22. bölüm

1.3K 131 24
                                    

“onun tüm kanını kurutacağım” dedim.



Darklie konuşma yetkimi ele geçiremezdi. Buna hakkı yoktu..!

“sakın, bir daha bunu yapma. Hem ben ona zarar verecek değilim. Kanını kurutmak nedir tanrı aşkına? Ben katil miyim!” dedim sesimde öfke kırıntıları vardı.

“ovv sakin bir daha yapmam, ama söz de vermem” dedi.

Göz devirmek için çok iyi bir sebepti! Ve bende öyle yaptım.

“beni geri gönder” dedim.

“peki görüşürüz” dedi ve beni karşımızda duran aynaya doğru itti.

Nefesimi tutup gözlerimi kapattım. Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda rehabilitasyon merkezindeydim. Yeter artık burdan çıkmalıydım.

Büyü yapamıyorum ki. lanet girsin. Tövbe tövbe…

Kapı açıldığında babamı gördüm. Tanrı sesimi duydu sonunda..!

“baba!” dedim hemen sarılarak.

“hadi gidelim, burası sana iyi gelmedi” dedi.

Kaşlarımı çatıp ona baktım.

“ben demiştim demek istemiyorum ama ben demiştim” dedim.

O da göz devirerek omzumdan kuvvet uygulayarak odadan çıkmamı sağladı.

“hızlı yürüsene eliza!” dediğinde kaşlarımı alayla kaldırdım.

“senden hızlıyım moruk” dedim alayla.

Moruk mu dedim ovvv bu işin sonu kötü.

“moruk mu? Hızımı test edelim mi?” dedi.

“annem de en son öyle diyordu, ama tozumu yutturdum” dedim.

“görelim” dedi.

“görelim” dedim meydan okurcasına.

“10 dediğimde… 1…3…8… 10!” dedi birden ve koşmaya başladı.

Aradaki sayılara ne olmuştu? Ama hile yapıyordu. Bende koşmaya başladım.

“hey, hile yapıyorsun!” dedim bağırarak.

“kural yok!” dedi o da yüksek sesle.

Evime yaklaştığımızda babam öndeydi. Hadi ama kazanmasına izin vermezdim! Geriye gittim biraz ve öne doğru atladım.

Babam gözleriyle beni takip ederken hızını yavaşlatmıştı. Bundan yararlanarak orlin hızımla koşmaya devam ettim. Babam bana çelme taktığında yerle buluşmuştum.

Acıyla inleyerek ayağa kalktım ve koşmaya devam ettim. Ya ama çok hile yapıyor!

Elf güçlerime kuvvet… elf güçlerimi kullanarak babamın koştuğu zemini buza dönüştürdüm. Babam dengesini kaybettiğinde yanlışlıkla kendi koştuğum yeride buzla kapladığımı fark ettim. Neyse ki kayabiliyordum.

Hızımı arttırarak koşmaya devam ettim eve çok yaklaşmıştım. Babamın arkamda olduğunu hissediyordum. Omzumun üstünden babama baktığımda gülmemek için kendini tutuyor gibiydi komik olan ne acaba?

Önüme döndüğümde şok oldum, siz de bim, sonra ben Migros, sizde a101 demiyeceğim tabii ki. saçmalamayın!

Hızımı kontrol edemeyerek evimin duvarına girdim! Resmen duvarı yıkıp evin içine girdim. Her yerim ayrı ayrı acıyordu. Babam kahkaha attı ve yere oturarak gülmeye devam etti.

Üstümü silkeleyerek ona ters bakışlar attım. Yüzüme acınası bir ifade verdim.

“kendimi senin evladın olmaktan reddediyorum.” Dedim

Babam kahkahasının dozunu arttırdığında göz devirdim.

“duvarımı düzeltir misin acaba?” dedim şirince.

“bence güzel duruyor-“ sözünü kestim.

“BABA!” dedim uyarıcı ses tonumla.

Başını belli belirsiz salladıktan sonra büyü ile duvarımı düzeltti. Benim büyü güçlerimle..! lanet girsin

Babamın telefonu çaldığında kaşları çatıldı. Aramayı cevapladığında tabii ki dinledim!

“efend-“ babam sözünü kesti.

“geliyorum!” dedi ve telefonu kapattı.

Bana aynı alaycı bakışları yollayarak evden çıktı. 2 gündür hiçbirşey yememiş, hiç kan içmemiştim
Mutfağa gittim, evde hiç insan yemeği yoktu ki. ayrıca kurt kanını da nasıl depo edicektim? Orlin olmak çok zor be.

Telefonumu aldım ve diana’yı aradım.

“kimsin?” dedi hemen.

“benim” dedim.

“çok açıklayıcı oldu gerçekten, bunu söylediğine göre sen Elizabeth’sin” dediğinde göz devirdim.

“bak anladın işte, hem benim numaram sende yok mu?” dedim

“var ama amaç gıcıklık olsun” dedi.

“diana şimdi sen bana bulabildiğin tüm insan yiyecekleri getir yada vazgeçtim hamburger ve pizza al” dedim.

“pekala pijama partisi ha?” dediğinde onayladım.

“aynen, mümkünse şöyle 20 tane falan getir ikisinden de tabi sende yiyeceksen kendine birkaç tane de getirebilirsin” dediğimde onaylamaz mırıltılar çıkardı.

“hain seni… sen 20 tane yiyorsun da ben niye birkaç tane yiy- bir dakika 20 tane mi? Kızım sen kaç gündür yemek yemiyorsun?” dedi şaşkınca.

“2?” dediğimde uzun süre sessizlik oldu.

“oha! Hemen geliyorum, açlıktan geberecen lan” dedi ve yüzüme kapattı.

Kendi kendime güldüm ve masanın üstünde yarım kalmış olan kitabı elime aldım. Bir cümleyi 5 defa falan okumuştum herhalde.

Aklımda dolanan çok şey vardı. James, Arion, darklie, annem, alfa sürüsü… sanırım bunların hepsini diana’ya anlatmalıydım. Çünkü biriyle bunları paylaşmazsam gerçekten rehabilitasyona gitmem gerekecek.

Kitabı rastgele bir yere fırlatıverdim. Ne yapıyım diye düşünürken kapı çaldı.

Ayaklarımı sürüyerek kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda elindeki 4-5 torba ile sırıtarak bana bakan diana’yı gördüm. Torbaları hemen aldım.

“kıymetlilerim!” dedim gülerek.

“sana da merhaba” dedi diana sahte bir öksürükle.

“sen de mi hasta oldun?” dedim alayla.

Göz devirdi ve kendini koltuğa attı bende yanına oturdum. Bir yerden başlamam gerekiyordu artık değil mi?

“sana anlatmam gerekenler var…” dedim ve anlatmaya başladım.



Herşeyi ayrıntılarıyla anlatmıştım, hem de karnımı doyurmuştum. Karnım ve ben mutluyuz!

“sen her türe sahip bir orlinsin, James, Harry, Daniel ve clara yani daniel’in kardeşi orlin öyle mi?” dediğinde onayladım.

“kim olduğunu bilmediğin sadece adının Arion olduğunu bildiğin- ki ya James ya Harry yada Daniel olmalı- birinden hoşlanıyorsun?” dediğinde içmekte olduğum kolayı püskürttüm.

Öksürmeye başladığım da endişeyle bana baktı.

“kızım ne oldu?” dediğinde kaşlarımı çattım.

“ondan hoşlanmıyorum!” dediğim ‘tabi tabi’ bakışı attı.

O nasıl oluyorsa artık. herneyse!

“annen de kökenliğini kaybetmemek için de katliamlarını alfa sürüsüne yaptırıyor. Senin de o sürüye katılmanı istiyor çünkü sen hem orlinsin hem doğuştan bir alfasın hemde sürüsüz bir alfasın” dedi tek nefeste.

“evet” dedim sakince.

“biliyordum!” dedi heyecanla.

“neyi?” dedim.

“James senden hoşlanıyor!” dediğinde göz devirdim.

“yok öyle bir şey olmasın” dedim.

“niye ki? hem anlattıklarına bakılırsa Arion senden vazgeçmiş onu unutmak için James ile şansını deneyebilirsin?” dedi.

“onu kullanmamı mı istiyorsun?” dedim.

“Arion’u unutamadığını kabul ediyorsun yani?” dediğinde titrek bir nefes verdim ve teslim olurcasına ellerimi kaldırdım.

“sonunda! Tamam işte James ile şansını dene, çok mutlu olacaktır” dedi.

“ama ben mutlu olmayacağım?” dedim.

“orası belli değil belki zamanla seversin?” dedi.

“mümkün görünmüyor diana” dedim.

“ama-“ diana’nın sözünü kesen ayrıca benim kurtarıcım olan kapı çaldı.

Kapıyı açtığımda teyzemin kızı- yani kuzenim- kucağında tuttuğu bebeği ve diğer yanında duran tahminimce 12 yaşında olan bir çocukla bana gülümseyerek bakıyordu.

“merhaba, Elizabeth çok önemli bir işim var bugünlük Daisy ve tim sende kalabilir mi?” dediğinde reddedemeyeceğimi oda biliyordu.

“tabii” dedim.

Daisy’i kucağıma verdi. Tim’de yanıma gelip annesine el salladı. Karlanın – yani kuzenimin- gözleri dolmuştu. Daisy’i ve tim’i öperek bana görüşürüz tarzı birşeyler mırıldandı ve gitti.

Yoksa çocukları tamamen bana mı bıraktı lan? Yok be yapmaz herhalde karla sever çocuklarını.

Tim salona koşarak girdiğinde diana ayağa kalktı.

“ovv çocuk bakıcılığı mı? Ben kaçar bays” dedi ve evden çıktı.

Daisy’i koltuğa bıraktım. Daha 2 yaşında olmalıydı. Kapı tekrar çaldığında tekrar kapıya gittim. Açtığım da bu sefer kuzenim tyler’ı gördüm. Yanında da 8 yaşındaki kızı lisa vardı. N’oluyor lan?

“tahmin edeyim işin var lisa’ya bugünlük bakmamı istiyorsun tabii bakarım” dedim gülümseyerek.

Şaşkınlığını belli etmemeye çalışarak lisa’ya döndü. lisa’ya sarıldıktan sonra bana yönlendirdi.

“teşekkür ederim” dedi ve gitti.

Kapıyı kapattım ve lisa’ya baktım. Ovv lisa ve tim aynı yerde olursa bu evi başımıza yıkarlar. Kapı tekrar çaldığında bıkkınlıkla nefes verdim. Kapıdakinin kim olduğunu tahmin etmek istiyordum. Hmmm ya kuzenim julia yada kuzenim Thomas olmalıydı.

Kapıyı açtığımda ikisini birlikte gördüm ve yanlarında da çocukları vardı. julia 6 yaşındakini eric’in elini tutuyordu. Thomas 14 yaşındaki ursula’nın elini tutuyordu.

“tabii tabii ben eric’e ve ursula’ya da bakarım” dedim.

Onlarda çocuklarıyla vedalaştığında kaşlarımı çattım. Ne o ölüme mi gidiyonuz aq?

“savaşa mı gidiyorsunuz lan? Bu ne hal?” dediğimde ikisi de bana uçan inek görmüş gibi baktı.

“nerden bildin?!” dedi ikisi aynı anda.

SAHTE MELEZWhere stories live. Discover now