle beni paris ben geliyorum!



Gülmemek için kendimi zor tutuyordum, müdire sasha bildiğin sinirden kudurmuştu. Elini masaya vurdu ve ayağa kalktı.

“manyak mısın kızım sen?!?” dedi bağırarak.

Ciddi anlamda kudurmuyordur inşallah… amin!

“kızım okul duvarlarına grafiti yapmak nedir söyle!” dedi hala bağırırken.

“kulağımı s- tövbe tövbe” dediğimde daha da sinirlenmişti.

Kötü bir şey mi söyledim sanki ya!

“onu geçtim kütüphaneyi yakmak nedir! Sen beni çıldırtacak mısın be!” dedi daha da çok bağırarak.

“çıldırdın çıldıracağın kadar daha ne kadar çıldırcan acaba?” dedim mırıltıyla kendi kendime.

“ne diyorsun sen?!” dedi ses düzeyini artırarak.

Cidden kulağımı… neyse küfretmeyecem. Ah kadın valla çok kötü bakıyo beni ısırmaz dimi?

“onu da geçtim! Kızlar tuvaletini yakmayı nasıl başardın başımın belası!!” dedi.

Bu sefer okul sarsıldı. Kadın resmen kükredi az önce. Hoşt be!

“onu bende anlamadım, beni atacaksınız okuldan değil mi?” dedim mutsuz gibi görünmeye çalışıyordum.

“ah hayır, tatlım tabii ki seni okuldan atmayacağım şimdi sen yaptıklarını temizleyeceksin” dediğinde öfkem baş göstermişti.

“NAH!” dedim kendimi tutamayarak.

“düzgün konuş!” dediğinde umursamadan ayağa kalktım.

Kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı açıp arkamdan sertçe kapattığımda arkamdan bağrışını duydum.

“dikkat etsene be, benim değerli ödülümü kıracaktın..!” demişti.

Yüzümde beliren muzip ifadeyi saklayamamıştım. Odanın kapısını açtım tekrar ve odaya girdim. Odaya göz gezdirdiğimde o ‘değerli ödülü’ bulmuştum. Sırıtışım tehlikeli bir hal alırken müdire sasha anlamayan gözlerle bana bakıyordu.

Ödüle yaklaştım ve zaten çok uçta duran camdan ödülü yanlışlıkla(!) düşürdüm.

Müdire sasha şoktan kurtulduğunda üstüme hırladı.

“kovuldun Elizabeth defol!” dediğinde sinirlerime hakim olmayı bıraktım.

“SEN KİM KÖPEK BE?!” dedim ve devam ettim.

“sen beni kovamazsın, ben kendim giderim!” dedim ve kapıyı çarpıp çıktım.

“oh be, baştan atmasını söylediğimde atsaydı beni böyle olmayacaktı. Manyak kadın!” dedim bağırarak.

Herkes bana baktığında utançla başımı eğdim. Hadi ama, ne bakıyorsunuz!

“ELİZABETH!!!!” müdire sasha’nın kükremesini duyduğumda adımlarımı hızlandırdım.

Kadın beni ısırma noktasına geldi. En iyisi kaçmak!



Bavulumu kapattıktan sonra arkamı döndüm. Aynadaki yansımamda darklie’yi görünce açıkçası biraz korkmuştum.

“ne? Ne oldu?” dedim şaşkınca.

Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Ne var be ne var?

“misafirimiz var” dediğinde vücudum kasılmıştı.

Evimde biri vardı. hızla bavulumu alıp merdivenlerden inmeye başladım.

“nereye?!” duyduğum ses tökezlememi ve merdivenlerden yuvarlanarak düşmemi sağlamıştı.

Lanet olsun tam bir rezillikti! gözlerimi kapatan saçlarımı geri attım ve önümde duran kişiye baktım.

“Arion sana kimse birinin evine bu şekilde girmemeni söylemedi mi?!” dedim öfkeyle.

“nereye gidiyorsun, bavulunla?” dedi tereddütle.

“tek bir cevabım var; SANANE!” dedim.

En son ayrılışımızda kötü ayrılmıştık, kavgamızı unutamıyorum ki.

“bugün okulda yaptıkların neydi? niye bu kadar saldırgan olmaya başladın?” dediğinde küçük bir kahkaha attım.

Ne saldırganlığımı gördü acaba?

“ne?” dedim hala gülerken.

Ciddileştim ve benimle birlikte düşen bavulumu yerden aldım. Kapıya yöneldiğimde kapının önüne geçti. Hadi ama!

“seni istesem bulurum biliyorsun söyle işte” dedi sakince.

“paris’e tamam mı? Paris’e” dedim sabrım tükendiği için.

“neden?” dedi.

“çok soru soruyosun!” dedim sahte bir kızgınlıkla.

Ya niye kızamıyorum ben Arion’a..! kapıyı açmak için biraz daha yürüdüğümde kapının önünde durduğu için gereğinden fazla, çok fazla, yakınlaşmış olduk.

Ve işte yine o midemdeki kelebekler uçuşuyor. Yüzüm kızarmaya başladığında iyice sıcak basmıştı beni. Zihnimin derinliklerinde darklie’nin sesini duydum.

Darklie “kim olduğunu bulmak istiyorsun değil mi? Sadece 10 saniye için kontrolü bana ver” diyordu.

Arion’nun kim olduğunu bulmak için her şeyi yapardım. Darklie’yi izin verdiğimde ruhum vücudumdan ayrılmış gibiydi. Sadece 10 saniye…

Sanki olaya 3. Kişi gözünden bakıyordum ve bu şekilde bakılınca gerçekten Arion’la ne kadar yakınlaştığımız çok belliydi.

Darklie kontrolü eline aldı ve beni Arion’a biraz daha yaklaştırdı. Geri çekilmem lazımdı deniyordum ama darklie kontrol ediyordu bedenimi. Dudaklarım Arion’un dudaklarına değiyordu.

Aman tanrım..!

Ya ağlıycam şimdi. Ne yapıyor böyle! Arion’da afallamıştı. Darklie ne yapıyorsun?!

Arion durumu kavrayınca hızlı bir şekilde beni kapıya yasladı. Tanrım, ölüyorum ben burda.

Darklie’ye içimden küfürler ediyordum. Duyduğundan da emindim. bu şekilde nasıl öğrenecektim kim olduğunu!

Arion öpüşüme karşılık veriyordu. Her ne kadar kontrol darklie’de olsa da hissediyordum bunu. Darklie tekrar bedenimi harekete geçirdi ve Arion’nun kapüşonunu tutturdu. Hızla kapüşonu çıkardığım da kim olduğunu öğrenmiştim.

Arion ikinci afallamasını yaşıyordu. Durumu idrak ettiğinde bana ters bir bakış atarak ortadan kayboldu. Darklie kontrolü tekrar bana verdiğinde etrafıma bakındım.

“Daniel?!” dedim umutsuzca arkasından.

Arion’nun Daniel olduğuna inanamıyorum! Daha kötüsü de var darklie’nin onu öpmemi sağladığına inanamıyorum..!

Hemen bir aynanın önüne geçtiğimde öfkem elle tutulur düzeydeydi. Darklie ayna da yansıdığında sırıtıyordu.

“ne yaptığını sanıyorsun sen?!” dedim öfkeyle.

“ne yaptım, fena mı? Hem Arion’u buldun hem de Arion’u öptün” dediğinde daha da çok öfkelenmiştim.

“darklie..!” dedim uyarıcı tonda.

“ne? Onu öpmek istemiyor muydun?” dedi gülerek.

“evet, hayır, evet of saçmalama. Gidiyorum ben ya. Nasıl bakıcam ben daniel’in yüzüne” dedim üzgünce.

Bavulumu da alıp evden çıktım. Darklie başıma neler açtın böyle!



Sonunda paris’e gelmiştim. Büyü güçlerim hala babamda olduğu için uçakla gelmiştim. İlk işim kendime ev bakmak olmuştu. Ardından da okula kaydımı yaptırmak olmuştu.

Evim gerçekten Kaliforniya’daki evimden güzeldi. Bu sefer siyah ve mavinin yoğunlukta olduğu evim gerçekten göz alıcıydı.

Evi daha fazla incelemeyi bırakıp dolabımın önüne geçtim. Siyah dantelli etek ve üstüne kırmızı omzu açık bluzumu aldım.

Üstümü değiştirdikten sonra saçımı dağınık topuz yaptım ve ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Okula yürüyerek gidiyorum. İstesem burda arabada alırdım da babamın hala burda olduğumdan haberi yok.

Bu kadar parayı ne yapıyorsun diye sormaz mı? Sorar tabii ki. ben olsam bende sorardım.

Telefonuma gelen bildirimle cebimden telefonumu çıkardım. Diana whatsapp ta gruba mesaj atmıştı. Grupta Harry, diana, James, Daniel, alice ve ben vardım.

Diana: eliy nerdesin kızım sen?
Diana: eliy?
Diana: eliy!

Evet, eliy ben oluyorum. Bende ona diay diyorum. Aramızda ki birşeydi bu.

Alice: okula gelmedi Elizabeth, okuldan atıldığını duydum.

Ay sana ne oluyor acaba salak! Şu kızı hiç sevemedim ya.

Harry: ne?
Diana: NE?!
James: ne!

Daha fazla merakta bırakmamak için cevap yazmaya karar verdim.

 Ben çok uzaktayım gençler başınızın çaresine bakın.

James: nerdesin?
Harry: ne demek çok uzaktayım?
Diana: beni bırakıp gidersin eliy. Kanka dedim bağrıma bastım. Bu yaptığın bana revamı be!
Alice: okuldan neden atıldın?

 Sorularınızı sonraya saklayın, ben derse giricem şimdi.

Okula ne ara geldiğimi bile fark etmemiştim. Okulun bahçesine girdiğimde tüm gözler beni buldu. Harika(!)

Okul büyük ve güzeldi. Paris’i gerçekten sevmiştim. İlk dersimiz spor salonunda olduğu için üstümü değiştirmem gerekiyordu. Üstümü değiştirdikten sonra spor salonuna gittim. Tekrar insan okulunda olmak çok muhteşemdi.

Hocanın sesiyle kulaklarım zarar görmüştü geçekten.

“KIZIM VOLEYBOL TOPUNA AYAKLA VURMASANA BE!!!” dedi bağırarak.

Evet şu sözü bile özlemiştim. Karşımda bana doğru gelen iki kız gördüm. Biri durunca diğeri de durmuştu. İlk yürümeyi kesen kızın yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu.

“ay, yeni kaşar gelmiş!!” dedi beni göstererek.

Ciddi misin? Okula geldiğim ilk dakikadan itibaren mi? Bana. Kaşar. Dedi. Bana ya bana!

“senin yeni geldiğini sanmıyorum, baya küflenmişsin” dedim.

SAHTE MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin