• On Altıncı Bölüm •

28.6K 1.6K 190
                                    

     Pars   

  Süs havuzunun çevresinde oynamakta olan çocukları izledim bir süre. Kağıt gemilerini suya bırakıp minicik dudaklarını büzerek üflemeye başladılar kağıt gemilerini. Çocukların en çelimsizi, gemisini öne geçirmeyi başarınca, sevinç çığlığı atarak ellerini yukarı kaydırdı. Mutluluğuna tanık olmak öylesine güzeldi ki. Burada oturup saatlerce o çocukları izleyebilirdim. Zaferlerini ne kadar masum bir şekilde kutladıklarını, yenilenlerin ise tatlı tatlı somurtsalar da bir süre sonra gülümsemeye başlayıp yeni bir yarışa hazırlanmalarını, keyifle izleyebilirdim. Ama bu, öyle bir gün değildi. Bugün, hayatın güzelliklerine karşı duyarsızlaştığım bir gündü.

  "Bencillik etmemem gerektiğini siz söylemiştiniz," dedim. Oturduğum bankın gıcırdamasına sebep olacak şekilde, huzursuzca kıpırdandım. Bakışlarımı Önder Bey'e çevirdim. "Eğer dün gece Lina'ya o söylediklerimi söylemeseydim, benim peşimden gelmenin bir yolunu bulacaktı."

  "Bu seni neden ilgilendirsin?"

  "Sizi kaybetmesini istemedim. Ben onu her şeyiyle sevdim, Önder Bey. Herkesten gizlediği nefretiyle, öfkesiyle, aynı zamanda sevgi dolu yüreğiyle ve size olan bağlılığıyla sevdim. Onu o yapan şeyleri kaybetmesine izin verirsem, sevdiğim kadından geriye ne kalır ki?"

  "Beni buraya bunları söylemek için mi çağırdın Pars?"

  Başımı iki yana salladım. "Bakın, kızınızı kaçırdım, evet. Onu zorla nikah masasına oturttum ama hiçbir şey beklediğim gibi gitmedi. Kısacık bir zaman diliminde Lina'ya bağlandım. Onun dışındaki her şey önemini yitirdi. Güney'e inanmanızı anlıyorum. Onu yıllardır tanıyorsunuz ve sizin için ideal damat adayı o ama hiç de sandığınız gibi biri değil."

  Önder Bey, ceketinin düğmelerini çözüp öne doğru eğildi. "Hayır, ideal damat adayı Güney değil. Ben sadece Güney'in kızımı mutlu etmek için elinden geleni yapacağını biliyorum. Bu onun ideal biri olduğunu göstermez. Ama sen Pars... Sana hiç güvenmiyorum. Bir gün intikam aşkın geri gelirse, kızıma kim bilir neler yaparsın? Ben kızımı riske atamam."

  "Buraya sizi çağırdım çünkü önemli olan Lina'nın ne istediği. Ben, sizin de rızanızı almadan mutlu olamayacağımızı biliyorum. Sırf bu yüzden konuşmak istedim ama siz bana hiç yardımcı olmuyorsunuz!"

  "Sana nasıl güveneceğim? Kızımı sevdiğine bile inanmazken, onun senin yanında güvende olduğunu nereden bileceğim?"

  Öfkeyle yerimden kalktım. "Ama Güney'in yanında güvendeydi, öyle mi?"

  "Güney, kötünün iyisi Pars."

  İşaret parmağımı ona doğru salladım. "Beni iyi dinle, Önder Sipahi! Kızınla kaldığım kısacık zamanda, öfkesine ve nefretine şahit oldum. Üstelik beni o zamanlar pek de önemsediği söylenemezdi. Bilirsin, birine ne kadar değer verirsek ona olan duygularımızı da o kadar şiddetli yaşarız. Lina, ailesine çok değer veriyor ve öfkesiyle nefretinin sıradaki hedefi de, kesinlikle ailesi! Kızını gerçekten tanıyorsan, gözyaşlarını akıtmaya son verdikten sonra ne kadar tehlikeli olabileceğini de biliyorsundur! Lina, benim karım! Sırf o mutlu olsun, sırf sizi kaybetmesin diye, onu sevmediğime dair yalan söyledim ben! Bu ne kadar canımı yaktı, biliyor musun? Yine de onu düşündüm! Şimdi sıra sende Önder Sipahi! Kızını ne kadar önemsediğini göster! En iyi sen bilirsin, bencillik her şeyi çözmez!"

  "Kızım seni sevmiyor!"

  "Oysa ben Lina'nın gözlerine bakarken hiçbir sahtelik görmedim!"

  Birden ayağa kalktı. "Aranızdaki her şey bitti Pars, bu son sözüm. Zaten Lina artık seni affetmez."

  "Kendimi ona affettireceğim. Bu süreç boyunca tek istediğim, Güney'i karımdan uzak tutmanız!"

Tatlı EsaretWhere stories live. Discover now