10-Tek Vücut

5.9K 436 139
                                    

Mete'nin vücudunun sıcaklığı, Uzay'ın hücrelerine kadar ulaşıyordu. Mavi gözlere baktıkça, okyanusun derinliklerine çekildiğini hissediyordu. Zırhı yavaş yavaş Uzay'ı terk ediyordu ve mavilere hapsolmuşken, zırhını gitmemesi için tutması pek mümkün değildi.

Hızlanan kalp atışlarına nefesi eşlik ederken bir anda oda aydınlandı. Elektrikler gelmişti ve ölmemişlerdi. İkisi de aynı anda derin bir 'oh' çektikten sonra Mete, sıkış tepiş oldukları dolabın kapağını açtı. Aynı anda çıkmaya çalıştıkları için ilk denemelerinde çıkamadılar fakat Uzay durup Mete'ye yol verdiğinde dar yerden çıkabilmişlerdi.

Mete dolabın önünde durup şaşkın gözlerle dar alanı inceliyordu.

"Lan oğlum, eşek kadar herifleriz ikimiz bir nasıl sığdık buraya? Göt korkusu işte adama neler yaptırıyor."

Uzay yüzüne belli belirsiz bir tebessüm yerleştirip cevap verdi.

"Tek vücut olduk."

Yanındaki genç adam bakışlarını dolaptan çekip kısa bir anlığına Uzay'ın yüzüne baktı ve kafasını yere eğdi. Uzay, Mete'nin yanaklarının pembeleştiğini fark ettiğinde gözlerinin şaşkınlıktan büyümesine engel olamamıştı.

Mete, kızarmış mıydı?

Onu utandırabiliyor olmanın verdiği gururu yaşıyorken apartmandan tekrar ses geldi. Mete yürümeye başladı ve "Gel de bir bakalım." dedi.

Uzay arkadaşının peşine takılıp kapıya ilerledi. Mete kapıyı açarken, farkında olmadan ona iyice sokulmuştu. Hala korkuyordu.

"Oğlum var ya, kendimi korku filminde gibi hissediyorum." diye fısıldadı Mete.

Kapıyı açtığında otomatın çalışması için dışarıya doğru kollarını salladı. Ses aşağıdan geliyordu. Uzay, aşağı inmek için ayakkabılarını gelişi güzel ayağına geçirip yürümeye başladığında, Mete kolunu yakalamıştı.

"Lan gerizekalı! Nereye gidiyorsun?"

"Aşağı?" diye yanıtladı Uzay anlamsız bakışlarını karşısındaki adama yollarken.

"Yürek yedin galiba."

Uzay, gözlerini devirip merdivenlere yöneldiğinde, Mete panikle seslendi.

"Dur lan bekle."

Koşar adımlarla içeri girdikten bir dakika sonra geri gelmişti. Elindeki kırmızı vilada sopasını Uzay'a uzattığında, arkadaşı dayanamayıp büyük bir kahkaha patlattı.

Gülüşü o kadar güzeldi ki, kesinlikle daha sık gülmeliydi.

"Ciddi misin?" dedi Uzay. "Vilada sopasıyla mı dalacağız adama?"

Mete elindeki sopayı inceleyip konuşmaya başladı.

"Ne var oğlum? Vurduk mu indiririz adamı. Dalga geçmeye devam edersen sende deneyeceğim haberin olsun."

Uzay birkaç homurdanıştan sonra sopayı eline aldı ve arkadaşı da ayakkabılarını ayağına geçirip hemen arkasına geçti. Yavaş adımlarla merdivene vardıklarında sensör onları görmediği için ışık sönmüştü ve karanlıkta kalmışlardı. Mete, Uzay'a iyice sokularak bir eliyle kolunu kavradı. Genç adam, arkadaşının bu haline kıkırdamamak için dudağını ısırırken, Mete'nin ensesine üflediği sıcak nefes dikkatini dağıtıyordu.

Uzay yavaş adımlarla ilerledikleri merdivenin ortasında duraksadı ve kafasını, çenesini omzuna dayamış olan yüze çevirdi. Yüzünü karanlıktan tam olarak göremiyor olsa da korkuyla bükülmüş kaşları ve endişeyle parlayan gözlerini görebiliyordu. O kadar tatlı bir yüz ifadesine bürünmüştü ki, Uzay gülümsemeden edemedi.

homophobiaWhere stories live. Discover now