15|Şafak

8.8K 664 70
                                    

Denizin kayalıklara vuruş sesi, ne kadar huzur verici öyle değil mi? Tüm sıkıntılardan uzaklaşıyorsun sanki denizi izlerken. Dalgalar her kayaya vurduğunda bir sorun daha uzaklaşıyor senden. 'Ben buradayım' dercesine öten martıların çığlıkları, iskeleye yaklaşan vapurun sesi, ne kadar da rahatlatıyor insanı.

Hayat her şeye rağmen güzel.

Fakat acımasızda.

Gülümseyerek ellerimi arkaya yasladım ve gökyüzüne baktım. Bulutlar, onları görünce ellerimi uzatıp dokunmak istiyordum. Küçükken hep bulutları pamuk sanar, üzerine çıkıp oturabileceğimi hayal ederdim fakat bulutlar, serbest bir hava kütlesinde toplanmış gözle görülebilir su damlacıkları, buz kristalleri veya her ikisinin karışımdan oluşan bir yapı. Bla bla...Hayatın güzelliği ve acımasızlığında olduğu gibi.

"Denizi izlemek rahatlatıyor."Yanımda duyduğum sesle irkilerek başımı kaldırdım. Şafak, hemen yanıbaşımda dikilmiş denize bakıyordu. Başımı sallayarak biraz yana kaydım ve ona boşluk açtım. Kendini hemen bıraktığım boşluğa yerleştirdi. Bir kaç dakika ortama sessizlik hakim oldu. Ne o konuşuyordu ne de ben, kayaya vuran dalga seslerini dinliyorduk öylece. Sonunda sessizliği bozan o olmuştu.

"İyi misin?"Bakışlarımı denizden çekmedim. Açıkcası ona cevap vermek istemiyordum. Bir zamanlar Güney ve arkadaşlarının grubundaydı. Aralarındaki tek kız oydu fakat bir anda ne olduğunu anlayamadan onlardan ayrılmış, kendi halinde takılmaya başlamıştı. Hiçbirinin ne yaptığını bilmek istemiyordum, hepsi hayatımı mahvedenler arasındaydı.

Cevap vermeyeceğimi anlamış olmalı ki sıkıntılı bir nefes verip dirseğini bacağının üzerine koydu ve yüzünü elinin arasına aldı.

"Konuşmayacak-"

"Sessiz ol."Diyerek ona döndüğümde kaşlarını kaldırarak bana bakmaya başladı."Dalgaların sesini duyamıyorum."Diye mırıldandığımda başını sallayıp gülümsedi.

Aslında Şafak iyi bir kızdı fakat Güney'lerin arasına girdiğinden beri ona karşı bir antipatim vardı. Kendine zarar verdiğine dair okulda dedikodular çıkmıştı, bileğindeki izler bunu doğruluyor gibiydi.

"Anlatmak ister misin?"Dudaklarımdan istemsizce dökülen cümleye ben bile şaşırmıştım. Şafak'da kaşlarını kaldırarak bana baktı ve dudaklarını diliyle ıslatıp konuşmak için ağzını açtı fakat konuşamayıp geri kapattı. Söylemek istediği bir şeyler vardı ama söyleyemiyordu.

Benim gibi.

"Sen, sen anlatmak ister misin?"Diye sorduğunda bakışlarımı ondan çekip denize çevirdim."Ben denize anlatmayı tercih ediyorum, insanlara anlatmaktan daha iyi."

"O zaman ben de denize anlatırım."Gülümseyerek bakışlarımı kucağımda duran ellerime indirdim ve onlarla oynamaya başladım."Kendini kötü hissettiğin zamanlarda yanıma gelebilirsin."

"Dalga geçmen için bir şeyler öğrenip arkadaşlarına anlat diye mi geleyim yanına?"Diye mırıldandığımda ters bir şekilde bana baktı."Onlar benim arkadaşlarım değiller Ahsen."

"Öyleydiler."

"Güney'den nefret ediyorum."Dedi yüzünü buruşturup başını iki yana sallayarak."Ben de."Diye fısıldadım. Adını duyunca bile midem bulanıyordu."Okulda ne zaman istersen gel yanıma, ben onlar gibi değilim."

Ben onlar gibi değilim.

Aklıma H'nin gelmesiyle istemsizce gülümsemiştim. Şafak bunu farketmiş olacak ki kaşlarını çatarak gülümsedi."Ne oldu?"

"Hiç."Diye mırıldanıp ona döndüm."Sen de benim yanıma gel."

"Gelirim."Şafak derin bir nefes alıp oturduğu yerden kalktı ve bana döndü."Ben gideyim."Başımı salladığımda bana şefkatli bir bakış attı. Yanımda olmak istermiş gibiydi sanki."Kendine dikkat et Ahsen."Dedi her kelimenin üstüne bastıra bastıra. Gözlerimle bileklerine doğru bakıp ben de onun gibi üzerine bastıra bastıra konuştum."Sen de Şafak, sen de."

nigrumensis

ah sen Where stories live. Discover now