20♣Atlas

24.4K 1.3K 223
                                    

Multimedia Sansar :D

Mesajda, adresin altında 'Sevgilin için fazla endişelenmene gerek yok.' yazıyordu. 'Şu an ki önceliğimiz Sansar.'

Mesajda yazan yer neredeyse bir saat uzaklıktaydı. Motorla zor olacağını bildiğimden Selim ile Halk Kütüphanesinin önünde buluşacaktık. Amcamın arabasıyla daha hızlı olurduk.

Motoru durdurduğumda arabaya atladım hızla. Selim'in yanında oturan amcamı gördüğümde şaşırmıştım.

"Şaşkın şaşkın bakma, evlat." dedi amcam güven veren bir şekilde gülümserken. "Hep beraber demiştim."

♣Sansar

Hala kadına şaşkınlıkla bakıyordum. Tabii ki de dünyada sadece altı Düşünce Mahkûmu olmadığını tahmin ediyordum ama yine de tedaviyi engelleyen adamların Düşünce Mahkûmu olduklarını hiç düşünmediğim aşikârdı.

"Sansar," dedi cilveli bir şekilde. "Ne kadar garip bir isim. Ömer dememde bir sorun var mı?"

"Sansar." dedim. "Diğerleri de mi Düşünce Mahkûmu?"

"Doruk öyle." dedi ellerini omuzlarıma koyup bana iyice yaklaşırken. "Buraya seni konuşturmaya falan gelmedim. Zaten sizin hakkınızda yeterince bilgiye sahipler. Buraya seninle tanışmaya geldim. Ben Asya."

"Memnun olduğumu söyleyemeyeceğim." dedim alayla. "Ellerini üzerimden çekmeye ne dersin?"

Yüzündeki iddialı gülümseme bir an için soldu ama sonra hemen eski halini aldı.

"Biliyor musun, aralarında en çok ilgimi sen çekiyorsun. Diğerlerinden daha güçlü duruyorsun. Tabii Atlas da fena hâlde karizmatik. Ah, Selim'e ne demeli? Çok şeker."

"Kütüğüne mi alacaksın?" dedim bıkkın görünmeye çalışarak. "Neden bu adamların yanındasın. Bizimle tedavi olabilirsin."

Kahkaha attı. Elini yanağıma koyup okşarken bana yaklaştı. "Böyle muhteşem bir şeyden neden vazgeçmek isteyim ki?"

"Muhteşem mi?" Alayla güldüm. "Uyuyamıyoruz. Bizim için uyku sadece gözlerimizi kapatmaktan ibaret. Bunun nesi insanlara bu kadar cazip geliyor, anlamıyorum."

Yüzünden belli belirsiz bir ifade geçti. "Düşünceleri tahmin etmek buna değer." dedi benden uzaklaşırken.

"Kendini böyle mi kandırıyorsun?" dedim. "Seni burada ne için kullanıyorlar. Kaçırdıkları adamların düşüncelerini tahmin etmen için mi?"

"Bize burada değer veriyorlar. Buradakiler, yaşadığımız şeyin farkında olduğu için onlar arasında kendimizi yabancı hissetmiyoruz."

Ama düşünceleri bundan tam emin değildi. Bunu fırsat bilip "Yalan söylüyorsun." dedim. "Asıl senin gibi olanların arasında yalnız hissetmezsin. Asıl biz birbirimize değer veriyoruz."

Bileğindeki saate baktı ve bana döndü yüzündeki sinsi ifadeyle. "Öyle mi dersin? Arkadaşın hâlâ seni kurtarmaya gelmedi."

"Hayır!" Atlas'ın sesini duyduğumda yüzümde ister istemez bir gülümseme oluştu. "Kardeşi geldi."

Atlas'ın kaslı vücudu kapıda belirdiğinde göz göze geldik. "Geldim kardeşim."

♣Selim

Atlas içeri girdikten sonra bizde Ali Amcayla etrafı kontrol etmeye başladık. Bina geniş bir ormanın ortasında kalıyordu. Etrafta ölüm sessizliği vardı. Omurgamda dolaşan ürpertiyle Ali Amcaya döndüm.

Yaşına rağmen benden daha cesur bir duruşu ve sanki içerde iki oğlu varmış gibi oldukça ciddi bir ifadesi vardı. Duruşumu dikleştirip Ali Amcayı taklit ettim.

Sonuçta içeride iki kardeşim vardı.

Ali Amca elindeki feneri aydınlatığı demir yüzeye baktı. "Bu da ne?"

Yavaşça yaklaştığımızda yerdeki demir yüzeyin bir kapak olduğunu anladık. Kapağı ikimiz de tutarak zorlukla açmayı başardık. Atlas veya Sansar olsaydı kolaylıkla tek başlarına açabilirlerdi ama Ali Amca yaşlı bir adamdı ve benim vücudum da onlar gibi kas yığınınından oluşmuyordu.

Ali Amca feneri bana uzattı. Feneri içeri uzattığımda Ali Amca da yaşlılıktan kırışmış ellerini içerideki aletlerin üzerinde gezdirdi.

"Bunlar da ne?" dedim merakla.

"Bilmiyorum." dedi gözlerini onların üzerinden ayırmadan. "Bilmiyorum ama... İşimize yarayacağını hissediyorum."

♣Atlas

Sarışın hatun merdivenlerden hızla indi ve aşağıdaki kapılardan birine girip ortadan kayboldu. Zaten onu yakalayacak değildim. Her ne kadar güzel olsa da...

Ellerimle demir çubuklara tutunup yukarı tırmanmaya başladım. Balkona çıktığımda Sansar'ın ellerini çözmek için çömeldim.

"Hırpalamamışlar seni fazla." dedim.

"Ya evet, sorma. Başıma silah dayadılar sadece."

"İyimiş." dedim ayak bileklerindeki ipleri de çözdükten sonra.

Anında ayağa fırladı. "Buradan hemen çıkalım." derken merdivenlere yönelmişti bile. "Burnuma pis kokular geliyor."

İkimiz de merdivenlerden inmeye başlamıştık. Sansar haklıydı. Vuslat'a neler yapmışlardı. Sansar'ın hemen gitmesine izin verecek değillerdi.

Aşağıya inmemize sadece bir iki metre kala Sansar'ın tıslamasını duymamla kafamı çevirip aşağıya baktım. Demir yüzey üzerimize ateş püskürüyordu. Alevler yukarıya doğru yükseliyordu.

"Aldığın koku yanık kokusu muydu?" dedim ama feci şekilde öfkeliydim.

Sansar yanıma tırmanırken "Ne yapacağız?" diye sordu.

"Muhtemelen öleceğiz." dedim ama bir yanımda buna inanmak istemiyordu. Sonuçta adamlar bizi öldürmeyi göze alamazlardı. Mutlaka bir kaçış yolu olmalıydı.

"Alevler sadece belli bir yerde var." dedim. "Bu da demek oluyor ki yerden yukarıya bir şekilde ateş gönderiyorlar."

Dumanlar iyice yükselmeye başladığında Sansar'la kalan yolu tamamen tırmanıp balkona çıktık. Kendimizi balkonda ki demir zemine attığımızda ikimizde öksürüklere boğulmuştuk. Ama zihnimi meşgul eden bu değildi. Aşağıdaki ateşin yavaş yavaş üzerinde bulunduğumuz demiri de ısıtacağını biliyordum. Her türlü kızartma olacaktık.

"Büyük bir çakmak gibi."

Öksürdüm. "Evet."

"O zaman muhtemelen bu şeyi küçük bir şeyin büyük hali çözecek."

"Ölmemizi göze alamazlar." dedim. "Son dakika da durduracaklardır."

"Hâlâ burada olduklarından emin misin?"

"Evet." dedim "Her şeyi izliyorlar."

Vuslat kaçırıldığında her yer gibi cam fânusda karanlık olabilirdi ama orayı bilerek aydınlatmışlardı. Muhtemelen bizi izliyorlardı. Eğer onu kurtaramasaydım harekete geçeceklerdi.

Gürültülü bir sesle beraber tavan dörde ayrıldı ve panellerden aşağıya su boşalmaya başladı. Ne olduğunu anlamadan Selim'in sesini duydum.

"Atlas! Sansar!"

Zeminden destek alarak ayağa kalktım. "Buradayız."

Selim ile amcam balkon merdivenlerinden doğru koştu. Sansar ile ben ise ıslandığı için ağırlaşan elbiselerimiz yüzünden zar zor hareket ederek merdivene yöneldik.

Evet, sanırım şu sıralar hayatımın en aksiyonlu günlerini geçiriyordum.

-Destvd

Düşünce MahkumlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin