13-Dibe Batmak

5.5K 395 529
                                    




Mavi gözler, vücudunda hissettiği ağırlık ve kıpırtı sonucunda yavaşça aralanmıştı. Burnunun tam dibinde olan yumuşak saçlardan gelen yoğun hindistan cevizi kokusu farkında olmadan tebessüm etmesine neden olmuştu. Sağ bacağı, Uzay'ın iki bacağının arasındaydı. İkisinin de tişörtü sıyrılmıştı ve gövdeleri birbirine değerken odaya büyük bir his dalgası yayılıyordu. Uzay'ın kafası gece koyduğu yerde duruyordu ve eli, Mete'nin çıplak göbeğinde yer edinmişti. Mete'nin eli ise siyah saçların arasından ayrılmamıştı.

Gözlerini tekrar yumduğunda bu durumdan rahatsız olması gerektiğinin bilincindeydi fakat rahatsız olmuyordu. Aksine, böyle günlerce durabilirdi.

Bir anda aklına gelen 'okul' düşüncesi ile gözleri fal taşı misali açılmıştı. Bacağını Uzay'dan kurtarmaya çalışsa da onu uyandırmadan bunu yapmak zor bir eylemdi. Gövdesini yavaşça yanındaki bedenden uzaklaştırdı. Doğrulduğunda ellerini Uzay'ın bacağına yerleştirdi ve hafifçe kaldırarak kendi bacağını oradan çekti. Bacaklarının pürüzsüzlüğünü kıskanmıştı. Kendisininkiler balta girmemiş orman gibiydi.

Yerdeki pantolonun cebinden telefonu çıkardı ve aceleyle saate baktı. Saat onu kırk iki geçiyordu ve çoktan geç kalmışlardı. Devamsızlık sınırında olduğu için bu hiç iyi olmamıştı. Müdür yardımcısı olan Semra karısına devamsızlığını sildirmek için günlerce yalvarması gerekecekti. 'Menopoz döneminde olan bir müdür yardımcınız varsa, hayat gerçekten de zor' diye düşündü.

Birkaç esneme ve gerinme hareketinden sonra lavaboya girip elini yüzünü yıkadı ve dişlerini fırçaladı. Midesinin isyan etmesi sonucu, mutfağın yolunu tutmuştu. Buz dolabını açtığında kahvaltılık bir şeyler olduğu için Allah'a şükürlerini iletti. Büyük bir özenle doğradığı domates ve salatalığı masaya yerleştirdikten sonra; peynir, bal, tereyağı gibi kahvaltı ürünlerini de masaya koymuştu. Dolaptan  çıkardığı yumurtaları kırıp, kaşar peyniri ile çırpmaya başladı. Kahvaltının güzel olmasını istiyordu. İçinde garip bir şekilde Uzay'ı memnun etme isteği vardı. Omletler de piştiğinde kahvaltı tüm güzelliğiyle hazırdı. Kendisini alkışlama seansını bitirdikten sonra hala deli gibi uyuyan arkadaşının yanına gitti.

Yavaşça dürtmeye başladığında hiçbir tepki alamamıştı. Yatağa oturup, sıyrılmış tişörtü sayesinde açıkta kalan göbeğini gıdıklamaya başladı. Uzay şaşkınlıkla gözlerini açtıktan saniyeler sonra kahkaha atmaya başlamıştı.

"D-dur." diyebildi kahkahalarının arasından.

Mete gıdıklamayı bırakmıştı fakat eli hala Uzay'ın teninde duruyordu.

"Uyuyan güzelimiz uyanabildi sonunda."

"Bir kere de adam akıllı uyandır." diye sızlandı Uzay.

Göbeğinde duran ellerin verdiği heyecan dikkatini dağıtsa da konuşmayı başarabilmişti.

"Uyanmıyorsun ki oğlum, domuz gibi uyuyorsun."

Uzay, haklısın dercesine kafasını salladıktan sonra tekrar lafa atıldı.

"Uyuyan güzelin biraz daha uykuya ihtiyacı var."

Arkasını dönüp, arkadaşının eli ile olan temasını bitirmişti. Daha sonra aniden aklına gelen Mete'nin yatağında olduğu düşüncesiyle tekrar dönüp, siyahlarını mavilerle buluşturdu.

"Bir dakika ya, benim salonda uyuyor olmam gerekmiyor mu?" dedi ve duraksadıktan sonra devam etti.

"Yatağında ne işim var?"

"Ne bu panik?" dedi Mete pişkince sırıtarak. "Irzına geçmedim merak etme."

Uzay gözlerini devirdikten sonra Mete tekrar lafa atıldı.

homophobiaWhere stories live. Discover now