21. Bölüm ~ İlk Dans

3.8K 258 1K
                                    

Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.

Nazım Hikmet

Teklif maksadıyla uzattığı elinin içerisine koydum elimi. Bu durumda olumlu cevap vermiş oluyordum galiba... Ahudan bir "hih!" sesi çıktı. Yapılması beklenmeyen bir hareket yapıldığında hep bu sesi çıkarırdı. Açıkça onun dilinde bu bir şaşırma nidasıydı ve büyük ihtimalle kendi isteği dışında çıkıyordu bu ses.

Fakat her ne kadar bunu yapmak istemiyor olsam da teklifi kabul etmek dışında elimden bir şey gelmiyordu. Dışarıda "Bir haber çıksa da yayımlasak, bütün Türkiye'ye duyursak" düşüncesiyle bekleyen sürüsüyle gazeteci ve muhabir varken elde fazla bir seçenek kalmıyordu. Dans teklifini reddetseydim eğer Uğur'un Sinan'a saldıracağını ve böylelikle hem onun hem de benim manşetlik olacağından adım kadar emindim. Bir de sadece manşetlik olmakla kalmıyordu, bu gibi durumlar şirketlerin düşüşüne hatta iflasına sebebiyet verecek kadar berbat bir şeydi.

Bu nasıl mı oluyor? Manşetlik olduğumuzu gören şirketler bizimle iş yapmayı, ortaklıklar kurmayı bırakıyor ve bırakmakla kalmayıp bu fırsatı kendi çıkarlarına uyacak şekilde değerlendiriyorlar; üzerimize olağanca güçleriyle yürüyüp iflas etmemize neden olabiliyorlar. Hem rakipleri azalmış oluyor hem de bizi yıkarak güçlenmiş oluyorlar.

Güçlü şirketler bu durumdan iflas etmeden, sadece küçük zararlar alarak sıyrılabiliyorlar fakat güçsüz şirketler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Alnımın teriyle büyüttüğüm, emek verdiğim, çabalayıp, delicesine çırpındığım şirketimin gereksiz ve oldukça saçma bir olaydan etkilenmesini istemiyordum.

Annem ve babamın ölümüne sebebiyet veren şirket ya da şirketler de Sicar holding'i yıkmayı amaçlamışlardı. Fakat beni hesaba katmamışlardı. Beni hesaba katmadıklarından benim başa geçmemle istediklerine ulaşamadıklarını ve asla ulaşamayacaklarını anlamış oldular.

Örneğin şu anda manşetlik olsak ve hepsi birden üzerimize yürüseler, benim ve Uğur'un şirketini yıkmanın imkansız olduğunu kendileri de bilseler dahi, şirketimin tökezleme ihtimalini göze ala ala dans teklifini reddedemezdim. Gerçi Uğur sorumsuzca davranarak bunu göze alıyordu.

Elimi onun elinin içine koymamla yürek yakacak, kalbi yerinden oynatacak cinste gülen Uğur beni ayağa kaldırdı ve piste doğru yürüttü. Herkes bize bakıyor ve Uğur'un ne yaptığını kavradıklarını belli edercesine gülümsüyorlardı.

Salonda tekrar büyük, çok büyük bir alkış tufanı koptu. Her şeye alkış tutmayı alışkanlık haline getirmiş olmalıydılar. Aksi takdirde Sinan'ın saçma itirafına dahi alkış tutmalarının başka bir açıklaması olmazdı. Oysa ki o itirafa karşılık ben topluluktan AAA sesi yükselmesini beklerdim, fakat beklediğim gerçekleşmedi.

Piste geldiğimizde Uğur elinin içinde olduğu elimi bırakmadan beni kendine çevirdi ve birbirine kenetli halde duran ellerimizi dans için kaldırdı. Sonra ukala bir tavırla, "Diğer elini omuzuma koyman gerekiyor. Herhalde bunu o saçma aşk dizilerinde görmüşsündür. Siz kızlar seversiniz onları izlemeyi." dedi.

Kalbim güp güp atıyordu ama bu altta kalacağım anlamına gelmiyordu. Direk cevabı yapıştırdım; "Üzgünüm o saçma aşk dizilerine ayıracak pek vaktim yok. Ama endişelenme, o kadarını biliyorum." diyerek boşta kalan elimi omzuna hafifçe koydum. Sonra da uyarıcı gözlerimle ona baktım ve, "Elini çok yakın tutma belime," diyerek baştan uyarımı yaptım. Gözlerini devirdi. "Öyle nasıl dans edebiliriz söyler misiniz leydim?" "Bal gibi ederiz lordum. Size sinirimden ötürü saldırmamı istemiyorsanız dediğimi yapın." Sırıttı ve, "Nasıl İsterseniz," dedi. Sonra da boşta kalan elini belime nazikçe koyarak aramızdaki büyük boşluğun küçülmesini sağlayacak şekilde beni kendine çekti.

ÖRTÜLÜ Où les histoires vivent. Découvrez maintenant