41|Dejavu

7.3K 538 201
                                    

Duman Han

Duyduğum kapı çarpılma sesiyle olduğum yerde sıçrayarak gözlerimi açtım. Yekta ellerini havaya kaldırıp 'pardon' dedi dudaklarını oynatarak. Başımı sallayıp oturduğum yere baktım. Ahsen'in uyuduğu odanın kapısının önündeydim, burada uyuyakalmıştım. Zar zor oturduğum yerden doğrularak mutfağa giren Yekta'nın peşinden ilerledim. Masada gördüğüm manzarayla kaşlarımı kaldırıp şaşkınlıkla yanımda duran Yekta'ya döndüm.

"Kaç yıldır aynı evde yaşıyoruz, bu kahvaltıyı senin hazırlaman imkansız."

"Ben hazırlamadım zaten."diyerek omuzlarını silkti ve tabaktaki kesilmiş salatalıklardan bir tane alıp ağzına attı. Başımı kapıya doğru çevirdiğimde Ahsen'i görmemle şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım.

Kahvaltı mı hazırlamıştı?

Ahsen bir şey söylemeden başını eğdi ve elini kaldırıp sol yanağına doğru götürdü, saçının önüne geldiğinden emin olduktan sonra tekrar başını kaldırdı. Arkasından Şafak esneyerek mutfağa girdiğinde hepimize garip garip bakıyordu.

"Ne oldu?"dedi dağılmış saçlarını elleriyle düzeltirken. Yekta gülümseyerek eliyle Ahsen'i gösterdi."Ahsen yeng-"yalandan bir şekilde öksürüp ayağımla kimsenin görmeyeceği bir şekilde Yekta'ya geçirdim."Ahsen kahvaltı hazırlamış."dedim gülümseyerek Ahsen'e bakarken. Omuzlarını silkip hiçbir şey söylemeden sandalyeye oturdu. Şafak, Ahsen'in yanındaki sandalyeye yerleştikten sonra Yekta ve ben de oturmuştuk. Herkes sessiz bir şekilde kahvaltısını yaparken ben de Ahsen'i izliyordum, utandığı için pek bir şey yiyemiyordu ki zaten fazla yemek de yemiyordu. Yine de eski haline göre şimdi biraz daha kilo almıştı ve iyiydi. Şafak ile Yekta'nın gergin bakışması beni daha da strese sokuyordu ve istemsizce heyecanlanıyordum. Sonunda Ahsen bu gergin sessizliği bozarak konuştu.

"Dün telefonumu aldın mı?"dedi Yekta'ya bakarak. Yekta hızla bakışlarını tabağından kaldırıp Ahsen'e baktı."Ben mi?"dedi elindeki çatalla kendini göstererek. Ahsen kaşlarını kaldırarak başını salladı.

Şimdi ne bok yiyecektik bilmiyordum.

"Aldı ama telefonun bozulmuş sanırım."Şafak'ın konuşmasıyla tüm gözler ona çevrilmişti. Elini cebine atıp Ahsen'in telefonunu çıkartarak ona uzattı. Şafak ne ara onun telefonunu almıştı bilmiyordum ama büyük ihtimalle telefonu bozmuştu.

Bu kız cidden zekiydi.

Ahsen oflayarak telefonu masanın üzerine bıraktı ve oturduğu yerden doğruldu."Afiyet olsun size."

"Hiçbir şey yemedin ki."Ahsen tekrar kaşlarını kaldırdı ve bakışlarını gözlerime sabitledi. Yine ağzımı tutamamıştım. Önünde tuttuğu saçı yüzünden yüzünün tamamını göremiyordum ve bu beni deli ediyordu. Elimi uzatıp o saç telini kulağının arkasına atmak istiyordum, ona sarılmak istiyordum. Çok özlemiştim.

"Sanane?"sert çıkışına başımı sallayarak onay verdim."Doğru, banane."Şafak dudaklarını birbirine bastırıp başını eğdi. O bile acıyordu bu halime. Ahsen hiçbir şey söylemeden odasına geri dönünce dirseklerimi masaya yalayıp şakaklarımı ovmaya başladım. Ne zamana kadar böyle gidecekti? Ne kadar daha hatırlamayacaktı? Ben daha iki güne dayanamıyordum, bir kaç yıl sürerse ne yapacaktım? Kalbimdeki sızı bir türlü geçmiyor, acısı daha da artıyordu.

"Düzelecek."Yekta'nın güç verircesine omzuma vurmasıyla başımı salladım ve fısıltılı bir şekilde onu tekrarladım."Düzelecek."

ah sen Where stories live. Discover now