24. Bölüm ~ Kar

3.5K 220 1.1K
                                    

💌Bu bölümü yaaydmir 'e ithaf ediyorum.💜
_________________

Ben sana hep üşüyordum,
Çünkü kıştım.
Nakıştım, bakıştım.
İnkar etmiyorum da bunu,
Seni sevmek gibi büyük işIere kaIkıştım.
Ve Iütfen inkar etme;
Sana en çok ben yakıştım.

Özdemir Asaf

Ahu'nun o konuşmasından sonra odama çıkıp yatmak ve biraz olsun düşünmek istemiş ama sadece istemekle kalıp bazı kişiler tarafından engellenmiştim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ahu'nun o konuşmasından sonra odama çıkıp yatmak ve biraz olsun düşünmek istemiş ama sadece istemekle kalıp bazı kişiler tarafından engellenmiştim.

Ahu Hanım'ın canı pasta börek istediğinden dolayı yatmak yerine bir derin dondurucu dolusu pasta börek yapmıştık birlikte. Tamı tamına 2 çeşit kurabiye, kek, börek ve poğaça yapmıştık. Ben bunların hepsini nasıl yiyeceğimizi düşünürken Ahu pişen ve soğuması için köşeye koyduğumuz pastalardan üçer beşer alıp sıcak olmasını umursamadan mideye indiriyor; Umay da ikide bir Ahu'ya kızıp artık yememesini ve fotoğrafın kondisyonunu bozduğunu söylüyor, yaptığımız bütün yiyeceklerin fotoğrafını teker teker çekip Instagram'da aynı zamanda Snapchat'de paylaşıyordu.

Bu kızın Instagram ve Snapchat sevdası beni öldürecekti!

En sonunda Umay paylaşımlarına bir süreliğine ara verdikten ve Ahu sıcak pasta yemeyi benim söylenmelerim aynı zamanda homurdanmalarım sebebiyle bıraktıktan sonra çay koyabilmiş ve bahçedeki çardakta yaptıklarımızı tadabilmiştik.

Ahu pastalardan o kadar yemesine rağmen bizimle de bir sürü pasta yemişti. Bu kızın bütün yedikleri neresine gidiyordu acaba?

"Yo mokommol olmoş hopso!" Yine ağzı tamamen dolu olan Ahu'nun klâsik böğürtülü konuşmalarından. Ha bir de konuşurken ağzındakilerin fışkırması şüphesiz bu klasiğin en çirkin yanı idi!

Ahu'ya sinirli bakışlarımla döndüm. Bu da klasiklerimizden bir tanesiydi. Ahu ve Hale klasikleri... "Ağzında yemek varken konuşma demiyor muyum ben sana?"

Göz devirdi ve ağzına pasta börek tıkıştırmaya devam etti. Ben de e-postalarımı kontrol etmeye...

Yüzlerce mailin hepsini kontrol edip cevap verilmesi gerekenlere cevap verdiğimde çayımdan bir yudum daha içtim. Sıcak sıvı boğazımdan aşağı yavaş yavaş inerken bir türlü bitiremediğim pofuduk peynirli poğaçamdan bir ısırık daha aldım.

Poğaçayı çok sevmememe rağmen Umay ile Ahu'nun ısrarları ve övgüleriyle tadına bakmak istemiştim.

Gökyüzüne baktım. Sanki hafiften bozmaya başlamıştı. Ya yağmur yağacaktı ya da kar. Ne gariptir ki hiç de kötü havaya müsait bir mevsimde değildik.

Ilık bir rüzgar yüzüme doğru vurduğunda derin bir nefes aldım temiz havadan ve rüzgarın tenimi okşamasına izin verdim.

Kaybetmişliklerimizi mi fısıldıyordu bu ılıklık? Yoksa kaybedilmemişliklerimizi mi? Varamadığım, elde edemediğim ve asla elde edemeyeceğim bir varış noktasını mı sessizce dile getiriyordu? Yoksa o varış noktasına zaten çoktan vardığımı, ama vardığımın farkındalığına ulaşmadığımı mı?

ÖRTÜLÜ Where stories live. Discover now