• Dördüncü Bölüm •

40.1K 2K 354
                                    

     Pars  

  Eve girdiğimizde, gece boyu süren sessizliğimiz devam ediyordu. Bu, aynı evde kalacağımız ilk geceydi. Tuhaf bir his dolanıyordu içimde. Yalnızlığa alışan bir adamdım. Kendi alanım olarak belirlediğim, evim dediğim yeri, bir yabancıyla paylaşacak olmak beni geriyordu.

  Lina, topuklu ayakkabılarını çıkarıp eline aldı ve yalın ayak odasına doğru yürümeye başladı. Konuşmamız gereken şeyler olduğunu biliyordum ama ne konuşmamız gerektiğini bilmiyordum.

  Sırf onu cezalandırmak için ve evliliğimizi duyururken güzel bir şeyle taçlandırmak için dudaklarından çaldığım o öpücük, ona karşı takındığım tavrı yerle bir ediyordu. Bugüne dek, her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlamıştım. Onun gözünde çizmeye çalıştığım profilde bile başarılı olmuştum ama şimdi, nasıl davranmam gerektiğini hiç bilmiyordum. Öfkem hala sıcaklığını koruyordu. İntikam alma arzum hala ilk günkü gibi taptazeydi ama bir şeyler yanlıştı ve ben o yanlışın ne olduğunu bilmiyordum.

  "Lina." diye seslendim boş bulunarak.

  Başını bana doğru çevirdi. "Ne?"

  Ne söyleyecektim şimdi?

  "Ailen nasıl karşıladı?"

  Tamamen bana dönüp birkaç adım atarak yaklaştı. "Bu seni neden ilgilendirsin?"

  "Sorun çıksın istemiyorum."

  "Ne sorun çıkabilir ki Pars? Senin için ne sorun çıkabilir? Bütün sorunlarla uğraşan benim!"

  "Sence bu umurumda mı?"

  "Öyleyse neden soruyorsun g*t herif?"

  Lina haklı. Neden soruyorsun g*t herif?

  "Sana küfür etmemen gerektiğini söylemiştim!"

  "Sana ne bundan?"

  "Bana ediyorsun!"

  "Ederim tabi! Hayatımın içine s*çtın! Kime edeceğim? Geri zekalı! Yerin dibine gir de çıkma oradan!"

  "Odana git Lina!"

  Topuklu ayakkabılarını yere fırlatarak, "Bana emir vermekten vazgeç!" diye bağırdı. "Bari bırak burada özgür olayım! İntikamın için ne gerekiyorsa yapıyorum işte! Güney burada değil, neden düzgün davranayım?"

  Aramızdaki mesafeyi hızla kapatarak sıkıca kolunu kavrayıp onu kendime çektim. "Uslu durman gerektiğini söylemiştim!"

  "Bana küçük bir kız çocuğu muamelesi yaparken, uslu durmamı bekleyemezsin!"

  Ela gözleri meydan okumayla parlıyordu. Kolunu çok fazla sıktığımı ve canının yandığını biliyordum. Öfkeme hakim olamıyordum. Lina, içimdeki her şeyi hat safhaya çıkaran bir etken gibiydi. Öfkemi, nefretimi, sayamayacağım onlarca hissi şaha kaldırıyordu. Görmezden gelmeyi seçtiğim onlarca hissi...

  "Beni zorlama Lina." dedim, sesimi ifadesiz tutmaya çalışarak. "Ben ne dersem onu yapacaktın, anlaşmıştık."

  "Beni ben yapan her şeyi alıyorsun benden Pars. Bu iş bittiğinde, en çok acı çeken Güney değil, ben olacağım. Ama bu senin umurunda değil tabi ki de!"

  "Haklısın, umurumda değil."

  Kolunu elimden kurtarıp hızlı adımlarla odasına gitti ve kapıyı sert bir şekilde kapattı.

  İşler istediğim gibi ilerlemiyordu. Lina'yı tehdit etmeden hiçbir şey yaptıramıyordum ve biliyordum, bir süre sonra tehditler de işe yaramayacaktı. Onun doğasında vardı dik başlılık, bu barizdi. Nereye kadar bana boyun eğecekti? Önünde sonunda patlayacaktı. Neden uysal bir kadın değildi ki? Güney nasıl uğraşıyordu bu kadınla?

Tatlı EsaretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin