2. Bölüm ~ Elmalı Kurabiye

7.2K 423 1K
                                    

"Bazılarına toz pembedir hayat, bazılarına siyah. İkiside renktir aslında , ama aralarındaki büyük fark ortak noktalarının üzerini ince bir örtü ile örter; renklerden biri şetaret'i biri mahzunu simgeler"

Tatlimelek

Sözler bana aittir ve tüm telif hakları saklıdır.© Keyifli okumalar...

Üniversiteye gitmek üzere hazırlanıyordum ki telefonum çaldı. Arayan Ebru ablaydı, açtım.

"Alo nasılsın şeker ?" Sesi neredeyse bir bülbül kadar güzel ve şen şakraktı. Zaten hep öyleydi o. İnsanlara enerji yayardı... Ne kadar bu bende artık işe yaramıyor olsa bile. Bende normalde de davrandığım gibi cevap verdim ona.

"İyiyim Ebru abla üniversiteye gitmek için hazırlanıyordum, sen nasılsın?"
"Bende iyiyim canım. Senin için sabah kalkıp elmalı kurabiye yapmıştım onları gitmeden önce al olur mu?"

"Anne yeter artık neredeyse 1 tepsi yedim."
"Hadi ama Hale 5 tane ancak yemişsindir... Ayrıca bunların hepsini senin için, sırf sen çok seviyorsun diye yaptım. Şirket dolayısıyla her zaman yapamıyorum biliyorsun. O yüzden şimdi doya doya ye."

Sahte bir kızgınlık ile anneme baktım ve ellerimi 9 yapıp ona gösterdim .
"Ben artık tam tamına 9 yaşındayım ama sen bana bebekmişim gibi yediriyorsun ayrıca patlamak üzereyim o yüzden ağzıma tıkmayı bırakabilirsin anne."

O da elindeki - bana tıkmakta olan- kurabiyeyi tabağa bırakıp bana döndü ve ellerini benim gibi 9 yaptı.

"Senin artık tam tamına 9 yaşında olduğunu biliyorum tatlı marul ama sen istersen 40 yaşına gel istersen 50, sen benim gözümde küçük ve tatlı bir marul olarak kalmaya devam edeceksin."

Gülümseyerek karşımdaki güzel yüzlü kadına baktım. Ona da hiç kızgın kalınmıyor ki!

Güzel ve deniz mavisi , insanın içini okuyan, bazen sevinçten gülen , bazen üzüntüden ağlayan , bazen kızan, bazen şaşıran, bazen de anlamsız - yani baktığımda ne hissettiğini anlayamadığım- gözlerini bu sefer güldürmüş; pürüzsüz yüzünü gererek gamzesini çıkarmış , güzel ve ince dudaklarını kıvırmıştı. Ayrıca birde bana marul deyince iyice gülesim geliyordu.

Bende karşımdaki kadının gülümsemesine karşılık verdim. O da tekrar konuştu.

"Bunu da yedireyim söz bir daha yedirmeyeceğim."

Kafamı olur yönlü- tamam derecesine- salladım.

"Hale, hale orada mısın?" Gerçek hayata dönebildiğimde Ebru ablaya cevap verdim. "Buradayım ,buradayım."

Derin bir oh çekip; "Bir şey oldu sandım.... Almayı unutma gelirken hadi kapatıyorum öptüm canım," dedi. "Ebru abla."

"Efendim."

O kadife kadar naif sese karşılık yumuşak çıkmasını umduğum sesim ile; "Beni düşünüp yaptığın için saol ama annemden sonra elmalı kurabiye yemeyi bıraktım ben, size afiyet olsun. "

"Ama sen seviyorsun diye ,sırf senin için koca bir tepsi yaptım tatlım."
Derin bir nefes alıp verdim. Ailemi hatırladığım anda karanlık renklerin ya da herhangi bir şeyin üstüme üstüme geldiğini anlayıp sinirlenmeye başlıyordum ve istemsiz olarak birilerini kırıyordum.

"Seviyordum," dedim bastıra bastıra. Amacım onu kırmak değildi, ama annem ve babamın ölümünden biraz da onları sorumlu tutuyordum. Yaklaşık %10'luk kısmını ...

Onların tehdit aldıklarından haberleri olupta önlem almadıkları için ve bana gerçekleşecek her duruma karşı hazırlıklı olmam konusunda uyarı yapmadıkları için. Geriye kalan %90'lık kısmı ise komployu kuran şirketin.

2 senelik uğraşlarımıza rağmen hala bulamadık kim olduğunu... Ümidim delik bir balonun yavaş yavaş inmesi gibi tükense de asla pes etmeyi düşünmüyordum. İçimdeki haddi hesabı olmayan nefret ümidimin gitgide azalmasını umursamadan ücra köşelere fırlatıp onu etkisiz hale getiriyordu çünkü. Onlara beslediğim kin'im beni yiyip bitiriyordu, öyle ki bulunca yaptıklarının cezasını çekmeleri için ne pahasına olursa olsun elimden ne geliyorsa yapacağımdan kendi ismimin Hale olduğu kadar emindim.

"Artık sevmiyorum." Dedim sesli bir nefes daha vererek. Ben ne ara bu kadar sinirli bir insan olmuştum? Ne ara bir insanı kırmaya bu kadar alışmıştım? Ne ara hissizleşmiştim?
Sanırım karanlık şeyler üzerime gelmeye başladığından, yani ailemi kaybettiğimden beri...

Daha fazla onun kırmak istemediğim için kısa kestim. "Diyeceğin bir şey var mı?"

Oda bozulmuş ve üzgün bir sesle konuştu; "Yok canım görüşüz, hayırlı dersler." "Saol. Ahuya ve Mehmet abiye selamımı söyle." "Söylerim canım, Aleyküm selam."

~

Hazırlanmam bittiğinde arabama atlayıp üniversiteye sürdüm.
Her gün gitmiyordum üniversiteye. Haftanın en az 3 günü şirkete uğramam gerekiyordu, onun dışındami günlerde de nereye gideceğimi kendi durumuma göre ayarlıyordum. 

Gittiğim okul özel olmamakla birlikte özel derste almadım üniversite hayatım boyunca. Nedeni ise şuydu; liseden üniversiteye geçiş sınavında bana yetecek şekilde özel yerlere gidip, fazlaca çalıştığım için iyi bir üniversite kazanmıştım zaten. O kadar emek sonucunda da bütün özel üniversitelere on basan okulumu bırakıp param var diye özel üniversitelere gitmek bence saçma olurdu.

Şu an okulundan memnun muydum? Evet. Bana yetiyor muydu? Çalıştığım sürece evet.

Bu durumda da bana düşen tek bir görev var oda okulun yetmediği yerde çalışmak ve bir an önce mezun olup ailemi gururlandırmak, mezarda bile olsalar. Okulun her şeyine bu kadar sıcak bakmıyordum tabi, mesela okulu sevdiğimin çeyreği kadar öğrencilerini sevmiyorum.

Çünkü öğrencilerin üniversiteye ilk adımımı attığım andaki ve benim şirket sahibi olduğumu anladıkları andan sonra ki davranışları çok farklı oldu.

Ki iki yüzlülükten nefret ederim.

Normalde sessiz sakin ve farkedilmeyen ben bir anda farkedilip kızların beni gördüklerinde fısıldaşma sebebi, yalan dedikoduların kaynağı olmuştum.

Sadece dedikodu ile kalsak iyi, bazı şahıslar var ki beni okuldan bezdirdi, resmen okula giderken zoraki hazırlanıp zoraki okula gidiyorum.

O kişi; Üniversiteye başladığımdan beridir beni her gördüğünde uğraşmakla kalmayıp ,şirketime rakip şımarık veliaht olmasıyla birlikte herhangi bir açığımı yakalayıp beni rezil etmeye çalışan züppenin de ta kendisi..

O kim mi? Uğur Ekiz...

Kafanız illaki karışacak diyerekten söylüyorum, Halenin geçmişine gittiği yerlerin yazı tipi farklı bu yüzden ben bilmem ne sene önce yazmasam bile siz Halenin geçmişine döndüğünü kıvrımlı yazı tipinden anlayın. Neden geçmişinden bir yerler yazıyorum?
Çünkü o anda Hâle geçmişinden kesitler hatırlıyor. Umarım açıklayıcı olmuştur. Olmadıysa gene siz sorun ben cevaplayayım.
Bölümdeki eksilerimi artılarımı yorumlarda yazmanızı bekliyorum.
Bölümümüz bu kadar 😊
Umarım beğenmişsinizdir.

ÖRTÜLÜ Where stories live. Discover now