🌙 4| Ruhumdaki Cam Kırıkları

2.9K 495 442
                                    







Selaaam, herkese. Biliyorum, baya beklettim. Ama bayaa bayaa uzun bir bölüm yazdım. Hepinize şimdiden iyi okumalar! *-*


--








           

'' 4. Bölüm: Ruhumdaki Cam Kırıkları ''

  O gölgeleri sahibini görünce bir an ne yapacağımı bilememiştim. Yıllardır bu pislik doktordan tedavi almıştım. Ve beni bilerek delirtmeye çalışmıştı. Ben boşuna bu kadar çileyi mi çekmiştim? Yazıklar olsun. Gölgelere tekrardan baktığımda ortadan kaybolduklarını görmüştüm. Eve gidince olanların hepsini anneme anlatmalıydım. Artık bu doktorla işim olmamalıydı.

Gecenin zifiri karanlığında kafamdaki düşüncelerimle eve doğru yürüyordum. Kafam gerçekten çok karışıktı ve bir ihanete uğramıştım. Her şeyimi anlattığım adam bile tenimin sızlanmasına neden olmuştu. Ne olursa olsun, ben bunu hak etmemiştim. Gerizekalılar, dedim içimden. Sinirden elim yumruk şeklindeydi. Birilerini dövesim geliyordu. Her şeyi kırıp dökesim geliyordu.

Nefret ediyordum.

Hayattan.

Yaşama sevincimi beklemekten artık bıkmıştım.

Artık bir ay ışığı olup gitmek istiyordum, buralardan. Uzaklaşmak istiyordum. Dünyadan, insanlardan. Gözyaşlarım yanağıma sinsice iniyordu. Canım yanıyordu. Kalbim acıyordu.

     Eve geldiğimde cennet kapılarını açan annemin uyuyakaldığını gördüm. Yine içimdeki sıkıntılarla kalmıştım, başbaşa. Kimseye anlatamıyordum. Kimseye güvenemiyordum. En güvendiğim annemdi. Annemin, bazen o karanlık adam olmasından korkuyordum. Ağlamaya devam ediyordum. Annemin elleri kanepenin dışına savrulmuştu. Cennet kokan saçları ise kanepede rüzgar gibi dağılmıştı. Hava azcık esiyordu. Annemin o narin vücudu üşümesin, diye üstünü örttüm.

Sessiz adımlarımla odama doğru gittim. Banyo yapamayacaktım, zaten sabah yapmıştım. Yorgun bedenimi bir an önce yatağa atmak istiyordum. Terliklerimi çıkarıp saçlarımı taradım. Eski uzun saçlarımı, çiçeklerimi özlüyordum. Başımdaki zümrüt yeşili rengindeki kamelyayı çıkarıp masaya koydum. Üstümdekileri hemencecik çıkarıp pijamamı giydim. Telefonumu yatağımın üstüne koyup kendimi bıraktım, yatağa. Anne rahmindeki embriyo gibi sokuldum.

Bir an yatak titremişti. Telefonumu elime aldığımda tanımadığım birinden mesaj geldiğini gördüm.

'' Ben, Deran. Metrodan, hatırlarsın. İyi geceler, Mahperi. '' yazıyordu. Numarayı hızlıca kaydetip telefonu yere fırlattım. Hiç kimseyle konuşmak istemiyordum. Kendi içimdeki dünyamda kaybolmuştum, zaten. Ağır ağır vücudumu esir alan uykuya teslim oldum.

  '' Gerçekten, doktorun tam bir pislikmiş. ''

Gözlerimi araladığımda Kamelyalı Adam'ı görmüştüm. Yüzü yine atkıyla sarılmıştı.

'' Sen beni mi izliyorsun? '' dedim. Bir an nerede olduğumuza baktım. Kocaman bir uçurumun kenarındaydık. Aşağıya baktığımda deniz dalgalarıyla uçuruma çarpıyordu, resmen beni ölüme çağırıyordu.

'' Sana ne demiştim? Sana nefesin kadar yakınım. '' dedi, Kamelyalı Adam. Gülümsemişti. Dişlerine baktığımda bembeyazdı. Doğasına resmen ters düşüyordu.

'' Benden ne istiyorsun? '' derken hırladım. Bu adamdan gerçekten tırsıyordum.

'' Sana yardımcı olmak istiyorum. '' dedi. Gözlerinde bir an simsiyah bir şey görmüştüm. Ne olduğunu anlayamamıştım.

SON AY IŞIĞIWhere stories live. Discover now