16-Titreyen Kalpler

5K 404 392
                                    

Gözünü nişan alan güneş ışınları yüzünden başını yere eğmiş bir şekilde yürüyordu. Kendiyle uzun uzun tartıştıktan sonra biraz da Berk'in verdiği gazlar sayesinde okula gidecek cesareti bulmuştu. Kaçarak yaşayamazdı. Her seferinde benliğinden kaçmıştı ama bu sefer bir korkak gibi davranmayıp yüzleşecekti.

Ben buyum.

diye geçirdi içinden.

Ben buyum ve beni böyle kabul etmek zorundalar.

Başta babası olmak üzere herkese kendisini kabul ettirecekti. Madem savaş istiyorlardı, o zaman tüm gücüyle savaşacaktı. Siyaha karşı, gök kuşağının yedi rengini kullanacaktı.

Mete hala aklından çıkmak bilmiyordu fakat o kadar kırılmıştı ki, ona karşı bomboş hissediyordu. En ufak bir kıvılcımda yüreğinin yine yangın yerine döneceğini biliyordu fakat şu an sadece bomboştu.

Köşe başında onu bekleyen arkadaşını gördüğünde gülümsedi ve adımlarını hızlandırdı. Gerçi artık sadece arkadaşlar mıydı, orası meçhul.

"Bir an gelmeyeceksin sandım." dedi Berk, Uzay yanına vardığında.

"Mesafe azaldıkça kaçma isteğim artıyor."

Berk, arkadaşı lafını bitirdiğinde elini tuttu ve "Artık kaçamazsın." dedi.

Genç adam, birkaç dakika elini tutmasına müsaade ettikten sonra "Bu olayların üstüne birde okuldakiler bizi el ele görürse her şey daha da zorlaşır." diyerek elini çekti.

Berk kafasını salladıktan sonra ellerini cebine soktu ve sessiz bir şekilde yürümeye devam ettiler.

Okul görüş alanlarına girdiğinde, her bir hücresi titremeye başlamıştı. Korkudan ödü bokuna karışıyordu ama bunu diğerlerine belli etmemeliydi. Dimdik durmalı ve korktuğunu saklamalıydı.

Okulun bahçesine girdiklerinde dizlerinin titremesinin belli olmamasını umarak kendinden emin adımlarla yürümeye başladı. Hiçbir öğrenciye bakmayarak yoluna devam etti. Kimisinin acıyan gözlerle, kimisinin nefretle, kimisinin iğrentiyle bakan gözlerini görmek istemiyordu.

Sınıfa vardıklarında ayakları önce Mete'yle olan sırasına gitse de hemen rotasını değiştirip en arkaya, Berk'in yanına geçti. Sınıfta yaklaşık on kişi vardı ve Uzay'ın sınıfa girmesiyle beraber susup onu izlemeye başlamışlardı. Ellerini sıranın üzerine koyup, her endişelendiğinde yaptığı gibi anksiyetik hareketlerle parmaklarıyla oynamaya başladı. Sınıf yavaş yavaş dolarken, dersin başlamasını daha önce hiç bu kadar çok istememişti.

Üzerinde hissettiği bakışlarla kafasını kaldırdığında gözleri doğrudan ona bakan mavilerle buluştu. Kalbi biyolojik kuralları yıkıp geçecek kadar hızlı atarken, Mete kapının orada dikilmiş, öylece Uzay'a bakıyordu. Daha sonra bakışları Berk'e döndü ve gözlerini büyük bir öfke bulutu kapladı. Uzay, Mete'nin yumruk yaptığı ellerini fark ettiğinde, canını yakma arzusuyla dolmaya başlamıştı. Yavaşça Berk'e yaklaştı ve parmağını gözünün altında gezdirdi.

"Kirpik vardı." dedi elini göz altlarından çekerken.

Tekrar bakışlarını Mete'ye döndürdüğünde ifadesiz bir şekilde bakmayı sürdürdüğünü fark etti. Hislerini maskesinin ardına itmeyi çok iyi biliyordu ya da gerçekten umurunda değildi.

Sarışın kızın Mete'nin önünde belirmesi mavilerin siyahlardan ayrılmasına neden olmuştu. Uzay her hareketlerini büyük bir detaycılıkla inceliyordu. Gülüşüp şakalaştıkları sırada Mete gayet mutlu gözüküyordu. Bu, genç adamın canının acımasına neden olmuştu. Mutlu olmasını istemiyordu, tıpkı kendisi gibi acı çekmesini istiyordu.

homophobiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin