Bölüm 46 - Düğün

3.4K 205 11
                                    

Son gönderdiğim bir bölüme baktım da yorumlarda haklı olarak sitem var. Aylarca sessizlik, tek kelime olmadan koca bir suskunluk, son bölümlerde bir çeşit teklemeler...
Aslına bakarsanız umursamıyor değilim, yazmaya devam da ediyorum. Durmadım. Sadece sürekli siliyorum. Burası olmadı, burası bizimkilere uymaz. Benden bekledikleri bu değil diyerek. Bir de yetmez gibi İnternet yok. Son bir yıldır bunun sancısını hep beraber çekiyoruz. Sizi kaybetmek son istediğim şey ama biliyorsunuz beni bir anda dibe vuran gillerdenim ben. O yüzden bir bölüm daha gönderiyorum size.
Affedin lütfen. Bu hayat bir nebze de ağır gelmeye başlıyor...

--------------------------

Sadece o birliğin işlerinden dönüp koruyamadığı ailesi için istifa verecekti ama bunu babasının hala parmağı işin içindeyken istifa etse de yapamazdı. Üstelik yorulmuştu Vuslat, Tibet'te bunun farkındaydı elbette. Öyle ki an geliyor çalışma odasında şirket işim var diyerek saatlerce dinleniyordu. Aldığı ilaçlar yüzünden yorgun düşüyordu bünyesi. Haliyle Tibet'te artık bunları yaşamasını istemiyordu. Üstelik eşek kadar olmuş 6 tane çocuğu varken.

Adam üzerindeki ceketin bileklerinden çıkan gömlek manşetlerini düzelttiğinde arabaya yaslanmayı da ihmal etmemişti. On beş, tamı tamına on beş dakikadır Doğa'yı kapının önünde bekliyordu, üstelik işin garip yanı söz konusu iş ise geç kalması şaşılacak bir durumdu. Kapının sesi kulağına iliştiğinde bakışları direkt olarak o tarafa dönmüştü ki sakince çıkıp kendine yönelen kadını süzdü. Üzerindeki gri kaşenin belindeki kemeri düzelterek yanına gelmeye devam ettiğinde Tibet kapıyı açmadan önce duraksaması için bekledi.

'E gitmiyor muyuz?' kadın gülümseyerek yüzüne baktığında içi erir gibi olsa da dudaklarını ıslatıp gözleriyle ince kabanın kemerini işaret etmişti.

'Ne?'

'O kemeri çözer misin kedi göz.'

'Hava soğuk Tibet, restoranda çıkaracağım nasılsa, hadi.' Kapının koluna uzanacağı sırada adam önüne dikildiğinde belini yakalayarak kendine çekip fark ettirmeden kemeri çözmüştü. Gözleri kadının derin bakışlarına odaklıyken derin bir nefes alıp hafifçe arkaya çekildiğinde ise az önce derin derin bakan gözleri sinirden kızarmıştı anında.

'Bu etek boyu ne kedi göz? Sen bununla bir de elin adamıyla yemek mi yemeyi düşündün. Şakan çok kötü, hadi acele et.'

'Tibet saçmalama, asıl sen acele et hadi.' Tekrar kapıya uzanınca Tibet hızlıca kadının beline kolunu sarıp bedenlerinin çarpışmasını sağlamış ardından boştaki elini eteğin bittiği çizgiye ilerletmişti.

'Sen beni katil edeceksin sanırım. Bak eğilmeden, uzanma çabasına girmeden eteğinin bittiği yere geliyorum Doğa. Cinlerimi tepeme toplama benim. Hadi güzel gözlüm, üzerini değiş gel. Bekliyorum.' Sıkıca doladığı kolunu gevşettiğinde karşısındaki kadın sertçe yutkunsa da içinin erimesini bir kenara atacak gibi görünüyordu.

'Babam da üzerime geldi zaten. Ne sizden çektiğim ya, istediğimi giyerim.'

'Ya ben sana giyme demiyorum! Bak sokağın ortasında bağırtıyorsun beni. Doğa ya üzerini değiş ya ben mekanı kapatmaları için şuan telefon açacağım.' Sinirden çakmak çakmak olan gözleriyle konuşsa da Doğa derin bir nefes alıp sertçe bırakmıştı.

'De-ğiş-me-ye-ce-ğim.'

'Öyle mi?' kız başını usulca salladığında Tibet derin bir nefes alarak sakince onaylamıştı. Arabanın diğer tarafını dolaşıp koltuğuna yerleştiğinde Doğa'da hızlıca binmişti ki arama sesi aracın içini doldurdu.

Karanlığın Şafağı |Şafak Serisi|Where stories live. Discover now