13|Yaşamak istiyordum

9.1K 716 171
                                    

H: Ahsen?

Ahsen: Efendim?

H: Tunç sana ne dedi?

Ahsen: Hiçbir şey.

H: Göz yaşlarını sil.

H: Tekrar soruyorum, sana ne dedi?

Ahsen: Bir kağıt verdi.

Ahsen: Ve sırıtarak gitti.

H: Ne yazıyordu kağıtta?

Ahsen: Bir ev adresi.

H: Kimin ev adresi?

Ahsen: Güney'in.

Ahsen: Altına da 'Numara yapmana gerek yok, Koray sayesinde ne kadar basit olduğunu herkes biliyor." Yazmış.

H: Tamam.

H: Şimdi senden tek bir şey isteyeceğim

H: Spor salonuna git ve ben sana mesaj atana kadar orada kal.

Ahsen: Neden?

H: Lütfen.

Ahsen: Hiçbir şey yapmanı istemiyorum.

H: Dediğimi yapar mısın?

Ahsen: Tamam ama anlatacaksın?

H: Anlatacağım.

H: Hızlı git.

(Görüldü.)

***

Attığı son mesaja da bakıp telefonu cebime koydum ve hızlı bir şekilde koridorda ilerlemeye başladım. İçimde garip bir his vardı ve korkuyordum. Kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı ve nefes alışverişlerim düzensizleşmişti. Olduğum yerde durup duvara tutundum ve elimi kalbimin üstüne koyup gözlerimi sımsıkı kapattım.

Sakin ol...Sakin ol...Sakin ol.

Bir şey olacaktı hissediyordum.

Dudaklarımı birbirine bastırıp yutkundum ve ilerlemeye devam ettim. Spor salonuna ineceğim merdivenlere ulaştığımda Burkay ve arkasında bir kaç kişi yukarı doğru hızlı bir şekilde koşuyorlardı. Burkay elindeki telefonu kulağına götürüp merdivenin ortasında durdu."Güney ve kim?"Diye bağırdı öfkeli bir şekilde. Ben ise donmuş bir vaziyette onu izliyordum. Ne ileri adım atabiliyordum ne de geri dönebiliyordum, öylece ağzından çıkacak bir cümleyi bekliyordum."Siktir!"Diye mırıldanıp telefonu kapattı.

Burkay gideceği sırada derin bir nefes alıp hızla önüne geçtim. Bakışlarını gözlerime çıkartıp sorgulayıcı bir şekilde baktı.

"Güney ve kim?"Dedim kısık bir sesle. Gözlerim istemsizce dolmuştu. Beni umursamadan sol tarafımdan geçmeye çalıştı fakat izin vermeyip önüne geçtim."Söyle, lütfen."Omuzumdan beni geriye doğru itip yoluna devam etti. Ağlamamak için derin bir nefes aldım. Sakin olmam gerekiyordu. Ya şimdi spor salonuna gidecek orada H'nin gelmesini bekleyecektim ya da Burkay'ı takip edip onu görecektim. İkinci seçenek daha cazip geliyordu çünkü yanında olmak istiyordum. Yıkıldığımı sandığım anda elimi tutup beni ayağa kaldırdığı gibi ben de onun elini tutmalıydım. Hem ne demişti bizim bataklığımız...

Geriye dönüp Burkay'ların gittiği yöne doğru ilerlemeye başladım. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Koridordaki kalabalığa doğru ilerlerken arkamdan birinin ismimi telaffuz etmesi ile kaşlarımı çatarak oraya döndüm.

"Ahsen?"Anlamaz bakışlarla ona bakarken bir kaç adımda yanıma ulaştı."Ahsendi değil mi?"

"Evet, ne oldu?"

"Müdür seni odasına çağırıyor."Karşımdaki kıza kafam karışmış bir şekilde bakmaya başladım. Müdür beni neden çağırsın ki? Başımı sallayıp arkamdaki kalabalığa doğru baktım. Görmek istiyordum. Kim olduğunu bilmek istiyordum ve her ne olursa olsun elini tutmak istiyordum. Onun bana yaptığı gibi. İçim buruk bir şekilde üst kata çıkarken müdürün odasına ulaşmıştım. Derin bir nefes alıp kapıyı bir kaç kez tıktıklattım.

"Gir!"İçeriden gelen soğuk sese karşılık biraz çekinsem de kapının kulpunu aşağı indirip içeriye girdim. Müdür masasında oturmuş, gözlerini bana dikmişti."Beni çağırmışsınız?"Diye sordum çekingen bir sesle. Müdürümüz sert bir adamdı okulun yarısı ondan çekinir, korkardı."Otur Ahsen."Dedi karşısındaki koltuğu göstererek. Dediğini yapıp hemen karşısındaki koltuğa yerleştim. Bana öyle dikkatli bakıyordu ki istemsizce elim saçıma gitti. Neyse ki her zamanki gibi yaramı kapatıyordu."Öğretmenlerin senden şikayetçi."Kaşlarımı kaldırıp şaşkınlıkla karşımdaki adama baktım. Hiç kimseye bir zararım yoktu. Neden benden şikayetçi olabilirlerdi ki?

"Nasıl yani?"

"Derslere kendini vermiyormuşsun kızım. Bir sorun olduğu belli. Ben de anneni aradım fakat telefonu baban açtı, konuşmak istediğimi söylediğimde beni reddetti. Biraz bahsettim öğretmenlerin şikayetlerinden fakat bu sefer de seni okuldan almak istediğini söyledi."Dediğinde gözlerim istemsizce dolmuştu ve titreyen dudaklarımdan dökülen tek cümle şu oldu."O adam benim babam değil."

"Baban olduğunu söyledi."

"Değil..."Dedim fısıltıyla."O adam benim babam değil..."Dolan gözlerimden istemsizce bir kaç damla yaş firar etmişti."Annen de buna onay verdi Ahsen, seni okuldan alacaklarmış."Gözlerimi sımsıkı kapatıp kalbimin üzerinde hissettiğim acıyla yutkundum. Boğazımda bir yumru vardı, konuşamıyordum."B-ben çıkabilir miyim?"Müdür başını salladığında koltuğun kenarından destek alarak zorla ayaklandım ve kapıya uzanıp hızlı bir şekilde dışarı çıktım.

Çok uzaklara gitmek istiyordum. Kimsenin bulamayacağı bir yere, kimsenin bana zarar veremeyeceği bir yere. Rahat bir nefes alıp uyumak istiyordum orada. Ben ölmek değil, yaşamak istiyordum.

Zayıf bacaklarım beni ayakta zor tutuyorlardı, her an yere yığılacakmışım gibi hissediyordum. Duvardan destek alarak ayakta durmaya çalıştım ve hızlı bir şekilde göz yaşlarımı sildim. Güçlü olmak zorundaydım öyle değil mi? Ama olamıyordum. Neden ben güçlü olamıyordum, neden ayaklarımın üstünde duramıyordum! Neden şu lanet duvara tutunmak zorunda kalıyordum? Neden?

Telefonumun bir kaç kez titremesiyle elimi hırkamın cebine atıp telefonumu çıkardım ve ekranı açıp gelen mesaja baktım.

H: Sakin ol.

H: Her şey kontrolüm altında, hiç bir şey olmayacak.

H: Kimse seni bu okuldan gönderemez.

Ahsen: Sen nereden biliyorsun?

H: Bunun bir önemi yok.

H: Önce bana anlatmalısın, sana neden bunu yapıyorlar?

Ahsen: Bugün değil.

H: Tamam.

Ahsen: Sen anlat, neredesin sen? Ne oldu?

H: Bir daha senin yanına yaklaşamayacak o pezevenk.

Ahsen: Ne yaptın?

H: Kafanı yorma sen buna.

H: Ayakta zor duruyorsun eve gidip dinlen.

Ahsen: Anlatacaktın?

H: Seni seviyorum.

(Görüldü.)

ah sen Where stories live. Discover now