25. Can kırıkları

3.8K 322 58
                                    



Eve geldiğinde aldığı kokuyla gülümsedi. "İşte huzurun kokusu." diye mırıldandı kendi kendine. Dünyanın neresine giderse gitsin Deniz'in yanı demek onun için huzur demekti. Bir haftadır geri dönmek için kendini hazırlıyordu. Kanseri büyük bir çaba sonunda tamamen yenmişti. Ve bunu Deniz için başarmıştı. Haberi aldığında mutluluktan ağlamıştı. Bindiği ilk uçakla ülkesine dönmüştü. O günleri şimdi gülümseyerek hatırlıyordu. İyileşmek için dünyanın en iyi kliniklerinden birine yatmıştı. Deniz'in telefonlarına cevap verememe nedeni de buydu aslında. Klinik teknolojiden uzaklaşıp insan psikolojisine iyi gelecek şeyler yapmaya yönlendiriyordu onu. Varsın Deniz onu umursamadığını sansındı. Oysa ona gelebilmek içindi her şey. Birkaç adım atıp içeri girdiğinde önce kendi odasına mı yoksa Deniz'in odasına mı gitmek istediğini düşündü. Sonunda gülümseyerek kendi odasına ilerledi. Bozuk yatağı gördüğünde şaşkın bir şekilde baktı bir süre. Sonra Deniz'in burada uyuduğunu anladığında yüzündeki gülümseme büyüdü. "Ne yaparsan yap beni seviyorsun." dedi.

Odaya girip bir süre dolaştı. Dolabı açtığında kıyafetlerinin hala durduğunu fark etti. Yüzündeki gülümseme belirginleşti. "Ve beni unutmak istemiyorsun." dedi. Unutmak isteseydi ona ait ne varsa atma ihtiyacı duyardı. Eşyalarına kıyamadığı gibi ona da kıyamayacaktı biliyordu. Deniz de onu affetmeye hazırdı, biliyordu. Sadece biraz kararlı olmalıydı.

Odadan çıkıp üst kata Deniz'in odasına ilerledi. Komodinin üzerindeki tozdan burayı uzun zamandır kullanmadığını anlıyordu. Deniz'in temizlik takıntısı vardı. Tozlu bir odada uyuyamazdı. Burada kalmadığı açıkça belliydi. Pencereye ilerleyip perdeyi açtı. Perdeleri bile açmadığına göre gerçekten uzun zaman olmuştu. Gözleri burada kaldığı son günde birlikte uyudukları yatağa takıldı. Film izlemişlerdi. İçinden bir ses daha çok film izleyeceklerini haykırıyordu ve bu sesi duyduğunda yüzünde gülümseme beliriyordu. İyileştiği günden beri her şeye gülüyordu. Çok mutluydu.

Mutfağa inecekken birden durakladı. Ayakları Deniz'in çalışma odasına ilerledi. Piyano odada yoktu. Şaşkın bir şekilde piyanonun olduğu yere baktı. Onun için aldığı piyano gitmiş miydi yani? Dudaklarını dişledi. Elleri birden yumruk oldu sinirle. "İşte bu hiç iyi değil." diye homurdandı. En kısa zamanda piyanoya ne olduğunu öğrenmeliydi. Kıyafetlerini atamayan adam onun için aldığı piyanoyu atabiliyordu demek.

İç geçirerek Deniz'in masasına ilerleyip onun koltuğuna oturdu ve piyanonun bıraktığı boşluğu izledi bir süre. Daha önce burada hiç oturmamıştı ama bu açıdan piyanonun durduğu yer çok güzel görünüyordu. Onu daha iyi görebilmek için bunu düşünmüş olmalıydı. Onu bu kadar düşünen adamın gitmemiş olmasını diledi tüm kalbiyle. Masadan kalkacakken gözüne masadaki bilgisayar takıldı. Dudağını dişledi. İnsanların özeline fazlasıyla saygı duyuyordu ama söz konusu Deniz olunca tahmin edemediği şeyler yapabiliyordu. Bilgisayarı yavaşça açtı. Şifre soran ekrana baktı bir süre. Bilgisayarında şifre olduğunu bile bilmiyordu. Ne olabileceğini düşündü. Sırayla Deniz'in doğum gününü, ismini, soy ismini, bunların kombinasyonunu ve daha birçok şifre denedi. Sonunda oflayarak geriye yaslandı. Sezin ve Bilge'yi arayıp direkt konuya daldı. "Kızlar Deniz'in bilgisayar şifresi ne olabilir?"

"Evlilik ya da tanışma yıl dönümünüz?" diye sordu Bilge. Minel muzip bir şekilde "Kaan'ın şifresi tanışma tarihiniz mi?" diye sordu denerken bir yandan da umutsuz bir şekilde bu tarihleri deniyordu.

"Sevgili olduğumuz gün." diye yanıtladı Bilge.

"Deniz bu kadar romantik değil kızlar. Şifre olarak koymaması bunu kanıtlamış oldu. "

"Senin doğum günün?" diye sordu Sezin. Minel bunun olacağına inanamayarak şifreyi girdi ve bilgisayarın açılmasıyla gözleri kocaman açıldı. "Kızlar açıldı." dedi şaşkın şaşkın. Sezin bilmiş bir şekilde "Ben demiş..." derken Minel "Sizi sonra arayacağım." diyerek telefonu kapattı.

Minel Aşk-Tamamlandı-Where stories live. Discover now