• Beşinci Bölüm •

40.8K 2K 356
                                    

     Lina

  Her tarafı nasıl mahvettiysem, öyle de toplamıştım. İşin kötü tarafı çoktan bir saati geride bırakmış olmamdı. Pars, çalışma odasından hala çıkmamıştı ya da gelip tehdidiyle alakalı konuşmamıştı.

  Ellerimdeki eldivenleri çıkarıp çöp kovasına attım. Kapının yanına koyduğum çöp poşetlerine dikkatle bakarak, herhangi bir yerinde yırtık var mı diye kontrol ettim. Porselen ve cam dolu poşetler gerçekten tehlikeli görünüyordu. Yaklaşık üç kat poşet içerisindeydiler ve poşetler oldukça kalındı ama yine de tehlikeliydi işte.

  Faraşı temizlik odasına geri bıraktım. Yavaş adımlarla kendi odama yöneldim. En iyisi hızlıca odama girip uyumaktı. Pars da benimle uyumaya meraklı değildi sonuçta. Gerçi adam hırsı için benimle resmen öpüşmüştü. Neden benimle uyumasındı ki?

  Kararsız bir şekilde koridorda dikilirken, Pars'ın çalışma odasının kapısı açıldı ve Bay Gereksiz, bir duvar gibi karşımda belirdi.

  "Bir saati geçti." dedi.

  Bakışlarımı kaçırdım. "Bir saatten önce bitirdim. Sen fark etmemişsin."

  "Bir şeylerin farkında olmayan sensin. Seni daha on dakika önce kontrol ettim ve işin hala bitmemişti."

  Bakışlarımı yüzüne odaklayarak, "Seninle uyumak istemiyorum." dedim.

  "Ben de seninle uyumak istemiyorum Lina ama şu saçmalıkların beni mahvediyor. Bir cezası olacağını bilirsen, belki yapmaktan vazgeçersin. Bu arada, bana telefonunu getir. Artık ona ihtiyacın yok."

  "Kullanmıyorum zaten. Herkes arayıp duruyor ve ben hiçbirine cevap vermek istemiyorum. Ne diyeceğim ki zaten?"

  Ellerini rahat bir tavırla ceplerine yerleştirdi. "Neyse ne, beni ilgilendirmez. Telefonunu bana getir."

  Sinirle onun yanından geçerek odama yöneldim ve komodinin çekmecesinde, kapalı halde duran telefonumu alıp odamdan çıktım. Pars'ı koridorda bulamayınca salona yöneldim. Füme rengi koltuklardan birinde oturduğunu görünce, yanına gidip telefonu ona uzattım.

  Pars, telefonumu alıp cebine soktu. "Sana bir seferliğe mahsus olmak üzere bir seçim hakkı sunacağım. Ya benimle uyursun, ya da benimle film izlersin."

  Kaşlarımı çatarak, "Mısır da patlayım mı?" diye sordum.

  "Fena olmaz." Koltuğun üzerine vurdu birkaç kez. "Hadi gel, otur. Mısırı sonra patlatırsın."

  "Sen manyak mısın Pars?"

  "Evet. Uyumak mı, film mi? Karar ver."

  Onun karşısındaki koltuğa oturdum. "Elbette film!"

  "Yanıma otur!"

  "Neden?"

  "Pekala, birlikte uyuyoruz."

  Hızla yerimden kalkıp yanına oturdum. Pars, hafifçe gülümsedi. Yakışıklı adamdı, yalan yok. Esmer teni, erkeksi ve keskin yüz hatları, düzgün burnu, siyah saçları ve öpülesi dolgun dudaklarıyla her kızın rüyalarını süsleyebilirdi. Ama görünüş aldatıcıydı işte. Keşke daha iyi bir yüreği olsaydı. Keşke bu şekilde tanışmasaydık. Ben neler düşünüyordum böyle? Hay lanet!

  "Korku filmi sever misin, Lina?"

  "Hayır." dedim, kollarımı çapraz bir şekilde önümde birleştirerek.

  "İyi o zaman, korku filmi izliyoruz."

  Gözlerimi devirdim.

  Pars, söylediği gibi bir korku filmi açtı. Gerilim dolu bir filmdi ama beni korkutmak için yeterli değildi. Korku filmlerinden etkilenmezdim. Sadece sevmiyordum işte.

Tatlı EsaretWhere stories live. Discover now