18-Küçük Beden

5.1K 360 367
                                    

Okulun bahçesinden koşar adımlarla çıktığında vücudunun her bir santiminin tir tir titrediğini fark etti. Aklını kaçıracak gibi hissediyordu.

Ne yaptığını hatırlayamıyordu. Çok kötü bir şey yapmıştı, ama ne yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Gözlerini sımsıkı kapatıp beynini zorladı.

Bodrumda Uzay'la buluşmuştu. Uzay'ın ona yaklaştığını hatırlıyordu fakat gerisi yoktu. Titreyen ellerine baktığında, sağ elinin işaret ve baş parmağının kana bulanmış olduğunu fark etti. Kalbi, düzensiz ritimlerle atmayı sürdürürken elini cebine attı ve çakıyı çıkardı. Çakının ucundaki kırmızılığı gördüğünde anılar silik bir şekilde zihnine doluşmaya başlamıştı. Ellerinin titremesi arttığında keskin metal zeminle buluştu.

Yüreğinin her bir köşesi pişmanlıkla dolarken avuç içini ritmik hareketlerle alnına vurarak konuşmaya başladı.

"N-naptım ben?" dedi ve tekrarladı.

"N'aptım ben?"

Nefesi, tıpkı kalın bir halat gibi boğazına düğümlenirken gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Yürümeye başladıktan kısa bir süre sonra koşmaya başladı. Hızla koşarken ağlamamak için büyük bir savaş veriyordu. Nasıl yapabilmişti bunu? Anlayamıyordu. Nasıl?

Sanki beyninin şalterleri kapanmıştı ve bambaşka bir insana dönüşmüştü. Yüreği yangın yerine dönerken dolan gözlerinden yaş akmaması için yukarı bakmaya başladı. Bir süre daha koştuktan sonra kendini müstakil evin bahçesine attı ve kapıya ilerledi. Canı yandığında gelebileceği tek yer burasıydı. Zili çaldıktan kısa bir süre sonra kapı açıldı ve Hira karşısında duran arkadaşının dağılmış halini fark ettiğinde, yüzünü belirgin bir endişe kapladı.

Mete'nin ağlamamak için verdiği tüm çaba arkadaşını gördüğünde yok olmuştu. Gözünden damlayan yaş ile beraber boğazının düğümü çözüldü ve titrek bir hıçkırık dudakları arasından süzüldü. Alt dudağını dişlerken titreyerek hüngür hüngür ağlıyordu. Omuzları çöktüğü sırada Hira, arkadaşına sımsıkı sarıldı.

En yakın arkadaşının ona sarılıyor olması güzel bir histi fakat yüreğinin alevine su serpiştiremiyordu. Uzay'ın bakışları zihninden bir an olsun silinmezken çektiği vicdan azabı ve kendine duyduğu nefret hafifleyecek gibi değildi.

"Hi-hiç hak etmedi." dedi zorlukla hıçkırıklarının arasından.

Hira sarılmayı bıraktıktan sonra Mete'yi kolundan tutup içeri aldı ve odasına götürüp yatağın üzerine oturttu. Genç kız, minik parmaklarıyla arkadaşının göz yaşlarını silmeye çalıştı fakat o kadar hızlı akıyordu ki bir işe yaramamıştı.

"Kim hak etmedi?" diye sordu Hira.

"Geceye benzeyen çocuk." dedi Mete sesinin titremesini engelleyemeden.

Sesi, sarılışı, bakışları, dokunuşu. Uzay'a dair olan her şey zihninde durmaksızın canlanıyordu. İlk defa böylesine yenilmiş ve çaresiz hissediyordu.

Hira dağılmış arkadaşının sırtını sıvazlarken ellerindeki kanı fark ettiğinde buz kesti. Mete'nin elini kendi avucuna aldığında ne diyeceğini bilemiyordu.

"Mete.." dedi ve yutkundu.

Söyleyecek kelime bulamadığı için devamını getiremedi ve ağlayan arkadaşına bir kez daha sarıldı. Ne yaptıysa, kendi isteğiyle yapmadığını bildiği için ona en çok ihtiyacı olan sevgiyi gösteriyordu. Dakikalarca sarıldıktan sonra Mete'nin yüzünü elleri arasına aldı ve etrafı kızarmış mavilerine bakarak konuşmaya başladı.

homophobiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin