22-Uyuşturucu

5.7K 400 306
                                    

Gözyaşlarının ıslattığı tende, kaybettiği ruhunu bulmuştu. Yaptığı kötülüklerin pişmanlığı binmişti bulduğu ruhuna. Bir yandan hiç olmadığı kadar huzurlu, bir yandan da hiç olmadığı kadar acı içerisindeydi. Kafasını, dayadığı göğüsten kaldırdı ve yaşlı gözleriyle ait olduğu siyahlara baktı.

Uzay'ın da gözleri yaşlıydı fakat, acı çekmiyordu. Hissettiği mutluluğun ağır gelmesiyle dolmuştu gözleri.

"Affet beni." dedi fısıltıyla Mete, tüm çaresizliğini gözler önüne sererek.

Mete, Uzay onu affetse bile kendini affedemeyeceğinin bilincindeydi fakat yine de, içindeki yangın bir nebze sönebilirdi.

"Affet beni." diye tekrarladı titreyen, güçsüz sesiyle.

Önüne ördüğü duvarlar üzerine yıkılmıştı ve enkaz altında kalmıştı. Öyle güçsüzdü ki, kendine acıdı.

Uzay, ensesinde birleştirdiği elleriyle Mete'yi yavaşça kendine çekti ve dudakları üzerine uzun, derin bir öpücük bıraktı. Usulca çekilip, gözlerini açtığında Mete'nin gözlerinin hala kapalı olduğunu fark etti.

Yüzünde kocaman bir tebessüm vardı ve büyülenmiş gözüküyordu. Genç adam, parmağını Mete'nin gülüşünde oluşan derin çukura koyduğunda, tebessümü daha da büyüdü.

Yavaşça gözlerini araladı ve Uzay'ın yumuşak yanaklarını okşamaya başladı.

"Uyuyalım mı?" diye sordu küçük bir çocuk edasıyla.

Uzay kelime kullanmadan kafasını onaylarcasına sallamakla yetindi. Sanki herhangi bir şey söylerse büyü bozulacakmış gibi hissediyordu.

Uzun, sırayı andıran oturma yerlerini birleştirdiler ve çıkartmış oldukları tişörtlerini yastık görevi görmesi için katlayıp başlarının altına koydular. İkisi de birbirine döndüğünde Mete ellerini tekrar Uzay'ın yanağıyla buluşturdu ve sanat eserini andıran yüzünün her bir ayrıntısını tek tek inceledi. Suratları birbirine öyle yakındı ki, nefesleri tenlerine değiyordu. Okyanusu andıran maviler ve geceye bürünmüş siyahlar uzunca bir süre birbirinden ayrılamadı. Fakat uyku Uzay'ın göz kapaklarını zorlamaya başladığında, başını bedenini düzleştiren Mete'nin çıplak göğsüne dayadı ve ninniyi andıran kalp atışları eşliğinde uykuya daldı.

**

Gelen takırtı ve konuşma sesleri üzerine, kaşlarını çatarak gözlerini hafifçe araladı. Birkaç saniye ne olduğunu idrak etmeye çalıştı. Kapıdan gelen takırtı sesleri ve bu seslere eşlik eden adam sesiyle beraber kapıyı açmaya çalıştıklarını anlayabilmişti.

Ani bir refleksle kalkmaya çalıştı fakat Mete'nin vücudunu sarmış olan güçlü kolları buna engel oluyordu.

"Mete!" diye seslendi yüzünü hafifçe sarsarak.

Herhangi bir tepki alamadığında aynı işlemi daha sert bir şekilde tekrarladı. Bu sefer başarılı olmuştu ve Mete yarım yamalak gözlerini aralayabilmişti.

"Kapıyı açacaklar bu halde görülürsek sıçarız. Çabuk kalk toparlan." dedi aceleyle ve bedenini kurtarmaya çalıştı.

"Ya," diye homurdandı Mete ve boğuk sesiyle devam etti. "Görürler-se, g-görsünler."

Kollarını daha da sıkılaştırarak Uzay'ı kendine çekti. Uzay bu sefer kaba güce başvurmak zorunda kalarak kolunu ısırdı.

"Ağh!" acıyla bağırdıktan sonra sonunda gözlerini tamamen açmıştı.

"Kapıyı açıyorlar çabuk kalk tişörtünü giy!"

Mete, Uzay'ı aceleyle serbest bıraktıktan sonra ikisi de tüm hızıyla tişörtlerini giyip ayağa kalktılar ve tam bu sırada kapı açıldı. Onları gören hademenin gözleri fal taşı misali açılmıştı.

homophobiaWhere stories live. Discover now