11. Yüzük

3.8K 306 21
                                    


Foto: Minel

Acınası bir yüz ifadesiyle baktı kocasına. Onu sevmesi onun için bir anlam taşımıyordu demek. Bir anlamı olsaydı o da onu sevdiğini söylerdi. 'Ne zaman?' gibi saçma bir soru sormuştu. Ne önemi vardı ki? Seviyordu işte. Lanet olsun ki tüm hücrelerine kadar seviyordu o adamı. Gözlerini kaçırmakla yetindi. Arabada kaçacak yer yoktu başka. Boğulurmuş gibi bir his kapladı içini. Araba üstüne üstüne geliyordu. Belki de şu an arabadan inmeliydi. Evet bunu yapmalıydı. Ani bir kararla arabanın kapısını açtı ve dışarı çıktı. Bir süre sonra Deniz de onun arkasından dışarı çıktı. Derin derin nefesler alıyordu. Her nefes alışında canı daha fazla yanıyordu sanki. Göğsünde yaşadığı sıkışmayı anlayamıyordu. Sanki nefesinin doruğundayken kalbi duracaktı. Deniz yanına gelip yüzünü avuçlarının arasına aldı.

"İyi misin?"

Başını iki yana salladı. Her yer dönerken nasıl iyi olabilirdi ki? Gözlerini karanlığa kapatırken çevresinde olanlardan uzaklaşmıştı. Tüm ses ve olaylar yoktu artık.

Gözlerini açtığında beyaz tavana bakıyordu. Etrafını incelediğinde hastane odasında olduğunu fark etti. Hiç sevmiyordu hastaneleri. Gözlerini kırpıştırdı rüya olup olmadığını anlamak için. Fakat Deniz'in sesini duymasıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Başını ona doğru çevirdi. "Daha iyi misin?"

Güçlükle yutkundu. İyi miydi? İyi olması için ne nedeni vardı ki? Fazlasıyla mutsuzdu, iyi olsa kaç yazardı? "Birkaç test için kan almaları gerek."

Minel birden yerinden kalktı korkuyla. Gözleri kocaman açılmış bir şekilde ona bakıyordu. "Hayır, hayır gerek yok." dedi hızla.

Kaşlarını dikkatle kaldırdı. "Tamam, sakin ol."

"Kan falan vermem." dedi kararlı bir sesle.

"İğneden korktuğunu bilmiyordum." derken yüzünde muzip bir ifade vardı. Tüm dünyaya kafa tutan kadın iğneden korkuyor muydu yani? Bu kadının gerçekten eşi benzeri yoktu.

"Korkmuyorum. Sadece sinirlerim çok bozuk, gerek yok." Toparlanarak yataktan kalkacağı sırada bir şeyin onu tuttuğunu fark etti. Bakışlarını yatağa doğru çevirdiğinde yatağın başında duran serumu fark etti. Eliyle işaret ederek "Bu ne?" diye sordu.

Deniz neşesinden ödün vermeyerek "Ne olduğunu bildiğini sanıyorum." dedi muzipçe.

"Biliyorum ama ne yapıyorsun sen? Alt tarafı bayıldık. Hastaneye taşımışsın resmen beni. Sanki öldük." diye söylendi sinirle. Ruhen onu çökerten adamın bedenine bir şey olmasına izin vermemesi ne kadar da ironikti.

Minel söylenirken birden eski anlar aklına gelmişti ki son kelimesiyle durakladı. Ona bir şey olmasına izin veremezdi. O yüzdendi hızla onu buraya götürmesi. Göz göze geldiklerinde Minel "Niye bakıyorsun? Çıkarsana şunu." diye söylendi.

Minel'in yanına gidip serumu çıkardı yavaş hareketlerle. Elini tutup damar yolunun yerini okşadı. "Acıyor mu?" diye sordu içten bir şekilde.

Elini çekmesi gerekti. Bu adamın dokunuşu onda ateş etkisi yaratıyordu. Sanki mancınıkla ateş fırlatılmışçasına yanıyordu. Yavaşça elini çekti. "Gitsek mi artık biz?"

"Testleri yaptırmadan gidemeyiz." dedi inatla.

Kaşlarını kaldırıp kollarını göğsünde birleştirdi. "Bana bak Deniz eğer kolumu deldirirsen ben de senin kolunu delerim."

Deniz onu belinden tutup kendine çekti. Minel sevdiği adamın kokusunu duymanın verdiği huzurla gözlerini kapattı. Ah bu koku... Sanki dün ayrılmışlar gibi bir his oluşturuyordu onda. "Beni ikna et." diye fısıldadı kulağına.

Minel Aşk-Tamamlandı-Where stories live. Discover now