28. Bölüm ~ İsteme

3.2K 197 1K
                                    

Media; Zeynep Bastık ft. Pelin Akil/Bu Böyle Akustik (Sertap Erener Cover)
_______________

Ey yar..! Telaşımı hoş gör. Islandığım ilk yağmurumsun.

Mevlana

Dönen başımı ellerim arasına alıp yere çöktüm. Anlamsız şekilde son dönemlerde bu durumla sıkça karşı karşıya kalıyordum. Kimi zaman 'Vitamin eksikliğimden kaynaklıdır' diye bahane uydururken, kimi zaman 'Tempolu günümün verdiği yorgunluktan' diyerek bir nevi kendimi rahatlatıyordum.

Bu sefer de 'Heyecandan' diye kulp takarak kendimi birazcık rahatlatsam bile içimden bir ses bunun sadece heyecana, ya da uydurduğum herhangi bir bahaneye bağlı olmadığını söylüyordu.

Birkaç saniye gözlerim kapalı bir şekilde yerde kaldıktan sonra ani olmayan hareketlerle ayağa kalktım. Temkinli ve yavaş adımlarla yürümeye başladım. Ben kapının kulpuna dokunmuşken dış kapının açılma sesinin ardından Ebru ablanın sitemli sesini işittim. "Niye bu kadar geciktin hayatım!?" Mehmet abi gelmiş olmalıydı. Sahi, ben nasıl Mehmet abinin gelmemiş olduğunu düşünememiştim? Boşu boşuna heyecan yapmıştım Uğur geldi diye. Kalbimi telkin edip derin bir nefes aldım.

Şimdilik güvendeyiz kalbim. Ama o geldiğinde güvenliğimizi korumak konusunda başarılı olacağımı pek sanmıyorum. Özür dilerim.

Odanın kapısını açtım. Benim burada olduğumu fark etmeden oldukça komik bir şekilde tartışan ikiliye istemsizce gülümsedim. Gözleri karısında olan Mehmet abiye seslendim. "Hoş geldin Mehmet abi."

Başını çevirip bana manidar bir gülümseme sunarken, "Hoş buldum güzel kızım. Allah nazarlardan saklasın, prensesler gibi olmuşsun." dedi. Duygulanmıştı, bu gözlerinden apaçık belliydi. Bir anda tartışma modundan çıkıp bana dönen Ebru abla uzun uzun yüzüme bakıp, "Hilal'e nasıl da benziyor değil mi Mehmet?" diyerek burnunu çekerken onun da gözlerinin çoktan dolduğu dikkatimden kaçmadı.

"Yüzü Hilal, gözleri Onur." Ebru abla tartışma moduna ani bir dönüş yaptı ve Mehmet abiye sert sayılabilecek bakışlarından yollayıp omzuna küçük bir yumruk attı. "Sen de iyice duygulandırıyorsun beni be adam!"

Mehmet abi gözlerini devirerek baygın bir bakış attı. "Bak yine suçlu olduk, görüyor musun Hale?"

Tatlı bir atışma yine peyda olurken Ahu karşımızdaki odadan çıktı. "Anne, makyözle kuaför nereye kayboldu bir anda? Makyajımı kendim hallettim ama bari şalıma değişik bir iki rötuş yapsaydı. Fotoğraf çekileceğiz sonuçta."

Ebru abla Ahu'ya gülümsedi. "Süslü kızçem onları Hale için getirttim ben. Hem söz bu, öyle çok süslenmenize gerek yok. Abartıya kaçar aksi halde. Damadı onaylarsak düğünde, kınada, nişanda falan bol bol süslerim ben sizi merak etme."

Mehmet abi eşine gözlerini kısarak bakarken her kelimenin üstünde durarak tekrarladı: "Tabi onaylarsak, Ebru'cuğum."

Ebru abla tek kaşını kaldırdı. "Ben de aynısını dedim ya kocacığım?"

Babam ve annemin eksikliğini hiçbir zaman hissettirmemeye çalışan bu ikiliye minnettardım. Hayatımın bu günkü gibi en önemli dönemlerinde gelecekte de hep yanımda olmaları tek temennimdi.

Ahu dikkatimizi çekmek için elleriyle alkış tuttu. Hepimizin gözleri ona çevrilince de eteğini savura savura etrafında döndü ve, "Siz onu bunu boşverin de nasıl olmuşum onu söyleyin," dedi. Sırıttım bu haline, sanki söz benim değil de onundu. Bu kadar özenmesi, benim her şeyimde yanımda olması ve desteğini esirgememesi beni çok iyi hissettiriyordu. "Mükemmelsin her zamanki gibi." dedim gülümsemem yerli yerindeyken. Öpücük attı. "Sen daha mükemmelsin ciğerparem." Ebru abla kaşları çatık halde hemen atıldı. "Yüzünü gördüğümüz yok! Tabi güzel görüneceksin gözümüze."

ÖRTÜLÜ Where stories live. Discover now