7|Bak, tut elimi

10K 789 465
                                    

H: Günaydın.

H: Sesini dün gece 64 kez dinledim.

H: Ama merak etme sonra sildim, için rahat olsun.

Ahsen: Günaydın.

Ahsen: Ben olsam sesimden iğrenirdim.

H: Bundan sonra sana kendini aşağılamayı yasaklıyorum.

H: Ayrıca kendine hakaret de etmeyeceksin ve güzel olduğunu kabul edeceksin.

Ahsen: Neden doğruları kabul etmiyormuşum?

H: Doğru olan benim söylediklerim.

Ahsen: Her neyse.

Ahsen: Ben okula girdim de telefonu kaldırıyorum.

H: Kalabalık bir ortama girdiğinde neden telefonunu saklıyorsun?

Ahsen: Çekip alıyorlar.

H: Kendini ezdirme, kimsenin senin telefonunu senden izinsiz almaya hakkı yok.

Ahsen: Eve geçtiğimde konuşsak?

H: Tamam.

Ahsen: Görüşürüz.

H: Seni seviyorum.

(Görüldü.)

***

Telefonumu hızla çantamın içine saklayıp bahçeyi geçtim ve okulun içine girdim. İnsanların bakışları yine üzerimdeydi. Böyle olduğunda kendimi sanki çok utanılacak bir şey yapmışım gibi hissediyordum ve inanın çok kötü bir histi.

Size dikkatli bir şekilde bakıldığında sanki aklınızdan geçen şeyler anlınızda yazıyor ve karşınızdaki insan onları görüyor gibi hissediyordunuz. Sağ yanağımdaki yarayı kapattığımdan emin olmak için saçımı kontrol ettim, önümde olduğunu farkedince rahat bir nefes verip sol tarafımdan önüme gelen saçı kulağımın arkasına yerleştirdim. İki tarafı da öne alınca korku filminden çıkmış Samara'ya benziyordum.

Dersin başlamasına biraz daha vakit vardı fakat ben okula erken gelmeyi seviyordum. Galiba bu okuldaki herkes erken gelmeyi seviyordu çünkü hep bu saatlerde öğrencilerin yarısı okulda oluyordu. Yukarı kata çıkıp boş kodidorda ilerlerken arkamda duyduğum sesle olduğum yerde durdum.

"Ezik, nereye böyle?"

Sesin sahibi Güney'den başkası değildi. Hızlı bir şekilde önüme geçmiş o iğrenç sırıtışıyla yüzüme bakıyordu. Derin bir nefes alıp sağ taraftan geçmeye çalıştım fakat benimle aynı anda sağa kaymıştı."Sınıfına mı gitmek istiyorsun?"

Ağzını aç Ahsen, bir şeyler söyle.

Küfret, bağır, susma Ahsen.

İç dünyamda bağırmaktan ses tellerim kopsa bile dış dünya da tek kelime dahi edemiyordum.

Elini saçlarıma doğru uzattığında korkuyla bir adım geri kaçtım. Kaşlarını kaldırdı ve dudaklarını birbirine bastırdı."Ne o? Sana dokunulmasından hoşlanmıyor musun yoksa?"

Senden ve senin gibilerden nefret ediyorum!

"Hey! Kime diyorum ben."Deyip beni itti."Bir de dilsiz misin yoksa sen?"Sola doğru geçip gitmeye çalıştığımda kolumdan tutup beni geri savurdu."Geçebilir miyim?"

"Ha dilsiz değilsin yani?"Derin bir nefes verip yutkundum. Gitmek istiyordum. Bana huzur verecek herhangi bir yere kaçıp gitmek istiyordum."Telefon numaranı versene."Kaşlarım çatıldı."Neden?"

"Lazım olur."Deyip göz kırptığında midemden boğazıma doğru gelen asiti hissettim. Kusmak istiyordum. Ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırdım ve yine geçmeye çalıştım fakat yine izin vermedi."Telefon numaranı ver, ev adresini atayım saat 9 da bende ol."Yüzümü ellerimle kapatıp bir çığlık attım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Artık dayanamıyordum. Kalbimdeki acılara her gün bir yenisinin daha eklenmesine dayanamıyordum. Ölmek istiyordum. Belki öbür dünyada bulurdum huzuru.

Bağırış sesleri duymama rağmen ellerimi yüzümden çekmedim ve arkamı dönüp boş bir sınıf aradım. Birileri beni koruyordu, bunun H olduğunu biliyordum ve kesinlikle az önce küfürle birlikte atılan yumruk sesi ona aitti. Boş bir sınıf bulduğumda kendimi oraya atıp öğretmen masasının altına girdim ve bacaklarımı kendime doğru çekip ağlamaya devam ettim.

Sakinleşemiyordum.

Aklıma hücum eden anılar daha şiddetli ağlamama neden oluyordu.

"Sana dokunmam seninde hoşuna gidiyor biliyorum."

O iğrenç sesi bir kez daha duymuşum gibi kulaklarımı kapatıp başımı olumsuz anlamda salladım ve bir çığlık koptu dudaklarımdan. Canım yanıyordu. Sanki biri kalbimi avuçları içine almış onu sıkıyordu. Ben kaçmaya çalıştıkça yaşadığım her şey gölgem gibi beni takip ediyordu.

"Ahsen?"Gelmişti, buradaydı. Hıçkırıklarım onun sesiyle birlikte daha da artarken bir kaç ses duydum. O da benim gibi yere oturmuş olmalıydı. Ömür boyu burada, bu öğretmen masasının altında kalmak istiyordum."Yanındayım."Dedi telaşlı sesiyle. Elini bana doğru uzatmıştı. Sadece kolunu kıvırdığı beyaz gömleği ve pahalı siyah saatini görüyordum."Bak, tut elimi. Buradayım."Ellerinin üzerinde kızarıklıklar oluşmuştu. Güney'i gerçekten dövmüş müydü? Korkuyla elimi ona uzattığımda sımsıkı tutup baş parmağıyla elimin üstünü okşadı. Diğer elimle göz yaşlarımı sildim. Nefes alış verişlerim düzene girmişti. Sessizce ağlıyordum sadece."İşte böyle."Dedi kısık bir sesle. Korktuğu sesinden o kadar çok anlaşılıyordu ki. Derin bir nefes verdiğini duydum. Elini çekmeye yeltelendiğinde sımsıkı tutup bir kez daha hıçkırdım."Şş tamam güzelim bırakmıyorum elini."Onun elini tuttuğumda kendimi rahatlamış gibi hissetmiştim. Başımı arkaya yaslayıp gözlerimi sımsıkı kapattım. Ellerimiz yerde öylece birbirine kenetlenmiş duruyordu.

Saatlerce orada o şekilde oturduk. 16 kez zil çaldı. Teneffüs ve derse giriş zili. Biz çıkış saatine kadar orada öylece oturduk. Sessizce hiç konuşmadan el ele. Nefes seslerimizi dinledik, parmaklarımızla oyandık.

O elimi bırakıp sessiz bir şekilde sınıftan çıktığında ise kendimi boşluğa düşmüş gibi hissettim. Varlığını hissetmek bile bana iyi gelmişti ve ilk defa birinin bana dokunmasından rahatsız olmamıştım. Bana güç vermişti o el, sanki beni kendime getirmişti.

Bir kaç dakika sonra ben de olduğum yerden, öğretmen masasının altından çıkıp yavaş adımlarla sınıftan ayrıldım. Sınıfın kapısına üzgün bir şekilde baktım. Sanki oraya çok özel bir şeyimi bırakmıştım ve burayı terketmek zorundaydım. Saatlerce tuttuğu elime bakıp diğer elimle okşadım.

Şuan tek istediğim eve gidip uyumaktı. Çok garip duygular içerisindeydim. Bir yanım bugünü unutmak istiyordu diğer yanım ise bugünü ömrünün sonuna kadar unutmamak.

Çantamdan telefonumu çıkartıp Whatsapp'dan gelen mesaja baktım.

H: Bir kez tuttun ya o eli

H: Bir daha asla elini bırakmayacağım.

H: Seni sımsıkı tutup hep koruyacağım.

Ahsen: Söz ver.

H: Söz veriyorum.

ah sen Where stories live. Discover now