46

2.2K 205 46
                                    

Zeynep: Annem nasıl

Zeynep: Annen

Furkan: :D

Furkan: İyi iyi

Furkan: Dünkü neşesiz halinden eser yok en azından

Zeynep: Sen?

Furkan: İdare ederim

Zeynep: Okulun ne olacak

Furkan: Okulu düşünemiyorum

Furkan: Elimde değil

Furkan: Zaten tatildeyiz daha

Zeynep: Uykusuz musun

Furkan: Yoo

Zeynep: Arayayım mı

Furkan: Ara

"Seni özledim."

"Ben de."

"Sürekli hastanede misin?"

"Evde yapacak bir şeyim yok. Bomboş."

"Keşke yanında olabilsem."

"Hastaneye gelmene gerek yok, aklımdan çıktığın mı var?"

Sanki görebilecekmiş gibi kafam utançla öne eğildi.

"Biraz dışarı çıkıp nefes alsana."

Cevap vermedi ama nefes alıp verişlerinden dışarı çıktığını anlamıştım.

"Yalnız bırakmak istemiyorum."

"Yalnız değil, doktorlar var."

"Öyle değil..." dedi ve birkaç dakika boyunca ikimiz de konuşmadık. Diyeceği bir şey vardı. Hatta çok şeyi vardı da hali var mıydı bilmiyordum. "Her dakikası sanki onu son görüşümmüş gibi. Ne olacağı belli değil çünkü. Bir dakika sonra artık gözlerime bakamıyor olabilir. Ben onu çaresiz görmekten nefret ediyorum."

"Furkan..." deyip telefonu biraz uzaklaştırdım ki burnumu çektiğimi duymasındı.

"Hala duyuluyor yalnız." deyip güldü.

"Ya," diyerek ben de güldüm. Mutlu olduğunu bilmeye ihtiyacım vardı. "Ne yapıyorsun?"

"Arka bahçeye gidiyorum. Sen?"

"Sakın sigara içeyim deme."

"İnan aklımda yoktu sen hatırlatana kadar. Ben de diyorum bugün bir şey eksik."

"Furkan!"

"Tamam ya."

"Telefonu da uzaklaştırıp yakayım deme sakın."

"İyi. Soruma cevap versene sen."

"Düşünüyorum."

Biraz bekledi. "Düşünme. Benimle birlikteyken bir şey düşünme. Ben seninleyken hiçbir şey düşünemiyorum. Bu yüzden sığınacak bir yuvaymışsın gibi geliyor bana. Hani hiçbir şeyin düzeldiği yok ama yine de o kısacık sürede sanki hayatım normal devam ediyormuş gibi hissettiriyorsun."

"Bana bak çocuk," diyerek dediği güzel şeylere takılmamaya çalıştım. Takılırsam düşer, geri kalkamazdım ve hiç sırası değildi. "Hayatın zaten normal ilerliyor. Sadece annen şu an zor bir dönemden geçiyor, evet kabul. Ama geçiyor, anladın mı? Bu bittiğinde her şey eskisi gibi olacak."

Bir süre nefes alış verişlerini dinledim ve hıçkırmamak için nefesimi tuttum.

"Zeynep," dediğinde sesindeki titreme çok net anlaşılıyordu. Görmediğim halde gözlerindeki yaşı hissedebiliyordum. "Ya geçmezse? Ya bu zor dönem geçmez de hiç eskisi gibi devam edemezsem?"

Sesindeki titreme yavaşça çaresiz hıçkırıklara dönüştü. Kendimi nasıl tutabildiğimden emin değildim ama başka çarem yoktu.

Sessizce ofluyor ve derin nefesler alıyordu. Şu anda kendini tutmaya çalıştığını sanmıyordum. Günlerdir hastaneden dışarı çıkıp eve bile gitmemişti, kendini çok sıkıyor olmalıydı.

"Özür dilerim."

"Sen niye özür diliyorsun?"

"Bilmiyorum. Yanında olamıyorum, sen ağlarken gözyaşını silip sarılamıyorum, seni sadece hissedebiliyorum."

"Bana masal anlatsana."

"Evvel zaman içinde kalbur saman içinde uzak diyarların birinde bir çocuk yaşarmış," diyerek oturduğum yerden kalkıp yatağa geçtim. "Bu çocuk çok yaramazmış. Sürekli arkadaşlarıyla iddiaya girer, insanların duygularıyla oynarmış."

Gülünce çıkan o ufacık sesi duyabildiğimde sesimi kestim. Sadece biraz gülmesini istemiştim.

"Günlerden bir gün, bu yaramaz çocuk; kralın kızına tutulmuş."

"Bak sen."

"Bölmesene unutuyorum. Ama bu kralın kızını elde etmenin hiçbir yolu yokmuş çünkü kral kızını o kadar çok seviyormuş ki kendisinden başkasının kızını o kadar fazla sevemeyeceğini bildiği için kimselerle görüştürmek istemiyormuş."

Bölmeden dinlediğinde devam ettim.

"Kralın kızı, oğlanın ona olan hislerinden haberdarmış. Kendisi de ona boş değilmiş hani," dediğimde güldü. "Bu kız, oğlana bir şans vermesi için babasını zorlamış. Babası da kızını alıp, adı mutluluk olan bir kuleye hapsetmiş."

"Çok gaddarmış ya, nerenin kralı bu?"

"Sonra bu çocuk kıza bir şekilde ulaşmaya çalışmış. Önüne canavarlar çıkmış, alevlerle sarılı yollardan geçmiş; dikenlere bata çıka, üstü başı çamur ola ola ilerleyip asla pes etmemiş. Bu yol günlerce sürmüş, çocuk neredeyse pes etme noktasına gelmiş. Ama sonunda kuleyi gördüğünde, tüm bu çabasının boşa olmadığını anlamış. Onca engeli aştıktan sonra artık mutluluğa ulaşmamasının hiçbir nedeni kalmamış."

"Masal dedik destan değil."

"Sonra da bu çocuğu canavarlar yemiş!"

"Şimdi oldu."

"Aşacaksın her şeyi. Ağlama sadece. Pes etme tamam mı?"

"Senin güçlü olman lazım gibi şeyler zırvalayayım deme, günde sekiz yüz kere duyuyorum zaten."

"Sen güçlüsün Furkan."

"Değilim. İnan bana hiç değilim Zeynep."

Az önceki halinden eser kalmamış, sesi yine durgunlaşmıştı.

"Sürekli böyle eğleniyor görünüyorsun, espri yapıyorsun, şu durumda bile kafa dağıtabiliyorsun. Ben sana hayranım."

Burnunu çekti. "Teveccühünüz hanım efendi. Koltuklarım kabardı."

"Ağlama."

"Ağlamak istiyorum."

"Seni seviyorum."

"Sen de olmasan..."

seni kendime sakladım {2019}Where stories live. Discover now