BÖLÜM 36

4.5K 531 56
                                    

''Soruma cevap vermeyi düşünmüyor musun?'' diye sordu Luther. Gözleri üzerimde sabitlenmişti ve en ufak yalan belirtisi göstermemi bekliyordu.

''Dediğim gibi, avlanmak için buraya geldim. Bildiğin gibi köyümüze yakın ormanlarda hayvan kalmadı, kalan yerleri de avcı grupları çoktan istila etti'' dedim kesin bir dille. İçten içe yalan söylediğimi anlamasından korkuyordum ama bunu göstermiyordum.

Luther bir süre konuşmadı. Sanki dediklerimi düşünüyor gibiydi. Bu yüzden cesaretimi toplayıp ''Buradan gitmeme izin vermeyecek misiniz?'' diye sordum.

''Hayır'' diye cevap verince kaşlarımı çatıp ''Neden?'' diye sordum hızla.

''Sierra, gördüklerinden sonra buradan öyle elini kolunu sallayarak gidemezsin'' dedi sinirle.

Kaşlarımı çattım ve '' Kimseye bir şey anlatmayacağımı biliyorsun Luther'' dedim hızla. İsmini söylediğim an gözünde hafif bir parıltı filizlendi ama saniyeler içinde sönüp gitti.

''Sen akıllı bir kızsın Sierra, burada neler döndüğünü anlamışsındır'' dedi.

''Evet, sanırım G'den kaçtınız'' dedim ardından kaşlarımı çatıp ''Güle oynaya giden sen bile'' dedim alayla.

Luther sandalyesinde dikleşip ''Hepimiz bazı tercihler yapmak zorunda kaldık Sierra, gidenlerin çoğu istedikleri için G'ye köle olmadı''dedi sert bir ses tonuyla.

''Seninkini neydi'' diye sordum yeniden alaylı bir şekilde ardından elimi havaya kaldırıp '' Ah, hayır artık umurumda değil, söyleme. Şimdi beni buradan çıkar ve her şeyi unutalım. Ben burada böyle küçük bir köy kurduğunuzu unutayım sen de benim buraya geldiğimi unut'' dedim yavaşça.

Luther ayağa kalkıp '' Sırt çantanı çıkar'' dedi yavaşça. Bir an dediği şeyi idrak edemediğim için ona bakmaya devam ettim ama çantamı işaret edince kalbim korkuyla kasıldı. İçinde kuzey haritaları, diğer kuleden aldığım kitaplar ve Werner'ın babasının bir günlüğü vardı. Paniklediğimi fark eden Luther '' Bana ver dedim, hemen'' dedi yavaş ama tehditkarca.

Korumak istercesine çantamın kulpuna sıkıca tutunurken''Hayır, buna hakkın yok'' dedim hızla.

Luther yanıma gelip çantamı hızla çekti. Direndim ama benden çok daha güçlüydü. Çantam sırtımdan kayıp düştü ardından Luther onu benden uzaklaştırdı. Bir süre çantayı havaya kaldırıp bakmaya başladı ''Ne zamandan beri böyle kaliteli bir sırt çantan var Sierra'' diye sordu. Lanet olsun! Werner'ın bana verdiği çantayı kullanmakla hata ettiğimi biliyordum. Çok yeni değildi ama benim köyümdeki insanların kullanamayacağı kadar lükstü.

''Onu buldum... Eski şehir yolunda hurda toplarken bir kamyonun içindeydi'' dedim yavaşça. Yalanlarım bir bir artarken birazda şaşırıyordum. Ne kadar kolay yalan söyler olmuştum. İşin garip tarafı da hiçbir vicdan azabı çekmiyordum.

Luther omuz silkip '' Burada bekle'' dedikten sonra kapıdan çıkıp gitti.

Korkuyla nefes verip aldım, kitapların ne olduğunu anlayabilirler miydi? Belki de okuma yazmaları yoktu. Bu düşünceyle korkum az da olsa azalmıştı. Yine de endişelerim devam ediyordu. Haritalara bir bahane bulabilirdim ama kitaplar... Luther kitaplara olan aşkımı biliyordu, sürekli onları yanımda gezdirdiğim için benimle dalga geçerdi. Bunu da anlayabilirlerdi. Bir an kolumdaki saate, ayağımdaki sağlam ayakkabıya gitti gözlerim. Saat, uzun ceketimin altında kaybolmuştu ama bu görünmeyeceği anlamına gelmiyordu. Hızla saati çıkarıp ceketimin iç tarafındaki gizli bölmeye sakladım. Ayakkabılara yapabileceğim bir şey yoktu.

Neredeyse on dakika boyunca yerimde kıpırtısız bir şekilde bekledim. Arada sırada kapının önünde duyduğum ayak sesleri paniklemem neden oluyordu ama kimse yanıma gelmiyordu. Yavaşça odayı incelemeye başladım. Şömine, dolaplar, yataklar... Hepsi aynıydı. Gözüm hemen arka tarafımda duran kitaplığa gitti.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin