• Prolog •

19.6K 1.1K 123
                                    

     Güney

    Yaklaşık üç yıl sonra... 

  Elimdeki simitlere baktım bir süre. Martılara atmak için almıştım. Çok değer verdiğim birisi, martılara simit atmaya bayılıyordu. Bakışlarımı karşımdaki deniz manzarasına çevirdim. Sabırsızlanıyordum. Her zaman böyle oluyordu. Onu her gün görsem de, her gün aynı heyecanı hissediyordum.

  Telefonum çalınca cebimdeki telefonumu çıkarıp ekrana baktım. Arayan kişinin adını görünce buruşturdum.

  Aramayı cevaplayıp telefonu kulağıma götürdüm. "Efendim Ergün?"

  "Dostum, toplantıya geç kaldın. Unuttun mu yoksa?"

  "Hayır, unutmadım. Gelemezdim. Benim yerime halledemez misin? Biliyorsun..."

  "Ah haklısın, unutmuşum. Size iyi eğlenceler. Buralar bende, sorun yok."

  "Tamam, teşekkürler. Görüşürüz."

  "Görüşürüz."

  Aramayı sonlandırıp telefonu yeniden cebime yerleştirdim. Ergün ortağımdı. Ailem, evlilik dışı çocuk sahibi oldum diye ve o çocuğun annesi Alev diye büyük olay çıkmıştı tabi. Çocuğu nüfusuma alırsam babam beni bütün mirasından ve mal varlığından men etmekle tehdit etmişti. Ben de bana verdiği her şeyi elimin tersiyle itmiş, çocuğumu nüfusuma almıştım. Yakın çevremden aldığım borçla kendime bir ortak bulup iş kurmuş, kısa sürede borçlarımı ödemiş ve para kazanmaya başlamıştım. Küçük bir reklam şirketimiz vardı ancak gelecek vadediyordu. Babamın şirketi ise batma aşamasındaydı. Onlarla artık hiç görüşmüyordum.

  "Baba!"

  Arkamdan gelen neşeli sese kulak kesilerek oturduğum banktan kalktım. Simitleri banka bıraktım. Bana doğru koşmakta olan küçük oğlumun sevinci yüzüne yansımıştı. Yere çöküp kollarımı iki yana açtım. Oğlum, minik kollarını boynuma sardığında, ona sımsıkı sarıldım ve masumiyet dolu güzel kokusunu içime çektim. Şükür ettim. Yaptığım onca kötülüğe rağmen bana bu duyguları tatmayı nasip eden Allah'a şükür ettim. Ve bana iyi bir insan olma şansı veren oğlumun varlığına...

  Alev, yavaş adımlarla yanımıza ulaştığında, oğlumuz Demir'i kucağıma alarak ayağa kalktım.

  "Nasılsın?" dedi hoş bir gülümsemeyle.

  "İyiyim, teşekkürler. Sen?"

  "Epey yorgun. Kreş beni çok yoruyor."

  Gülümsedim. Alev kısa süre önce özel bir kreş açmıştı ve orayı yönetmekle kalmıyor, aynı zamanda öğretmenlik de yapıyordu.

  "Haddime değil ama seninle gurur duyuyorum."

  "Teşekkürler. Neyse, ben gideyim. Dondurma yedi biraz önce, bir daha almazsanız sevinirim. Bir de yarın okul gösterisi var, bugün çok yorulmasın." Uzanıp Demir'e sıkıca sarıldı. "Anne seni özleyecek."

  "Ben de seni özleyeceğim," dedi Demir, hüzünlü bir sesle.

  Alev biraz uzaklaştığı sırada, "İşin yoksa bugün beraber olalım," dedim birden.

Tatlı EsaretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin