36-Ölümün Nefesi

11.1K 430 232
                                    

Duyduğum sesle donup kaldım. Her defasında her şeyi daha dibe çekiyor olmam hayatın bana karşı savunma tekniğiydi sanırım. Bir kez daha bitirmiştim kendimi.

İleriye dönük planlar yaparız hep. Bir hafta sonrasını , bir ay sonrasını , bir yıl sonrasını tasarlar dururuz beynimizde. Bir saniye sonrası için yaşama garantimiz yokken gelecek planları dört bir yanımızı sarar.

Öyle böyle derken yaşadığımız anı güzelleştirmeyi unutur , geleceğe koşarız.

İlerlediğim yön ya geçmişin bataklığı ya geleceğin ihtişamı oldu. Yaşadığım ana odaklanabilseydim hatalarımın bedeli bu kadar ağır olmayabilirdi.

Kocamı kaybetmekle burun buruna olmazdım.

Güneş yerini aya bırakmaya hazırlanırken gökyüzü kızıllığa bulanmıştı. Gündüz gece üzerinde ki perdeyi yavaş yavaş kaldırırken karanlık gece bizi bekliyordu.

Kıyamet böyle anlarda kopardı. Karanlığa bulanırken gökyüzü yaşardık en berbat günlerimizi. Koynunda saklar sandığımız siyah , beyazı ayan beyan ortaya çıkarırdı oysa. İçine al , hapset diye yalvardığımız ay göz yumardı yaşanacaklara. Herkes güneşe hayranken ay küserdi usulca yaşanacaklara. Hatalarımızı kaybeder sanmamız yanılgıdan başka bir şey değildi. Ay , gidin güneş kurtarsın sizi der bize sırtını dönerdi.

Sırtını dönmüş ay beni istese de yanacağım ateşten kurtaramazdı. Benim kıyametim belki de bugün kopacaktı. Nefret ede ede geldiğim konağın içinde , beni bir türlü sevemeyenleri arasında bir kez daha yerin dibine girecektim. Ne söylersem ikna olmazlardı , zaten benim de ikna edebilecek bir lafım yoktu.

Gece egemenliğini haykırırken ben bitiyordum. Gündüz beni terk ederken yaşama küsüyordum.

Ben hayatıma şimdi son veriyordum. Nefes almak yaşamak değildi bunu koca yürekli adamımla kazımıştım yüreğime. Gözleri kilit vurulmuş kapılarımın tek anahtarıyken ben bir kez daha kaybediyordum. Anahtarımı , kahve gözlümü , koca yürekli adamımı ilk kez uğurluyordum kapımdan.

Bir kez daha düşünmediğim gerçeğin bedelini ödeyeceğimi biliyordum. Hakimiyet gecedeyken gündüzden medet umamazdı ay ışığı. Tam olarak aydınlatamıyorken ışığı karanlığı yalnızca kendini yakabiliyordu ışık sandığıyla.

Gözlerim halıda kala kalırken elimde gevşekçe tuttuğum telefonu hızla kulağımdan çektim. Gözüm aradığım numaraya kayarken ses çıkarmamak adına diğer elimle ağzımı kapattım. İçimde yeşeren telaş bir şeyleri yapmamı engelleyerek beynimi uyuşturuyordu. Uyuşan beynime inat korkunun verdiği hızla atıyordu kalbim.

Ekranda yazan ' Hazar ağabey ' yazısını içimden bir kez daha okuyup aramayı sonlandırdım. Telefon ekranına odaklı gözlerim bir damla yaşın ekrana düştüğüne şahit oldu. Gözümden değil , gönlümden akan o tek damla düştüğü yeri yakarmışcasına yayıldı. Yangınım başlamıştı , bir damla söndüremezdi alevleri.

" neden konuşmadın Pelin ?" Berivan' ın titrek sesi baş ucumdan gelirken gözlerimi ekrandan çektim. Berivanla buluşan gözlerimde çokca korku , biraz telaş , azıcıkta umut vardı. Elimi dudaklarımın üzerinden çekip kucağıma bırakırken aynı şekilde diğer elimide telefonla birlikte kucağıma bıraktım.

İhanet beni sarıp sarmalarken peşinde iyiye dair bir şeyi getirmiyordu. Ben ne söylersem söyleyeyim ihanet etmiştim koca yürekli adamıma. Arkasını döndüğü an kanayan yarasına saplamıştım hançeri. İhanetin kan kokan kokusu hiç bu kadar sarmamıştı etrafımızı.

" bir şey mi oldu ?" ürkek sesi her defasında beni pişmanlığa sürüklerken hayatın ucundan kıyısından tutunmaya karar verdim. Gözleri az sonra yaşanacak kavgayı sezmiş gibi dolmaya başladı. Ellerim buz kesmiş, yerimde put gibi duruyordum. Bir şey değil birçok şey oldu.

M Ü B R E M |TAMAMLANDI |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin