BÖLÜM 43

5.2K 536 124
                                    

Karanlık günlerin sona erdiğini düşünürsünüz ama bir anda her şey tepetaklak olur. Planlarınız ve kurduğunuz hayalleriniz anında yok olup gider. Gidişini fark etmezsiniz bile... Tavanı puslu ve anlamsız gözlerle izlerken düşündüğüm tek şey her şeyin bir bir yıkıldığıydı. Aslında yapıcı olmam gerekiyordu ama olamıyordum.

Gözlerim hafif aralıktı, az da olsa bulunduğum ortamda ışık vardı fakat bu ışık rahatsız edici derecede değildi. Burnuma değişik kokular geliyordu. En belirgini çam ağacı iğneleri ve kabuğuydu. Kokusu buram buram etrafı doldurduğuna göre yakınlarda bir yerlerdeydi. Kafamı kaldırmak ve nerede olduğumu görmek istedim ama sanki biri üzerime bastırıyormuş gibi hissediyordum. Kafam sanki bedenimden daha ağırmış gibi geliyordu, kolumu dahi kıpırdatamıyordum. Belki de denemek istemiyordum, şuan hissettiğim rahatlıktan kaçmak en son arzuladığım şeydi.

Etrafımda sessizce adımlayan biri yada birileri vardı. Adım sayılarına odaklandım, bir kişiydi ve her kimse beni uyandırmamak için sessizce yürüyordu. Kim olduğunu merak etmiyor değildim ama oralı olmadım ve beyaz tavana odakladım hafif aralık gözlerimi. Bir dakika... Beyaz mı? Geçide ne olmuştu?

Biri yanıma yaklaşınca kendi kendime sorduğum soruyu es geçip gelen kişiye odaklandım. Bir el anlıma değdi, yumuşak ve küçük bir eldi bu. Kadın olmalıydı yanımdaki kişi, yüzünü göremiyordum ama muhtemelen Clare'di. Elinin sıcaklığı tenimde tatlı bir karıncalanma yarattı. Bu karıncalanma rahatlamamı sağlarken derin bir nefes almak istedim ama nefesim yine normal seyrinde ilerledi. Clare elini anlımdan çekti ve ıslak ve soğuk bir şeyi anlıma koyup yavaşça aşağı yukarı kaydırdı. Bezle alnımı siliyor olmalıydı. Gülmek ve benimle ilgilendiği için ona teşekkür etmek istedim. Bilincim yavaş yavaş yerine geliyordu ama bu kozadan çıkmaya henüz hazır değildim.

Islak bez birden kayboldu, incelemek ve serinliği yeniden hissetmek istedim ama boğazımdaki yumru konuşmamı engelliyordu. Bir an sonra yatak hafifçe sallandı, eller üzerimdeki çarşafla uğraştı. Görüşüm hala bulanıktı ama yaptığı işi az çok görebiliyordum. Sonra bir şey oldu. Clare bana doğru yaklaştı ve bana doğru gelirken yüzü daha da belirginleşmeye başladı. Tam olarak kim olduğunu anlamasam da onun Clare olmadığını söyleyebilirdim. Başka biriydi ama kim?

Kafa bana doğru eğildi ve tam kulağımın dibinde durup '' Sierra'' diye fısıldadı. Sesi fısıltı halinde olsa bile tonu çok hoştu. Kulağım gıdıklandı, elimi kulağıma götürüp delicesine kaşımak istedim. Kadın nefes alıp '' Umarım sana Sierra dememden rahatsız olmazsın'' diye mırıldanırken saçlarımı yavaşça okşuyordu. Hissettiğim rahatlamayla karışık merak duygum fazlalaşmaya başladı.

''Üç gündür uyuyorsun tatlım, artık uyanma vaktin geldi''dedi yavaşça. Üç gün mü? Kalbimin hızı arttıkça nefesim bana yetmemeye başladı. Üç gün çok fazla bir süreydi. O kadar uyumuş olamazdım. Tanrım! Annem, çocuklar ve Werner... Ondan nefret etsem de, neler yaptığını merak ediyordum.Acaba savaşı durdurmuş muydu? Peki ya Boris ve Jonny ne yapmıştı! Onca insana yiyecek bulabilmişler miydi?

'' Biliyorum... Uyanmak istemiyorsun. Karşılaştığın zorlukları ve o zorlukların ağırlığını en iyi anlayabilecek kişilerden biriyim ama kaçmak çözüm değil. Uyanmalı ve savaşmalısın. Ailenin... Kuzeyin sana ihtiyacı var. Ve Werner... Belki de şuan en çok yardıma ihtiyaç duyan kişi kendisidir. Lütfen uyan... Herkes çok ama çok endişeli'' dedi.

Sesi hüzün doluydu kadının. Yine de ses tonu rahatlatmıştı beni. Bir an uyanır gibi oldum ve daha da çok çabalayıp uyanmak ve savaşmak istedim ama kalkamıyordum. Olmuyordu, çığlık atmak ve beni uyandırması için ona yalvarmak istiyordum. Kollarımdan tutup beni ayağa kaldırsa uyanacaktım belki de ama yapamadım.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin