27.Mutluluk Gözyaşları -Final-

7.1K 332 85
                                    


Bu öpücük öyle derindi ki... Dünyanın en iyi yazarı bile bunu yazmakta zorlanırdı. Öylesine özel, öylesine derine işleyen ve öylesine umut barındıran... Sanki yaşanan tüm kötü şeyler yavaş yavaş siliniyordu. Nefes nefese bir şekilde geri çekildiklerinde Minel gülümsemeye çalıştı. Heyecandan kalbi duracaktı sanki. Yaşadığı tüm kötü şeyler bu iki kelimeyle silinmiş ve çok güzel bir hayat başlamıştı sanki. Çocukken dinlediği masallardan birinin baş kahramanı gibi hissediyordu kendini. Buzdan bir duvarı öpmüş ve prense döndürmüştü sanki. Sırada gökten üç elmanın düşmesi vardı. Mutlu sona o kadar yakındı ki kalbi ağzında atıyordu sanki.

Deniz uzanıp yanağına dokunduğunda Minel bu dokunuşun etkisiyle gözlerini kapattı usulca. Teni onun dokunuşunu öyle özlemişti ki bu dokunuş iki tenin kavuşma hikayesi gibiydi adeta. Tenleri vücut bulsa bu etkiyi anlatabilirdi belki. Yavaşça gözlerini açtığında gülümsedi. "Bunu söylemeni o kadar uzun zaman bekledim ki." Sesi, gözleri, bakışları... Hasretini en büyük performansıyla sergiliyordu sanki o anlarda. Aralarındaki kıvılcımı görmek için belki de özel bir gözlüğe ihtiyaç yoktu. O kadar belirgindi hisleri.

Deniz yavaşça elini geri çekti. O an Minel sanki çöl sıcağında buz tutmuş gibi hissetti. Öylesine absürt bir uzaklıktı bu. "Böyle olmayacağını biliyorsun, değil mi?" diye sordu sıkıntılı bir şekilde.

Minel anlamamış bir şekilde ona bakıyordu. Ne olmayacaktı yani? Saniyeler önce bu adam öpmemişti miydi onu? Öpüşürlerken sanki Deniz'in ruhuyla kendi ruhu bir olmuştu. Daha önce hiçbir öpücük ona böyle yoğun duygular hissettirmemişken Deniz'in duygusuz kalması imkansızdı. Yoksa bu adam yine mi kaçacaktı? Mutlu olduğunu sandığı her anda Deniz geri adım atıyordu resmen. "Ne?" diye sordu tüm bunlara anlam veremediği bir sinirle.

"Yani aramızda konuşmadığımız o kadar şey var ki... Bunları çözmeden ilerlememiz mümkün değil." diye açıklama çalıştı Minel'in gözlerine bakarken. Ve bu bakışlardan onun bunu hiç de  istemediğini anlamak zor değildi. Ama bir binanın temeli nasıl atılırsa öyle devam ediyordu. Küçücük bir rüzgarda yıkılacak bir temel istemiyordu. Öyle bir temel olmalıydı ki bir ömür bu kadınla yaşayabilsindi. Bunu tüm kalbiyle istiyordu.

İç geçirdi sinirle. Saçlarını eliyle arkaya atarak "Deniz sen neden mutlu olmaktan bu kadar korkuyorsun?" diye sordu pat diye. Ölümden dönmüştü. Tek bir anın bile ne kadar önemli olduğunu biliyordu. O yüzden de beklemek istemiyordu. Daha ne kadar aşkı erteleyebilirdi ki? Kalbine söz geçirebilse gurursuz bir şekilde defalarca ayağına gelir miydi bu adamın? Ama aşkın gururu yoktu. Lanet bir itme gücü vardı. Ne olursa olsun sevdiğine çekiliyordun. Nerede olursan ol.

"Anlamıyorsun... Korktuğum bu değil. Sorunları çözmeden adım atmak istemiyorum. Çünkü üstünü kapattığımızı sandığımız şeyler bir gün yüzüne çıkacak. O zaman büyük bir patlak olmasındansa birbirimizi en baştan anlayarak hareket etmek istiyorum." diye açıklamaya çalıştı. Minel her zamanki gibi deli doluydu. Her ne kadar onun bu hallerini sevse de birinin mantıklı davranması gerekiyordu.

"İyi, öyle olsun." diye söylendi. Ölümün kıyısından dönen bir insan için zaman öyle kıymetliydi ki... O yüzden tek bir anını bile mutsuz, huzursuz hissetmek istemiyordu. Deniz'in çözmek istedikleri sorun koca bir buz dağı olmuştu. Ve bu sadece görünen taraftı. Suyun altında bir o kadar daha buz vardı. Hepsini eritmek aylar alırdı. En azından duymak istediği cümleyi duymuştu. İki kelimeyi duymak için ondan büyük savaş veren olamazdı bu hayatta. Minel ayağa kalkıp odanın içinde dolanmaya başladığında Deniz sesli bir şekilde iç geçirdi.

"Düşündüğünde bunun mantıklı olduğunu anlayacaksın." dedi ikna etmeye çalışan bir ses tonuyla. Her ne kadar karısının keçi gibi inatçı olduğunu bilse de. Elinden ne yazık ki daha fazlası gelmiyordu şimdilik. Zamanın iyileştirici gücüne güvenmek istiyordu.

Minel Aşk-Tamamlandı-Where stories live. Discover now