14. Bölüm ~ Kavga

4.3K 313 59
                                    

Zoraki takınma dudağındaki tebessümü, hakiki olsun gülücüğünle süslediğin bakışların... Bu dünya gerçek gülümsemeyi bahşedeceğin aşina bakışlara karşın bir göz kırpmak kadar kısa çünkü...

Tatliimelek

Sonuna geldim artık, bitti! Dediğiniz anda tutunduğunuz bir dal oluşur cılız bedeninizde, bir yanınız der ki; "Bak görmüyor musun dal oluşmuş bedeninde, belki meyve verir..." Öbür yanınız da der ki diğer yanınıza; " O dala güvenip sonra o dal yüz üstü bırakırsa ne olacak hiç düşündün mü?"

Hayat da budur zaten, umutlarınla yaşar, onlara hep güvenirsin. Belki yüz üstü bırakır, belki bırakmaz. Ama umut olmazsa olmaz...

Umudun bittiği anda hayatın da biter ya, işte senin o anda çıkmış ya da çıkmasının dört gözle beklediğin dala tutunmaktan başka şansın yoktur, olmayacaktır...

Bedeninde birden fazla dal olan ise hayata şanslı olarak başlamış ve şanslı olarak devam ettirecek olan bir bireydir. Hangi dala tutunacağını kendi bilir, büyük ihtimalle en sağlam dala tutunur. Dalı olmayarak doğan da tutunacak bir dal arar, arar ve arar...

Sabire'nin bedeninde de benim söylediklerim cılız bir dal oluşturmuş olsa ki büyük bir şaşkınlıkla bana bakıyordu, sanki bu dalın çıkmasını umutla bekleyip de çıkacağından ümidini kestiği anda, bu cılız dalın meydana gelmesine şaşırması gibi...

Şaşkınlıktan bir şey diyemiyor adeta dili kilitlenmiş gibi konuşamıyordu... Neredeyse 2 dakika öylece durduktan sonra, artık dayanamayacağımı fark edip sesimi çıkardım." Bir şey söylemeyecek misin Sabire?"

Silkeledi vücudunu kendine gelmek ister gibi, sonra da samimi bir gülümsemeyle konuştu; "Çok şaşırdım kusura bakmayın, kabul ediyorum"

Çok mutlu olmuştum nedendir bilinmez."O zaman yarın gel işlemleri halledelim, yarın önemli bir dersin var mı? Son sınavlarımız da yaklaşıyor, dersinden kalmanı istemem."

"Var ama sanırım ilk ders... Yani girip hemen gelirim, şirketin adresini alabilir miyim?"

"Konum atayım istersen, öyle gelmen daha kolay olur" değişik bir gülümsemeyle baktı yüzüme, tanımlayamadım. "Arabam yok ve konum atabileceğiniz bir telefona sahip değilim."

Nasıl böyle bir hataya düşebildim, nasıl düşünemedim, tahmin edemedim ki! Anlıma hafifçe vurdum avucumla. Acaba üzülmüş müydü? "Çok özür dilerim." "Önemli değil , sıkmayın canınızı"

Bu kız benimle sizli , bizli mi konuşuyordu yoksa bana mı öyle geliyordu acaba?

Evet evet öyle konuşuyordu ve iki saattir daha yeni farketmiştim bunu.

"Benimle şirket dışında ,hatta şirkette yanlız olduğumuzda yani sadece ikimizin olduğu yerlerde ya da Ahuyla birlikte üçümüzün olduğu yerlerde sizli bizli konuşmazsan çok mutlu olurum, aksi halde hem ben hem de Ahu çok huzursuz oluyoruz... anlarsın ya."

Gülümseyerek; "Peki." dedi.

"Kaç yaşındasın?" dedim, yüzü bayağı küçük gösteriyordu. Benden küçük mü diye merak etmiştim açıkçası. " Üniveriste 2. sınıfım, 20 yaşındayım yani."

Hem benimle hem Ahuyla aynı yaştaydı... Ahuyu bilmem ama benim ondan daha yaşlı gösterdiğime kalıbımı basarım.

Kolundaki saate baktı ve bana çevirdi yüzünü." Geç olmuş biz kalksak iyi olacak." Bu saatte ve kız başına onu yanlız göndereceğimi de nereden çıkarıyordu bu kız? Hemde yanında küçük bir çocuk varken...

"Ben bırakacağım seni."Kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı.

"Teşekkür ederim ama biz başımızın çaresine bakarız. Zaten yeterince yardımın dokundu... Daha başka nasıl yardım edebilirsin ki bana?" "Olmaz, saat akşamın 11'i, hava karanlık. Dışarıda boyum kadar köpek var, serseri var, bıçakla gezenler var, ayyaş var..." Diye sayarken Sabire bana korkak gözlerle bakmaya başlayınca saymayı kestim.

ÖRTÜLÜ Where stories live. Discover now