BÖLÜM 52

4.3K 475 30
                                    

Geri çekildiğimde gözlerimin dolduğunu fark ettim ama ağlamayacaktım. Bu Werner'ı ve etrafımızdaki insanları üzerdi. Özellikle kapının girişinde duran Hardy ve Herman'ın o korkmuş bakışları bana odaklanmışken güçlü durmak zorundaydım. Ne kadar süredir oradaydılar ve konuşulanları duymuşlar mıydı bilmiyorum. Duymamaları onlar için daha iyiydi, korkmalarını istemiyordum. Onlar daha küçüktü, korku onları yer bitirirdi. Ama içimden bir ses duyduklarını fısıldıyordu.

Werner'a güç verici bir bakış gönderdim. İyi olmasını tüm kalbimle istiyordum ama gitmeliydi... İkimizde. Bakışlarımda ki anlamı okudu ve kafasını hafifçe salladı. Daha da geri çekildim ve sersemlemiş, korkmuş halde kapının kenarında durup bizi izleyen Herman ve Hardy'e dönüp baktım. Yavaşça onlara doğru ilerleyip önlerinde diz çöktüm.

''Kulak misafiri olmak çok ayıp bunu biliyorsunuz değil mi?'' diye sordum sakince. Hardy kafasını yere eğerken Herman bakışlarını kaçırdı.

''Yine mi gideceksin?'' diye sordu Hardy üzgünce.

Elimi yanaklarına koydum ve kızarmış cildini okşadım '' Evet ama bu sefer geri döndüğümde sizi almadan gitmeyeceğim çocuklar'' diye fısıldadım.

Onun bu masum sorusu kalbime derin bir acı vermişti. Onları çok ihmal etmiştim, evlendikten sonra bir ay boyunca sarayda kalmıştım ve onları yanıma bile almamıştım. Bu benim tercihim değildi, onlar burada daha güvendeydi ve ben de saraydan dışarı çıkamıyordum. Ama şimdi onları gördükten sonra keşke gizlice çıkıp yanlarına gelseydim diyordum. Beni çok özlemişlerdi ve ben de onları deli gibi özlemiştim.

Herman hala bana bakmıyordu. Ona döndüm ve elimi omzuna koyup '' Birbirinizi koruyun, annemize de iyi bakın. Onu iyileştirecek ilacı almaya gidiyorum'' diye mırıldandım.

Hardy başını göğsüme koyup bana sarıldı. ''Annem iyileşecekse gitmene kızamam'' diye mırıldandı. Kolumu küçük bedenine koyup ona sıkı sıkı sarıldım.

Herman ''Kuzeyde savaş mı çıkıyor?'' diye sordu hemen.

Hardy ''Ne savaşı'' diye mırıldandı göğsümde yatarken.

Bir an kalbim tekledi, duymuş olmaları muhtemeldi ama belki duymamışlar diyerek kendimi kandırmıştım ama maalesef işler hep istediğimiz gibi gitmiyordu. Soğuk bir titreme ayaklarımdan başlayıp yüzüme kadar ilerledi. Herman'ın bakışları ben her şeyi biliyorum diyordu. Ama Hardy bunu anlamamıştı ve ben öyle kalmasını istiyorum.

Herman'a olumlu anlamda kafa sallarken '' Hayır, hiçbir sorun yok endişelenmeyin'' diye mırıldandım. Ona yalan söyleyemezdim ki söylesem bile anlardı. Biraz fazla zeki bir çocuktu.

Herman mesajı almıştı ve kafasını sallayarak aldığını bana göstermişti. Hardy ise kafasını göğsüme yasladığı için kafa sallayışımın farkında değildi. Onları kucakladım ve bağrıma bastım. Geri geleceğime dair söz verdikten sonra son kez annemin yanına gidip saçlarını düzelttim ve yanağından öpüp dışarı çıktım. Alex ve Cass çoktan arabaya binmişti. Çocuklara el salladıktan sonra Werner'ın elini tutup beni arabaya bindirmesine izin verdim. Saniyeler sonra saraya doğru yol almaya başladık.

Yol boyunca endişelerim arttı. Kuzey alev toplarından yeterince zarar görmüştü ve şimdi de çeteler saldırmaya karar vermişti. Bunun bir gün olacağını biliyordum. Gün gelecek Kuzey düşmanlarına karşı savaşacaktı ama bunun şuan olmasını beklemiyordum. Derin bir nefes alıp konsey'i düşünmeye başladım. Hepsi kaçmıştı ve şimdi o kaçanlar çetelerle birleşmiş olmalıydı. Bize karşı savaşacak ve bizi yenmek için her şeyi yapacaklardı. Onları zindana attırdığım için fazlasıyla öfkeli olmalıydılar. Endişelerim bunlarla sınırlı değildi. Birçok kuzey insanı ölecekti. Nefes alışverişim hızlanırken Werner'ın elini daha da sıkı kavradım. O bir kral olarak önde savaşacaktı. Gözlerimi kapatıp duygularıma hakim olmaya çalıştım. Ben bu kadar güçsüz bir kadın değildim, şimdi ne değişmişti?

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin