24|Ben sözlerimi tutarım

8.6K 721 188
                                    

Duman Han

Ellerim montumun ceplerinde hızlı hızlı ilerlerken ne kadar da Ahsen'i düşünmek istesem de düşünemiyordum. Kafam yerinde değildi. Soğuk rüzgar tenimi okşarken, ürpererek derin bir nefes verdim. Duştan çıkar çıkmaz kendimi dışarı attığım için üşümüştüm.

Mezarlığa yaklaştığımda kapının önünde duran Yekta' gördüm. Ellerimi ceplerimden çıkartıp bir kaç adımda yanına ulaştım.

"Hala çıkmadı."Diye mırıldandığında başımı sallayıp omzuna bir kaç kez vurdum."Sağolasın kardeşim."

"Bir şey olursa ara beni."Diyerek elindeki sigarayı dudaklarına götürdü ve ilerlemeye başladı. Mezarlığın kapısına doğru bakıp derin bir nefes aldım ve hiç düşünmeden içeriye girip sessiz toprak yolda ilerledim.

Kuş cıvıltısı, ağaç dallarının ve otların birbirine çarpış sesinden başka hiçbir ses yoktu.

Mezarlıklardan nefret ediyordum!

Düz yolda ilerlerken bir yandan da gözlerimle etrafı tarıyordum. Bir kaç adımdan sonra onu gördüm. Arkası bana dönüktü fakat ağladığını hıçkırık seslerinden anlayabiliyordum. Derin bir nefes alıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Kim için ağlıyordu? Kimin mezarının başında ağlıyordu?

Kalbime saplanan acı ile yutkundum. Bu acı, ne bileyim çok garipti. Çok can yakıyordu. İlk defa bir kızı bu denli seviyordum, ilk defa bir kız için bu kadar çok canım yanıyordu, ilk defa bir kız için her şeyi, herkesi karşıma alabilecek hale geliyordum. Bana ne olmuştu bir anda bilmiyordum fakat bu hiç bir zaman bitmesin istiyordum. Hep onu seveyim, son nefesime kadar. Onu koruyup kollamak istiyorum. Bunları ikimiz için istiyorum.

Onun bana, benim de ona ihtiyacım var.

Kendimi toparlayarak bir kaç adımda yanına ulaştım fakat beni farketmedi. Mezar taşındaki isme baktığımda tüylerim diken diken olmuştu.

Hakan Türker.

1970-2015

Aklıma ilk gelen şey babası olmuştu ve bunun doğruluğunu kanıtlayan bir mırıltı duydum.

"Baba..."Bir hıçkırık sesinin arından toprağı okşadı."Bana neler yaptılar biliyor musun?"Dişlerimi birbirine bastırıp dolan gözlerimi gökyüzüne çevirdim ve derin bir nefes aldım.

Güçlü olmak zorundasın, onun için.

Sol gözümden firar eden bir damla gözyaşını hızlı bir şekilde kolumla silip bakışlarımı tekrar Ahsen'e çevirdim. Ağlamaya devam ediyordu.

Yavaş bir şekilde yanına yaklaşıp çöktüğümde irlilerek benden uzaklaştı. Bakışlarını yüzüne çevirdiğimde yemin ederim gözlerindeki çaresizliği gördüm. O acı bakışları bir kalbime bıçak gibi saplanmıştı. Hızlı bir şekilde bakışlarımı ondan kaçırarak mezar taşına diktim.

"Neden geldin?"Dedi güçsüz çıkan sesiyle. Bir yandan da elleriyle gözyaşlarını siliyordu."Babana söz vermeye."Dedim bakışlarımı ona çevirerek. Kızaran gözleri şaşkınlıkla açıldı."Ne sözü?"

"Seni asla bırakmayacağımın sözü."Yutkunup bakışlarını babasının mezar taşına çevirdi. Gülümseyerek ben de mezar taşına döndüm."Ahsen'i asla bırakmayacağım, söz veriyorum."Deyip yandan Ahsen'e baktım."Ben sözlerimi tutarım."Dudağının kenarı yukarı doğru kıvrıldığında içimde alev alev yanan yangına su serpilmiş gibi hissettim.

Bir kaç dakika sessiz kaldık. O, babasının mezar taşını izledi ben ise o'nu.

"Gidelim."Diyerek ayaklandığında bende hareketini tekrarlayıp peşinden ilerledim. Sormak istediğim çok fazla soru vardı fakat hepsini yutuyordum.

"Herkes ikinci bir şansı hakeder."Diye mırıldandım arkasından. Bir anda bana doğru dönünce az kalsın çarpışıyorduk fakat kendimi durdurabilmiştim."Herkes ikinci bir şansı katleder."Bana döndüğünde kalp atışlarım bir anda hızlanmıştı ve affalamıştım.

Çok güzeldi, çok fazla güzeldi.

Saçlarıyla yarasını kapatmasından hoşlanmıyordum. O yara bile güzelliğini örtemiyordu.

"Şansı vermeden hakedeceğini mi yoksa katledeceğini mi bilemezsin."Bir kaç kez bir şey söylemek için ağzını açtı fakat ne diyeceğini bilememiş gibi geri kapatıp kaşlarını çattı."Bir daha sakın beni takip etme."Dediğinde gülümsedim. Burnu ve gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu ve gözüme bu haliyle o kadar tatlı görünüyordu ki."Babana bir söz verdim."Bir şey demeden başını yere eğip derin bir nefes aldı."Okula neden gitmiyorsun?"Dedim konuyu değiştirerek. Omuzlarını silkip arkasını döndü ve mezarlığın çıkışına doğru ilerledi. Ben de peşinden ilerledim. Birlikte mezarlıktan çıktıktan sonra ben yokmuşum gibi boş sokakta yürümeye devam etti.

Hava soğuktu ve onun üzerinde ince bir hırkadan başka bir şey yoktu. Hızla montumu çıkartıp ona doğru tuttum.

"Hava çok soğuk, üşüyeceksin."

"Hırka gibi bunu da atarsam?"Dedi itiraz etmeden kollarını montun kollarından geçirirken. Omuzlarımı silkip gülümsedim."Canın sağolsun."

"Sen neden okula gitmiyorsun?"Dedi ellerini montun cebine koyarak. Kaşlarımı çatıp ona döndüm."Sen nereden biliyorsun benim okula gitmediğimi?"

"Sırama çiçek çizmiyorsun."

"Gece okula giriyorsun?"Dediğimde başını sallayıp derin bir nefes verdi."Sen yoksun."Diye mırıldandığımda tekrar başını salladı."Sen öyle üşümüyor musun?"Dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım. Bakışlarını saçlarıma çıkartıp kaşlarını kaldırdı."Yeni duş almışsın, üşürsün."

"Elimi tutarsan belki ısınırım."Diyerek elimi ona doğru uzattığımda bir elime bir de bana bakıp iç çekti. Bir kaç dakika sonra elimi tutup parmaklarını parmaklarıma kenetlediğinde gülümsemeden edemedim.

"Duman?"

"Söyle güzelim?"

"Katletme olur mu?"Dedi dolu gözleriyle gözlerimin içine bakarak. Başımı iki yana sallayıp yanağına doğru süzülen bir damla yaşı sildim ve gülümsedim."Katletmeyeceğim güzelim, söz."O da gülümseyip başını yere eğdi."Sen sözlerini tutarsın."

"Ben sözlerimi tutarım."

ah sen Where stories live. Discover now