20-Beni Affet Bu Gece

5.5K 395 349
                                    

"Anne!" diye bağırdı Uzay. "Gitmeyeceğim diyorum sana, yeter!"

"Gideceksin oğluşum." dedi annesi tüm sakinliği ve güler yüzüyle. Fakat Uzay, bunun bir tehdit olduğunu biliyordu. 'Beni biraz daha zorlarsan ağzına sıçarım' sakinliğiydi.

Annesi odasının kapısında dikilmiş ve başkası görse 'sevgi dolu' olduğunu düşüneceği, fakat Uzay'ın farkına vardığı tehditkâr bakışlarını yolluyordu.

"Anne," dedi Uzay, taktik değiştirip yavru köpek bakışlarını annesine ilettiği sırada. "Bak n'olur, beni o homofobiklerin içine atma. Mete'nin yüzünü görmeye tahammülüm yok. Hayatımın ağzına sıçtı. Sen kıyamazsın oğluna değil mi? O canavarların içine atmazsın oğlunu?"

"Hayatını mahvetmene izin veremem Uzay. Sınavlarını kaçırdın telafi etmen gerekiyor yoksa sınıfta kalacaksın ve ben bunu göze alamam." sinirli bir tavırla elini beline koyup konuşmaya devam etti.

"O çocuk da her allahın günü kapıya geldi ve ısrarla kapıyı açmayıp perdenin arkasından gidişini izledin. Demek ki hatasını anlamış ve konuşmak istiyor."

"Onunla konuşanı siksinler." dedi Uzay ellerini yumruk yapıp kaşlarını çattığı sırada.

"Artık sınırı aşıyorsun Uzay. Annenin karşısında böyle küfürler etmemen gerektiğini daha kaç defa söylemem gerekiyor?"

"Konumuz küfür mü anne?" bıkkın bir ifadeyle yatakta doğruldu ve başını elleri arasına aldı.

"Her neyse," dedi güzel kadın ve otoriter bir tavırla lafına devam etti.

"Eğer yarın okula gitmezsen babanın yanına geri dönüyoruz. Ve bu da eski okuluna geri döneceğin anlamına geliyor. Seçim senin."

Uzay, hayret dolu bakışlarını annesine yollarken sıkkın bir şekilde nefesini dışarı üfledi.

"Tamam." dedi ellerini teslim olmuşçasına havaya kaldırarak. "Sen kazandın ama hile ve tehdit ile. Çok kötüsün."

Annesi zafer gülüşünü takınıp oğluna öpücük gönderdi ve odayı terk etmeden önce son kez konuştu.

"Kalk ve duşa gir. İki haftadır odandan çıkmıyorsun, leş gibi oldun."

Uzay annesinin talimatına uyarak odasından çıktı ve banyonun yolunu tuttu. Işığı açtı ve içeriye girip kapıyı kapattı. Üstündeki siyah tişörtü ve altındaki gri eşofmanı bir çırpıda çıkardıktan sonra gözleri aynada kendisiyle buluştu.

Soluk teninde adeta parlayan 'x' şeklindeki yaraya elini götürdü. Neredeyse iyileşmişti fakat izini hep orada taşıyacaktı, tıpkı Mete'nin amaçladığı gibi. Tam anlamıyla dağılmış gözüküyordu. Birbirine karışmış ve bir kısmı alnına düşen bakımsız saçları, siyah gözlerinin altını renklendiren morluk ile bir adliyenin önünden geçse, torbacı sanılıp içeri alınacağına emindi. Çöktüğü zamanlarda tipi tam bir müptezeli andırıyordu ve duruma maalesef müdahale edemiyordu. Ve tabii ki bu durumda iki haftadır yoğun miktarda kullandığı uyku hapının da etkisi vardı. Sürekli uyuması gerekmişti çünkü uyumadığı her an düşünüyordu.

Mete'yi düşünüyordu.

Ve onu ne kadar çok düşünürse nefret etmesi o kadar zorlaşıyordu.

İnsanın ruhu sevmek isteyince, nefret etmek gerçekten de çok zordu.

Ayna ile bakışmasına devam ederken ne kadar çok kilo verdiğini fark etti fakat umursamadı. Cılız olmasına rağmen düzgün bir bedeni vardı. Kol kasları dışında hafif göğüs kasına ve düz bir karına sahipti. Kendisine dair beğendiği tek şey beyaz ve pürüzsüz teniydi.

homophobiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin