BÖLÜM 61

3.8K 413 46
                                    

Yer yer buzlaşmış yeryüzü koşmamı engelliyordu. Kalın ve sağlam bir bota sahip olmama rağmen koşarken sürekli kayıyordum. Korkum ve endişem de doğru düzgün hareket etmeme engel oluyordu. Peşimdeydi, hep öyleydi ve olacaktı da. Lanet olsun, nasıl olurda ondan kurtulduğumu düşünmüştüm.

Peki, planımızı nasıl öğrenmişti? Son kablo kesilmişti, bunu içimizden biri yapmıştı. Kim olduğunu bilmiyordum ama yandaşların içinde bir hain vardı ve o hain burada bulunanlar arasındaydı. Anton muydu? Belki de Luther denen o suratsız yapmıştı. Diğer bir ihtimalle ikisi de değildi ve birazdan öleceklerdi.

Koşmaya devam ettim, arkamdan kahkahalar attığını duyabiliyordum ama bir saniyemi bile geriye dönüp bana yaklaşıp yaklaşmadığını görmek için harcamıyordum. Onun eline düşmek istemiyordum ve düşmeyecektim. Hızla buzlanmış dalların arasından ilerlemeye devam ettim. Dağ gittikçe yokuş oluyordu ve hızım düşüyordu ama bu beni engellediği gibi, onu da engelliyordu. O benden daha ağırdı ama aynı zamanda da çevikti. Bana yetişmesi an meselesiydi.

Beynim patlayacak gibiydi, ciğerlerim sıkışıyor, hırıltılı nefesler alıp veriyordum. Bu da artık koşmama engel oluyordu. Boğazımda başlayan yanma hissine rağmen korkum hızımı kesmeme engel oldu.

''Ruth, kaçmaya devam etmen mantıksız!'' diye bağırdı arkamdan.

Sesiyle birlikte kalbim tekledi, sesi çok yakınlardan gelmişti. Hızla önümdeki dala tutundum ve gittikçe dik olan patikayı aşmaya çalıştım. Patikadan sonra ormanlık alan düzleşiyordu ve geçide kadar düzlük devam ediyordu. İzimi kaybettirmek için bir süre civarda dolaşmak zorundaydım. Geçidin yerini öğrenmemeliydi. Elbette çoktan biliyor olabilirdi. Yandaşlar arasında bir hain varsa geçidin şifresini öğrenmiş de olabilirdi. Bu düşünceyle birlikte bir anda panikledim ve birkaç saniyeliğine de olsa hızım yavaşladı. Bu, yanlış bir hareketti.

Saniyeler içinde bana ulaştı. Büyük ve güçlü eli kolumu yakaladı ve çığlıklarım eşliğinde beni kendine doğru çekti. Dengem bozulurken yere düştüm. Düşüşümü yavaşlatmak için koluma asıldı ama yere sertçe kapaklanmaktan kurtaramadı beni.

''Tanrım'' diye söylenirken düştüğüm yerde kıvranıyordum. Neyse ki yuvarlanmamı engellemişti. Kolum hala onun ellerindeydi ve ayakta olduğu için bedenim yerde yatarken kolum havadaydı. Sırtıma giren ağrıları göz ardı edip ona baktım korkuyla.

Gülümserken ''Benden kaçmana gerçekten çok kızdım Ruth, oysaki çok iyi anlaştığımızı düşünmüştüm'' dedi yavaşça ve koluma asılıp beni yukarı doğru çekti. Zorla da olsa ayağa kalktım ve kolumu kurtarmak için debelendim. Güçlüydü ama dik bir patikada olduğumuz için ister istemez dengesi bozuluyordu. Birkaç kez kolumu bırakacak gibi oldu ama her defasında düşmekten kurtuldu.

''Rahat dur'' diye bağırınca sert yüzüne baktım.

''Gitmeme izin ver'' dedim sertçe.

Sert yüzü daha da katılaşırken kaşlarını çattı. Sözlerimden sonra birkaç saniye bekledi ve kafasını olumsuz anlamda sallarken bana doğru yaklaşıp burnumun dibine kadar geldi. Kalbim korkuyla tekledi, nefesim yakınıma girdiği için kesildi. Ondan korkuyordum, en ufak bir ilgi duymuyordum ve bunu kendisi de biliyordu. Zaten bu yüzden peşimdeydi, zoru sevdiğini söylemişti bir keresinde.

''Asla '' diye fısıldadı yüzüme doğru.

Gözleri zaferini kutlar gibi ışıl ışıl parıldıyordu ve dudağının sol tarafı küstahça yana doğru kıvrılmıştı. Sinirlenmeye başlamıştım, onun yanında olmak beni bitirirdi. Kalbime asla değer vermiyordu, sadece beni yanında tutmak hoşuna gidiyordu. Kendime dahi zar zor itiraf ettiğim bir şey vardı ki, başlarda ondan hoşlanıyor gibiydim. İlgiliydi ve ben de tehlikeli bir şehirde yalnızdım.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin