• On Beşinci Bölüm •

31.4K 1.6K 320
                                    

     Lina

  Koyu kahverengi gözleri adeta ışıldıyordu. Duşunu almış ve üzerini giyinmişti, işe gitmeye hazırdı. Elimi yeni çıkmaya başlayan sakallarının süslediği yanağına yerleştirip başparmağımı alt dudağında gezdirdim. Bir erkeğe göre oldukça dolgun olan dudakları, aralık bir şekildeydi ve beni adeta öpmeye davet ediyorlardı.

  "Neden bu kadar yakışıklısın?" diye sordum, hipnotize olmuş gibi mükemmel dudaklarına bakarken.

  Pars, gülümseyerek, "Hiçbir fikrim yok," dedi.

  Ona yaklaşıp dudaklarımı dudaklarıyla birleştirdim. Kısa süren öpüşmemizin ardından ondan uzaklaşıp, "Gitmesen olmaz mı?" diye sordum.

  "İnan bana, ben de gitmek istemiyorum. Burada kalmak, tüm gün yataktan çıkmamak ve sana sımsıkı sarılıp yanında olmanın keyfini çıkarmak istiyorum ama son zamanlarda işlerimi çok boşladım, Çınar ile Aslan'ın üzerine çok yük bıraktım. Gidip yüklerini hafifletmem gerek."

  "Pekala öyleyse," dedim. "Akşama ne yemek istersin?"

  Başını boynuma yaklaştırıp derin bir nefes aldı. "Ne istersen yap, benim için fark etmez. Senin elinin değdiği her şey kesinlikle mükemmel olacaktır."

  "Öyle diyorsun ama geçen gün yaptığım makarnayı zar zor bitirdin."

  Pars gülerek benden uzaklaştı. "O makarna mıydı Lina? Gerçekten mi? Hiç fark etmemişim."

  Şakayla omuzuna vurdum. "Beni sinir etme!"

  Tek kaşını havaya kaldırarak, "Makarna olduğunu bilseydim daha dikkatli yaklaşırdım," dedi. "Bana sanki haşlanmış hamur gibi geldi. O kadar çok haşlamışsın ki makarnayı, dağılmış hepsi. Gerçi bir ara kuskus da sanmadım değil ama salçalı sosla kuskus ne alaka dedim tabi. Tadı güzeldi ama kabul. Aynı şey gibiydi... Haşlanmış hamur!"

  Ellerimle yüzümü kapattım. "Makarna ocağın üzerindeyken beni baştan çıkarmasaydın sen de! Ne yapayım, unutmuşum işte."

  Ellerimi yüzümden çekip burnumun üzerine bir öpücük bıraktı. "Bu yüzden diyorum ya, elinin değdiği her şey güzel olur diye. O gece sadece bir istisnaydı."

  "Yalancı."

  "Ben ciddiyim. Akşama ne istersen yap. Hatta yapma, dışarıda yemek yiyelim. Ne diyorsun?"

  Başımı hevesle olumlu anlamda salladım. "Olur tabi."

  Pars beni kollarına alıp sımsıkı sardı başıma, yüzümün birçok yerine, derin nefesler alarak boynuma bir sürü öpücük bıraktı. "Seni bugün de çok özleyeceğim."

  "Ben de seni çok özleyeceğim."

  Yataktan kalktığı sırada, "Özleyeceksin tabi," dedi. "Ben özlenmeyecek adam mıyım? A sınıfı sertifikalı bir kocayım." Alt dudağını ısırdı ve çarpık bir şekilde gülümsedi. "Hem de her anlamda."

  Yüzümün yanmaya başladığını hissedince örtüyü burnuma kadar çektim. "Hadi git artık."

  "Tamam tamam, gidiyorum."

  Pars yatak odamızdan çıkarken, arkasından baktım bir süre. Dış kapının açılıp kapanma sesi geldiğinde, gittiğini anladım. Yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Uzun zamandır böyleydi, sürekli gülümsüyordum. Şimdiye dek hayatım sorunsuzdu, yalan değil ama böylesine bir mutluluğu deneyimlememiştim daha önce.

  Komodinin üzerindeki telefonum çalmaya başlayınca, uzanıp telefonu elime aldım. Arayan Aslan'dı.

  Aramayı cevaplayıp telefonu kulağıma götürdüm. "Efendin?"

Tatlı EsaretWhere stories live. Discover now