BÖLÜM 33

6.2K 541 93
                                    

''Bizi görmeyeceklerinden emin misin?'' diye sordum endişeyle. Gözlerim sarayın arka tarafındaki ormanda nöbet tutan iki kişideydi. Gözetleme kulesinin tepesinde duran muhafızları görmek kolay değildi ama aydınlatılmış küçük kulenin tepesinde gölgelerini az çok görebiliyordum.

''Merak etme, bizi görmeyecekler'' dedi Werner ve elimi tutup kulenin köşesine doğru eğilerek yürümeye başladı. Nefesimi tutup onu takip ettim ve sözüne güvenmeyi tercih ettim. O ne yapılacağını bilirdi.

Clare'de aynısı söylemişti. Werner birçok kez orman yolundaki geçid sayesinde şehirden kolayca çıkabilmiş ve hatta girebilmişti. Bu onun için çocuk oyuncağıydı. İçimde oluşan tedirginlik kuleyi hızla gerimizde bıraktıkça azaldı ve sonunda yok oldu. Orman bizi içine aldıkça, görünme olasılığımızda gittikçe düştü. Şimdi rahat bir nefes alabilirim.

Neredeyse bir saat önce Werner'ın beni beklediği yeni evine gitmiştim. Orada fazla oyalanmadan kısaca plandan bahsetmiş ve hemen seraların olduğu yöne doğru yürümüştük. Bir an bunun saçma olduğunu düşünmüştüm. Sonuçta seralar muhafız kaynıyordu ama bir süre sonra yönümüzü başka tarafa çevirip aslında gitmemiz gereken yöne doğru yürümeye başlamıştık. Sonrasında olanlar ise çok çabuk gerçekleşmişti. Her devriye geçişinde saklanmıştık, sonra ise temkinli adımlar atarak buraya kadar gelmiştik.

''Endişelenmeyi bırak Sierra'' dedi Werner sessizce. Düşünceli gözleri üzerimdeydi, aslında endişelenme diyen taraf ben olmalıydım. Çünkü onunla buluştuğumdan beri sürekli dalgındı ve sanki kafasında bir şeyler dönüyor ve bu onu endişelendiriyordu. Ona bir şey olup olmadığını sormak istiyordum ama bir türlü fırsat olmamıştı, ilk durağımızda ona neler olduğunu soracaktım.

Derin bir nefes alıp ona döndüm ve '' Tamam'' diye fısıldadım ama bu benim için kolay değildi. Bu sadece gizlice kaçmamızdan veya yine kuzey dağlarına gitmemizden kaynaklanmıyor. Ailemi de geride bırakıyordum hem de tanımadığım insanlar arasında. Werner Clare'nin onlara göz kulak olacağını, ayrıca annem için de bir doktor ayarladığını söylemişti. Bu doktor işi güzel olabilirdi aslında. Çocukların da baştan aşağıya kontrol edilmesi güzel olurdu. Kendi kendime kızdım, bunu daha önce düşünmem gerekiyordu. Ayrıca Jonny ve diğerleri de oradaydı. Clare'e bir sorun olduğunda onlara gitmesini söylemiştim.

Orman sık çam ağaçlarıyla kaplıydı. Ay ışığı sayesinde donmuş çam ağacının iğnelerini ve aşağıya doğru sarkan buz parçalarını az çok görebiliyordum. Bu, büyüleyici derecede güzel bir manzaraydı. Gündüz vakti, nefesimi kesebilirdi. Ama buzlar her ne kadar güzel olalar da, tehlikeliydiler de. Neyse ki yeri tamamen kaplamamış ve yürümemizi engellememişti.

Elimi tutan Werner '' Birazdan gizli geçide varacağız'' diye fısıldayınca ağaçları incelemeyi bırakıp ona baktım ve '' Bu gizli geçit bizi tam olarak nereye kadar götürecek?'' diye sordum yavaşça.

''Bizi duvarın ötesindeki ormanlık alanın ortalarına kadar götürecek'' diye cevap verdi.

''Tanrım! Ormandan önce buzdan oluşan kocaman bir boş arazi var!'' dedim şaşkınca.

Werner hafifçe güldü ve '' Evet, altından geçeceğiz'' diye cevap verdi. Sonra bana kısa bir bakış atıp '' O buzdan oluşan alanın, aslında kocaman bir nehir olduğunu biliyor musun? '' diye sordu.

İşte şimdi kalbim korkuyla atmaya başladı. Arabayla geçtiğimiz o yerin önceden sularla kaplı olduğunu bilmek nutkumun tutulmasına neden olmuştu.

''Nasıl yani? Tamamen suyla mı kaplıydı?'' diye sordum merakla.

''Evet, ben daha çocukken donmaya başladı. Neredeyse on dokuz yaşıma girdiğim zaman nehir tamamen donmuş haldeydi. Önceden buzu kırıp balık tutardık ama balıklar ortadan kaybolunca bu işi de bıraktık'' diye cevap verdi.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin