27. Bölüm ~ Hazırlık

3K 178 1.9K
                                    

Müzik: Çinare Melikzade/İhtiyacı Var   ~kitaplarin_sultani tavsiyesiyle💜
____________________

Ey yar! Seninle ölmeye geldim. Ateşsen yanmaya, yağmursan ıslanmaya, soğuksan donmaya geldim.

Mevlana

Gözlerimi kırpıştırdım ve tahmin edemeyeceğim bir süre zarfı boyunca o anın gerçekliğini sorguladım.

Gerçekti, yerde dizlerinin üzerine çökmüş gözleri umutla parıldayan adam bana evlenme teklifi etmişti. İnanamıyordum, beynim işlevini kaybetmiş gibiydi. Gözlerimdeki yaşlar ise teker teker düşüyordu, sanki başka hiçbir amaçları yokmuş gibi... Yaşlarım tek bir soluk almadan akarken, akciğerlerim oksijene muhtaç kalmıştı ve dilim tutulmuşcasına konuşamıyordum. Uğur ise öylece bekliyordu. Gözleri olumlu cevap vermemi haykırıken ben kendimi sorguladım.

Evlenmek istiyor muydum? Dahası onunla evlenmek istiyor muydum? Evliliği kaldırabilecek kadar hazır mıydım? Tamam mıydım?

İçimde hiç durmadan kımıldayan tüm Hale'ler sorduğum sorulara EVET! diye bağırarak cevap verdi.

Uğur'un gördüğü rüyanın benim üzerimde tarifsiz bir anlamı vardı. Oldukça uzun süredir ne annem ne de babam girmişti rüyalarıma. Yalnızca silik anılar; keskin, yüksek ses ve bağırışlar hakimdi kabuslarıma. Annemlerin benim yerime Uğur'un rüyasına girmesi çok tuhaftı, ondan da tuhaf olanı ise rüyanın ta kendisiydi. Ama Uğur'un böyle yorumlaması doğru olan yorumlama mıydı? Emin değildim. Bu yorumlamanın doğruluğunu kanıtlayacak herhangi bir bilginin olması ise imkansızdı.

Bu da demek oluyordu ki; hislerimle hareket etmek ve kalbime güvenmek zorundaydım.

Bedenime, kalbime, hislerime tüm uzuvlarıma kulak verdim. Bu benim için bir ilkti. İlk defa beynimin kontrolü dışında hareket edecektim.

Kulak vermiş olduğum bedenim tir tir titriyor, kalbim bu zamana kadar hiç atmadığı kadar hızlı atıyordu. Heyecanlı ve mutlu hissediyordum, bir de huzurlu... Peki ya bu gözlerimdeki yaşlara ne demeliydi? Yani iznim dışı akan yaşlarım da mı onunla hayırlı bir yola atacağım ilk adımı destekliyorlardı?

Ah hiçbirinin önemi yoktu! Ne hiç durmadan akan yaşlarımın, ne titreyen bedenimin, ne de depar atan kalbimin... Ben onu istiyordum. Her haliyle, her şekilde, her koşulda, her halükarda... Eş olarak, yâr olarak, zevce olarak ya da her neyse işte. Hiçbir ayrıntının, bu hislerime konulacak adın bir önemi yoktu. Onu istiyordum. Hepsi buydu.

Bedenimi titreten de oydu, kalbime depar attıran da; yaşlarımın soluksuz atması da onun içindi, tüm hissettiklerim de... Aslında ne kadar farkındalığına varamasam da ben tamamen ondan ibaret olmuştum artık. Tamamen o olmuşum, ona karışmışım. Ruhum ruhuna düğümlenmiş, kalbim kalbine mühürlenmiş, bedenim bedenine sürüklenmişti.

O güzel gözlerine baktım. Bakar bakmaz da daldım gittim. Bana imalı imalı, "Hale?" dediğinde ise hala onun gözlerinden kendimi alamamıştım. Tam anlamıyla Leyla'ya dönüştüğümden ötürü imasını da anlamamıştım zaten. "Hm?" dedim şaşkınlıkla soluyup, ağladığım için boğuk çıkan sesimle. Hala Leyla Leyla ona baktığıma emindim. Kahkaha attı. Gözlerimin içine muzipçe baktı. "Tamam ben de senin gibi fazlasıyla heyecanlıyım ama sadece yapman gereken 'evet' ya da 'hayır' cevaplarından birini söylemek. Hayır cevabını vermeni hiç istemiyor olmama rağmen iki farklı cevap hakkının olduğunu hatırlatmadığım takdirde burada, dizimin üzerinde sabaha kadar dikilecek gibi görünüyorum."

Ah çok haklıydı ama konuşamıyordum ki... Dilim tutuldu derken mübalağa yapmamıştım, gerçekten dilimi yutmuş gibi garip hissediyordum. Zaten her bir hücrem yüksek voltajlı şekilde titrediği için kılımı bile kıpırdatamıyordum. Sanki kolumu kaldırsam yere yapışacak gibiydim.

ÖRTÜLÜ Where stories live. Discover now