3|Ezik

13.1K 814 528
                                    

Yavaş adımlarla kantinden çıkarken başımı öne eğmiştim. Aksi takdirde yüzümdeki iğrenç yaranın görünüp yine dikkat çekmemi sağlamasını istemiyordum. Neyse ki önüme gelen kahverengi saçlarım yarayı örtüyordu.

İçimdeki boşluktan bir türlü kurtulamıyordum. Boşluk muydu emin bile değildim. Belki de acıydı ve ben alıştığım için boşluk gibi hissediyordum. Yaralarım acıyordu. Vücudumdaki fiziksel yaralardan değil, içimdeki yaralardan bahsediyordum. Sanki görünmeyen bir el boğazımı sıkıyordu ve ben nefes alamıyordum, boğuluyordum. Yavaş yavaş ölüyordum.

Acıyan gözlerimi bir kaç kez kırpıştırıp üzerimdeki siyah ceketin kollarını parmak uçlarıma kadar çektim. Gözlerim uykusuzluktan acıyor ve yanıyordu. Yorgundum, çok yorgundum. Bir gün olsun huzurlu bir şekilde başımı yastığa koyup uyumak istiyordum fakat haramdı. Bana her şey haramdı. Yaşadığım ev, okuduğum okul, uykularım her şey.

Uzun koridorda başım yerde ilerlerken sert bir şeye çarpmamla bir adım gerileyip korkuyla başımı kaldırdım. Uzun saçlarım yaramı ve tek gözümü kapatıyordu, bu yüzden şanslıydım. Güney'in acımasız sırıtışı ve sert bakışları içime işlerken titrediğimi hissettim. Yanındaki arkadaşlarınında bana alaylı gözlerle baktığının farkındaydım.

"Özür dilerim."Dedim yanından geçmeye çalışarak fakat kolumu tutup beni geriye doğru itti."Kör müsün lan sen?"Dedi soğuk bir sesle. Yanındaki kızlardan birinin dudaklarından histerik bir kahkaha döküldü."Tek gözle görmesi zor olur tabi."Hepsinin üzerinde tek tek gözlerimi gezdirdim. Okulun altın dörtlüsü, popüler erkekleri.

Güney Erman.

Yekta Limit.

Burkay Gündoğan.

Duman Han.

Ve sürtükleri.

Her hafta değiştikleri için isimlerini öğrenmek gerçekten zor oluyordu. Güney bana doğru bir adım attığında gerileyip derin bir nefes aldım. Artık beni aşağılamalarından, zarar vermelerinden yorulmuştum. Güney pis bir şekilde sırıtırken burnumun direğinin sızladığını hissettim. Ağlamak istemiyordum."Neden ortalıkta dolaşmak yerine sınıfında uslu uslu oturmuyorsun ezik?"

Ezik?

Tabii ya, eziktim ben. Daha önce binlerce kez duymuştum zaten bu kelimeyi."Sen niye insanlarla uğraşmak yerine çeneni kapayıp yoluna devam etmiyorsun ezik?"Diye mırıldandı Yekta arkadan. Herkes şaşkın bir şekilde ona bakıyordu, ben de onlar kadar şaşkındım. Yanındaki Duman gözlerini benden ayırmadan donuk bir ifadeyle bana bakıyordu, Yekta ise bakışlarını önündeki Güney'in sırtına çevirmişti. Güney kaşlarını kaldırıp bir anda ona döndüğünde kavga çıkacağı bariz ortadaydı fakat anlayamıyordum. Onlar en yakın dört arkadaştı ve ezik bir kız için kavga edecek konumda değillerdi."Ne dedin sen?"

"Ne dedim ben?"Dedi ateş püskürten gözler ile. Aralarındaki o korkunç bakışmayı görebiliyordum. Duman'ın hala bana bakmasını da anlamlandıramıyordum. Derin bir nefes alıp eliyle yüzünü ovuşturduktan sonra arkasını dönüp ortamı terketti. Yekta da Güney ile arasındaki bakışmayı kesip Duman'ın peşinden koştu.

Güney tekrardan bana dönüp öfkeli bakışlarını bana sergiliyordu. Yaklaşıp kulağıma doğru geldiğinde geri çekilmeye çalıştım fakat kolumu sımsıkı tuttu ve geri çekilmeme izin vermedi."Seninle sonra görüşeceğiz, küçük şeytan."Ve beni hızlı bir şekilde duvara itip önde o arkasında diğerleri ilerlemeye devam ettiler. Tuttuğum nefesimi dışarıya verip ceketin kolunu sıyırdım ve mosmor olan koluma baktım. Zaten morarmış ve acıyordu Güney sıkınca acısı daha da artmıştı. Parmağımı oraya değdirdiğimde sızladı ve yüzümü buruşturarak kolumu kapattım.

Neden diye soruyordum kendime.

Neden böyleyim?

Neden susuyorum?

Neden hep ben zarar görüyorum?

Neden? Neden? Neden?

Nedenlerin içinde yalnız başıma savaşıyorum fakat yenilen taraf her zaman ben oluyorum. Aldığım darbelere hep bir yenisi ekleniyor ve zaten yenilmiş olan ben ayağa kalkamaz hale geliyorum.

Siz hiç ölmeyi düşündünüz mü?

Ben binlerce kez düşündüm fakat yapamadım. Başetmekten yorulsamda yapmadım. Belki de korktum, ya ölmezsem? İşte o zaman her şey daha da mahvolurdu ve ben bunu göze alamazdım.

ah sen Where stories live. Discover now