• Final •

28.7K 1.4K 178
                                    

     Lina

   Yaklaşık iki yıl sonra...

  Kapıyı açtığımda, Hüma hızla yere çöküp kollarını iki yana açtı. "Nerede benim güzel kızlarım?"

  İkizler neşeli bir şekilde teyzelerinin kollarına koşarken, keyifle onları izledim. Hüma, ikisini birden kucağına alarak ayağa kalktı ve içeri girdi. İkizler çoktan teyzelerini öpücük yağmuruna tutmaya başlamışlardı. Öpmeyi yeni öğrenen bücürlerim, bütün hünerlerini genel olarak teyzelerine sunuyorlardı.

  Lila'yı kucağıma alarak Hüma'nın yükünü azalttığımda, küçük kızım teyzesine özlemle baktı. Kardeşim ile kucaklaştık. Hüma bahçeye geçerken, ben de kapıyı kapatıp evin içinden dolaşıp bahçeye çıktım. Herkes buradaydı. Annem, babam, Aslan, Çınar, Pars'ın anne ve babası ve tabi ki Hüma. Pars'ın doğum gününü kutlamak için toplanmıştık. Tabi son derece akıllı kocam ben daha sürprizi hazırlayamadan her şeyi öğrenmişti. Olsun, yine de çok mutlu görünüyordu.

  Çardakta kurulu masaya yaklaşıp kızımı yere bıraktım ve masanın üzerindeki pastanın mumlarını tek tek hazır bulundurduğum kibriti kullanarak yaktım. Eğilip tekrar kızımı kucağıma aldım ve o çok bilindik iyi ki doğdun şarkısını söylemeye başladım.

  Herkes etrafıma toplanmaya başladı. Pars, Hüma'nın kucağındaki kızımızı alıp yanıma yaklaştı. Bir elini belime sarıp, bana aşk dolu gözlerle baktı. Bir an sonra gözlerini kapatıp dileğini değildi. Dördümüz birlikte pastaya doğru eğilip mumları üfledik. Çevremizde alkış sesleri yükselirken, bir süre bakışlarımı kocamda, kızlarımda dolaştırdım. Zaman ne muhteşem şeyler katmıştı bana. Bir gün böylesine mutlu olacağımı hiç tahmin edemezdim. Hayatımın felaketi diye baktığım olay, Pars'ın beni kaçırmasıydı. Hayatımın felaketinin beni mutluluğa götüren yol olacağı aklımın ucundan geçmezdi.

  Lila'yı Aslan'ın kucağına bırakırken, Pars da Doğa'yı Çınar'ın kucağına bıraktı. Pastaları kesmeye, servis etmeye başladık. Sonrasında pastalarımızı yedik, doyasıya eğlendik. Pars kimseden hediye istememişti. Hediyeye vereceğimiz parayı bir yardım kuruluşuna bağışlamamızı rica etmişti. Tabi herkes bu ricayı yerine getirmişti. Gece olduğunda ve Hüma ikizleri uyutmak için onları içeri götürdüğünde, aile büyüklerimiz de evlerine gitmek için izin istemişlerdi. Çınar, Aslan, Pars ve ben havuz kenarına geçip şezlonglara oturduk.  Hepimizin elinde birer kadeh kırmızı şarap vardı. Uzun zamandır emzirdiğim için alkol kullanmıyordum ancak birkaç hafta önce miniklerim emmeyi bıraktıkları için artık sorun yoktu.

  Çınar, "Sizin adınıza mutluyum," dedi.

  "Sen mutlu olabiliyor muydun?" diye sordu Aslan, muzip bir sesle. "En büyük hobin somurtmak da."

  Hepimiz buna sesli bir şekilde gülerken, Çınar hafifçe gülümsemekle yetinmişti. "Sizin gibi ota b*ka sevinecek de değilim."

  "Teşekkür ederim," diyerek araya girdim. "Umarım sen de bir gün yüzünü her daim güldüren bir kadınla tanışırsın."

  İşte şimdi gerçek bir gülümseme sunmuştu. "Umarım Lina, umarım."

  "Hani bana iyi dilek?" dedi Aslan.

  "Sana nasıl bir dilekte bulunayım?"

  Aslan eve doğru bakarak, "Aslında bir dilekten çok bir iyilik," dedi.

  "Nedir o?"

  "Hayır," diyerek araya girdi Pars. "Bunu konuşmuştuk."

  "Hey, neler oluyor?"

  "Hüma ile yakınlaşmak istiyor," dedi Çınar.

  İstemsizce kaşlarımı çattım. "Benden kardeşimi sana ayarlamamı mı isteyecektin, Aslan?"

  Aslan çarpık bir gülümsemeyle, "Şey, sanırım," dedi.

  "Bir gün karşına geçip ağzını burnunu kırmak ya da sana felaket yaratıcı küfürler savurmak istemiyorum. Bu yüzden mümkünse bu fikri unut."

  İşaret parmağını bana ve Pars'a doğru sallayarak, "Siz ikiniz o kadına karışamazsınız," dedi.

  "Zaten ona değil sana karışıyorlar," dedi Çınar. "Hüma'ya zaten laf geçiremezlerdi. Bu da demek oluyor ki, kadın seni istemiyor. Boşuna kürek çekme ve hiç yoktan yere arkadaşlarınla aranı bozma."

  Aslan biraz bozulmuş gibi görünse de kendini hemen toparladı. "Pekala, şimdilik bunu unutacağım. Ama bir gün Hüma denemek isterse ve sizden biri buna itiraz ederse, kızlarınızı kaçırır onları kendim büyütürüm."

  İstemsizce güldüm. "Hüma böyle bir şey istemeyecektir. Bu yüzden, hadi bunu unutalım." Kadehimi havaya kaldırdım. "Şerefe!"

~~~

  Başımı Pars'ın omuzuna yaslayarak bakışlarını gökyüzüne çevirdim. Muhteşem bir geceydi. Yıldızlar gökyüzünü olduğundan daha muhteşem gösteriyordu. Misafirlerimiz çoktan gitmişlerdi. Biz de biraz daha bahçede keyif yapmaya ve bu güzel havanın tadını çıkarmaya karar vermiştik.

  "Bazen diyorum ki, sizi hak etmek için ne yaptım ben?"

  Gülümseyerek başımı kocamın omuzundan kaldırdım ve mutlulukla ışıl ışıl olan gözlerine çevirdim bakışlarımı. "Kızlarımız için, illa ki bir yerlerde güzel bir şeyler yapmışsındır. Benim için ise, muhtemelen çok büyük bir günah işledin."

  Pars gülerek kolunu bana sardı. "Pek de bir önemi yok aslında. Sizi bana her ne getirdiyse, şükürler olsun."

  Yanımdaki bebek telsizinden miniklerimin ağlama sesi gelince, Pars ile birlikte yerimizden kalkıp eve girdik ve yukarı çıktık. Bebeklerimizin odasına girdiğimizde, ben Doğa'nın beşiğine koşarken, Pars da Lila'nın beşiğine yaklaşmıştı. Aynı anda kızlarımızı kucağımıza alıp sakinleştirmek için hafifçe kollarımızda sallamaya, bir yandan da sırtlarını okşamaya başladık. Kızlarım için ninni söylemeye başladım. İkisi birden yavaş yavaş sakinleşip yeniden uykuya daldığında, onları beşiklerine geri yatırıp üzerlerini örttük. Şu sıralar gece çok sık uyanıyorlardı. Aç olmasalar bile bu böyleydi, tıpkı şu an olduğu gibi. Bir türlü uykuları düzene girmemişti. Olsun, alışmıştık artık bu düzene ve bu düzen, en tatlı yorgunluğu getiriyordu bize. Her şeye değerdi miniklerim.

  Pars'a yaklaşıp kollarımı beline sardım. Beşiklerinde yatmakta olan kızlarımıza baktık keyifle. Gözlerimin önünden onlarca anı geçti. Doğumları çok zor olmuştu ve aynı zamanda erken doğmuşlardı. Onları doğru düzgün kucaklayamadan kuvöze alınmak zorunda kalmışlardı. En zor dönemlerdi. Allah yavrusu hasta olan her anne babaya sabır versin, çok zordu. Sonra güzel günler başlamıştı işte. En tatlı telaşlar, koşuşturmacalar. Başta Pars olmak üzere herkes bana yardımcı olmaya çalışıyordu. İkizler ailenin gözdesiydiler. Nineleri ve dedeleri özellikle çok düşkündüler onlara. Tabi kızlarımın favorisi hiç şüphesiz Hüma'dan başkası değildi. Amcaları Çınar ve Aslan'ı da çok seviyorlardı ama Hüma başkaydı.

  "İnsan inanamıyor," dedi Pars fısıldayarak. "Öylesine büyük bir sevinç ki, ağlayasım geliyor bazen."

  "Çok güzeller."

  Başıma minik bir öpücük bıraktı. "Çok güzeliz. Bir bütün olarak muhteşemiz."

  Gülümsedim. "İyi ki kaçırmışsın beni."

  "İyi ki sevgilim. Neyse, boş laf yapmayalım. Malum, anne baba saati."

  Kıkırdayarak ondan uzaklaştım. "Haklısın."

  Kızlarımızın odalarından çıkıp hızlı adımlarla yatak odamıza girdiğimizde, Soluğu birbirimizin dudaklarında almıştık.

  Bazen kötü olarak gördüğümüz şey bize en muhteşem mutluluğu getirebiliyormuş işte. Bakmak gerekiyormuş, anlamak gerekiyormuş. Aşk, küçük kızların uyku öncesinde dinledikleri masallar kadar masum değil maalesef. Ancak buna rağmen, aşk her haliyle muhteşem. Sadece onun kıymetini bilin.

~ SON ~

Tatlı EsaretWhere stories live. Discover now