18

5K 365 233
                                    

Hala Kaan'ın beni nasıl ektiğine inanamıyordum. Onunla bir daha asla konuşmayacaktım.

Şimdiyse bu kalabalığın içinde kenara çekilmiş sadece dinliyordum. Söylenen şarkılara eşlik edesim bile gelmiyordu.

Gözlerim yine bir ihtimal diyerek telefona bakınıyor, belki Kaan'ı görürüm umuduyla etrafta dolanıyordu. Ama ne bir mesaj veya çağrı vardı, ne de Kaan buradaydı.

Sanırım konserdeki en garip görünen insan bendim çünkü kenarda dikilmiş direk gibi duruyordum. Sonunda Kaan'ı beklemekten vazgeçmiştim ki, omzuma dokunan elle sıçrayarak sağıma döndüm.

Furkan'ı tek görmeyi beklemiyordum.

"Nasılsın?" dedi. Tabii yüksek sesle. Bu gürültünün içinde sakince konuşabilmemiz mümkün değildi.

"İyi, sen? Ekildin mi yoksa?" deyip ellerimi göğsüme topladım. Pek umursamıyor gibi davransam da cevabını çok merak ediyordum.

"Hiç sorma. Sen de ekilmişsin galiba, ne tesadüf," diyerek sırıttı. Sanırım ağzının ortasına yapıştırma isteğimi hiçbir zaman bastıramayacaktım.

"Gerçekten, tesadüf."

Ellerini cebine sokarak önüne döndü ve tıpkı benim gibi sadece dinlemeye başladı. İkimizin de aynı anda ekilmesinin tesadüf olmadığını tabii ki biliyordum. Sadece nedenini öğrenmek istiyordum, ama şu an değil.

Gözlerim iki saniyeliğine Furkan'a kaydığında, şarkıyı mırıldandığını görmüştüm. İstemsizce ben de mırıldanmaya başladım.

"İster öp okşa, istersen öldür. Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk."

Dans eden çiftler, bağırarak şarkıya eşlik eden arkadaş grupları ve kalabalığın ortasında saçma sapan duran biz.

Furkan'ın gözleri bana dönmüştü. Öyle bakıyordu ki, bana yeniden inan der gibi. Seni tekrardan yıkmama izin ver.

Bakışmamızı bölen ben oldum ve kafamı sahneye çevirdim. Çok değil yalnızca birkaç dakika içinde belime dolanan ellerini hissedebilmiştim. Ne ara arkama geçip bana sarılmıştı?

Onu iteceğimi düşünerek çok sıkı sarılmamıştı, ta ki ben kollarının arasında sallanmaya başlayana kadar. Onu özlediğimi kabul etmeliydim.

Çenesini kafamın üstüne yasladı. Uzun zamandır böyle hissetmemiştim. Şu anda mantıklı düşünüp hareket edebilmem pek mümkün değildi, yalnızca şarkıya eşlik edebiliyordum.

"Ah, eğleniyor kendi başına, ah neşesi yeter..."

Furkan'ın kulağıma fısıldamasını duymuştum. Ne kadar fısıltı denebilirse.

"Ah, umurumda mı sandın bu dünya, ah neşen yeter."

Ne zaman kapattığımı fark etmediğim gözlerimi açtım. Birbirimize kenetlenmiş bir halde dans ediyorduk. Yalnızca anı yaşıyorduk.

O da zamanında gidemediğimiz Duman konserini hatırlıyor muydu? Gerçi, o zaman gitsek ne olacaktı ki? Bana aşık bile değildi.

Şimdi öyle miydi?

Ben öyle miydim?

Öyle olup olmadığımı bilmiyordum. Yalnızca olmamam gerektiğini biliyordum.

Furkan'ın kollarının arasından çıkarak şarkılara eşlik etmeye devam ettim. Sürekli bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyordum.

Arkamı döndüğümde Furkan gitmişti, geri gelip gelmeyeceğini bilmiyordum.

Geri geleceğinden emin olmamak, o yapmaz diyememek kadar kötü bir şey yoktu. Yapabilirdi, Furkan'dı o; sağı solu belli olmazdı, kimseye güven vermezdi.

Ama geliyordu. Elinde nereden bulduğunu bilmediğim bir bira şişesi vardı ve bana bakarak yanıma geliyordu. Gözlerimi ondan çekerek şarkıya eşlik etmeye devam ettim.

"Ben alınıp satılmam; onlar ister alınsın, isterlerse satılsın.
Seni kendime sakladım, hepsini ben hesapladım."

Kollarını tekrar belime sarmıştı. Saçlarımla oynuyordu, yanağımı okşuyordu. Benim onu özlediğim gibi beni özlüyor muydu?

Son şarkıya geçileceği zaman bir aksilik yüzünden konserin erken bitirildiği haberi gelmişti ve erken dağılmak zorunda kalmıştık. Şimdiyse Furkan'la beraber evime yürüyorduk.

"Erken bitmesine üzüldüm, tabii bir de en sevdiğim şarkının asla söylenmeyecek olmasına..."

Aramızdaki sessizliği bozan ben olmuştum ama konuşurken ona bakmıyordum.

"Üzülmenden nefret ediyorum," diye söylendiğini duymuştum, daha sonra telefonundan yükselen Bal şarkısının sesini.

Gülümseyerek mırıldanmaya başladım.

"Sen benim balımsın, tadına alışmış canım..."

"Neredesin sevgilim?"

Bana baktığını biliyordum.

"Üşüyorum," dedim.

"Canımı yakabilirsin."

Kendimi tutamayıp kahkaha atmıştım. Şarkı çoktan bitmişti ama başa sarmıştı.

Aslında şarkıyı dinleyebilmek için daha fazla yürümek isterdim ama maalesef evime gelmiştik.

"Bıraktığın için teşekkürler ve bu gece için."

"Benim için zevkti." Birkaç saniye sessizlik oldu. "Sen de gidemediğimiz Duman konserini hatırlıyor musun?" diye sordu. "Ayrılmamızı sağlayan kavgayı ettiğimiz için gitmediğimiz..."

Hatırladığına inanmıyordum.

"Sanırım, yani öyle bir şeyler hatırlıyorum ama tam net değil. Kötü anıları hafızadan silme gibi bir huyum oluştu, senden sonra."

Yüzünü dikkatle incelediğimde dudağındaki patlağı anca fark edebiliyordum.

"Ne oldu?" dediğinde kaşlarımın çatıldığını anlamıştım. "Bir insanın dudağına böyle yiyecek gibi de bakılmaz ki. Gençlik bitmiş, amını sikeyim böyle gençliğin."

"Dalga geçme," diyerek karnına vurduğumda kaşlarını kaldırdı.

"Tamam," deyip aramızdaki mesafeyi azalttı. Keşke topuklu ayakkabı giyseydim. "En ciddi halimleyim."

Kollarını omzuma koydu, gözlerimin tam içine baktı. Yine aynı bakış vardı. Elleri saçlarımı okşuyordu.

"Furkan," dediğimde gerisini getirmemi beklemedi.

"Zeynep."

Sarhoştu, büyük ihtimalle o yüzden bu kadar rahat davranıyordu.

"Bana güzel şeyler hissettirmenden nefret ediyorum. Beni bırak istiyorum, ben bırakmak istiyorum."

Cıkladı. "İstemiyorsun."

"İstiyorum." Gözlerim kendiliğinden kapanmıştı.

"Seni çok seviyorum."

Muhtemelen hatırlamayacaktı.

"Sana aşığım."

Cevabımı vermemle dudaklarını kendiminkilerin üzerinde hissetmem bir oldu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, ne hissetmem gerektiğini...

En sevdiğim şarkıda, en sevdiğim adamla öpüşüyordum. Ona yeniden güveniyordum, yeniden teslim oluyordum.

seni kendime sakladım {2019}Where stories live. Discover now