28-Salt Sevgi

4.6K 269 141
                                    




"Sabah sabah bu nereden çıktı şimdi?" diye sordu Uzay.

"Deşarj olmaya ihtiyacımız var, buradan uzaklaşıp baş başa kalmak ikimize de iyi gelir diye düşündüm."

"Tamam o zaman. Ne zaman gidiyoruz?"

"Üç saat sonraya biletleri aldım bile." dedi Mete muzipçe gülümseyerek.

"Yuh üç saat sonraya mı? O zaman ben hemen eve gideyim hem annemden izin almam lazım hem de birkaç parça bi' şeyler atayım bavula."

"Tamamdır. Ben de hazırlanayım seni alırım otogara geçeriz." dedi Mete, ve Uzay yataktan kalkmadan önce yanağına arka arkaya öpücükler sıraladı.

**

Altı saat süren yolun ardından İzmir-Çeşme'ye varmışlardı. Markete girip akşam yemeği için alışveriş yaptıktan sonra bir taksi ile yazlığın önüne geldiler.

İçeri girdiklerinde Metealdıklarını dolaba yerleştirmek üzere mutfağa girdi ve Uzay etrafı incelemeyekoyuldu. Uzun koridor boyunca düz krem rengi bir halı seriliydi ve duvarlarkese kağıdı rengindeydi. Salonun genelini vintage mobilyalar oluşturuyordu.Ufak, eski tip bir sehpanın üzerinde büyük bir plakçalar vardı. Tavanın ortasında görkemli, ışıltılı bir avize bulunuyordu. Mete'nin seslenişi üzerine salon ile olan bakışmasını kesti ve yanına gitti.

Mutfağa girdiğinde "Şimdi," dedi Mete ellerini Uzay'a göstererek. "Bu sihirli eller yemek yapacak ve sen de bana yardım edeceksin."

"Yalnız ben o işlerden hiç anlamam." diye yanıtladı Uzay.

"Ohoo oğlum, yemek yapamayan insanı almam ben söyleyeyim de. Evde kalırsın."

"Hadi ya? Çok üzüldüm bak şimdi, beyime yaranmak için hemen yemek yapmayı öğrenmeliyim."

"Heh şöyle, lafıma gel." dedi Mete alaycı bir tavırla. Hemen ardından "Hadi az laf çok iş. Bak mantarları şuraya koydum onları ortadan ikiye kes. Ben de tavuğu doğrayacağım."

İkisi de işlerine koyulduktan sonra Mete, Uzay'ın mantarları parça pinçik ettiğini fark etti.

"Uzay n'apıyorsun ya? Alt tarafı mantarı ortadan ikiye böleceksin." dediği sırada Uzay'ın arkasına geçti ve bıçağı tutan elinin üzerine elini koydu.

"Bak böyle," dedi Uzay'ın eliyle birlikte bıçağı hareket ettirirken. "Ortadan ikiye bölüyorsun bu kadar basit, parçalamana gerek yok dile gelecek mantarlar sayende."

"Ne var bir şeyi yanlış yaptıysam öğreniyorum işte." diye homurdandı Uzay bıçağı bırakıp Mete'ye doğru döndüğü sırada.

Aralarındaki mesafe o kadar azdı ki, vücutları birbirine değiyordu ve yüzleri arasında yalnızca birkaç santim vardı.

Yaşanan berbat olaydan sonra hiç öpüşmemişlerdi ve Mete karşısındaki dudakları o kadar çok özlemişti ki. Parmaklarıyla hafifçe Uzay'ın çenesini kavradı ve dudaklarına doğru yaklaşırken gözlerini yumdu. Önce dudağının kenarına ufak fakat uzun bir öpücük bıraktı. Daha sonra derin bir iç çekişin ardından dudağına yöneldi ve aynı şekilde dudağına da derin fakat uzun bir öpücük bıraktı.

Bir öpücük daha,

Bir öpücük daha,

Ve bir öpücük daha.

Bu yumuşak öpücükler karşısında daha fazla dayanamayan Uzay, ellerini Mete'nin boynuna sardı ve alt dudağını kendi dudakları arasına aldı.

Vücutları arasındaki çekim her zamanki gibi fizik kurallarına meydan okuyordu.

Ruhların birbirine uzanışının bedensel faaliyetiydi bu çekim.

homophobiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin