• Yirmi Üçüncü Bölüm •

22.9K 1.3K 134
                                    

     Pars

  Saf bir merakla Hüma'yı izliyordum. Bakışlarımı, yanımdaki sandalyede oturmakta olan Lina'ya çevirdim. "O, tam olarak ne yapıyor?"

  Lina, başını yana eğerek, kardeşine çözülmesi mümkün olmayan bir problem gibi baktı. "Hiçbir fikrim yok."

  Yine dikkatle Hüma'ya baktım. Ayaklarını bahçe duvarına yaslamıştı ama sorun tam olarak bu değildi. Sorun, baş aşağı durmasıydı. "Tam olarak ne yapıyorsun Hüma?"

  "Fotosentez yapıyorum Pars! Yahu beni bir rahat bırakın. İşiniz gücünüz ben oldum. Gidip öpüşün koklaşın. Allah Allah ya!"

  İstemsizce güldüm. "Senden daha beterleri de varmış, karıcığım."

  "Sen ne demek istiyorsun şimdi?"

  Harika. S*çtın Pars.

  Bakışlarımı karıma çevirip, "Şaka!" dedim, yalandan bir kahkahayla.

  Lina, "Pislik herif," diyerek yanımdan kalkıp içeri girdi.

  "Onu kızdırdın," dedi Hüma.

  "İyi ki söyledin."

  Nihayet ayaklarını yere indirip ayağa kalktı. "Görevimiz..."

  Ayağa kalkıp içeri girdim. Lina'yı salondaki koltuklardan birine yayılmış bir vaziyette buldum. Yanına gidip bacaklarını kaldırdım ve koltuğa oturup bacaklarını kucağıma aldım. "Kızdın mı?"

  "Yok canım, neden kızayım?" İma dolu ses tonu tehlike çanlarının çalmaya başladığının işaretiydi.

  "Şaka yaptığımı biliyorsun."

  Lina doğrulup ayaklarını kucağımdan indirdi. Bir süre boş gözlerle bana baktı. Ardından o gözler onlarca duyguyla gölgelenip gözyaşlarını özgürlüklerine kavuşturdular.

  "Ben çok alıngan biri oldum Pars," diyerek birden bana sarıldı. "Ne olur anlayış göster! İsteyerek yapmıyorum."

  Ben şaşkınlıkla ona sarılırken, Hüma içeri girmişti. "Onu neden ağlattın?"

  "Biliyorsun," dediğim sırada, bir yandan da Lina'nın sırtını sıvazlıyordum.

  Hüma, bize yaklaşarak, "Doğru söyle," dedi.

  Lina, "O bir şey yapmadı," dedi. "Ben... Ben ağlıyorum işte!"

  Hüma geri çekilerek çaprazımızdaki koltuğun koluna oturdu. "Evet Lina, ota b*ka ağlamaktan vazgeç artık. Her dakika Pars'a ölümcül bakışlar atmaktan yoruldum. Adama bir bak, benden neden korksun ki? Korkutucu olacağım diye şekilden şekle giriyorum. Kendine gel artık."

   Lina benden uzaklaşarak, "Ben hamileyim!" dedi.

  "Evet, bunun son derece farkındayım."

  İstemsizce gülerken, kapı zilinin çaldığını fark ettim. "Ben bakarım," diyerek yerimden kalkıp salondan çıktım.

  Dış kapıya yaklaştığımda bir kez daha zil çalınca, adımlarımı hızlandırdım ve vakit kaybetmeden kapıyı açtım. Önder Bey ve Vildan Hanım'ı elbette beklemiyordum.

  Önder Bey, ciddi bir ses tonuyla, "Müsait misiniz Pars?" diye sordu. "Kızlarımı görmek istiyoruz, müsaade edersen."

  "Estağfurullah," diyerek kapıdan çekildim. "Buyurun, içeri geçin."

  İçeriden Lina'nın sesi geldi. "Kimmiş hayatım?"

  Cevap vermek yerine sessizliğimi korudum. Vildan Hanım ve Önder Bey içeri girdiklerinde kapıyı kapatıp onlarla birlikte salona geçtim.

Tatlı EsaretWhere stories live. Discover now