6.9

63.3K 3K 1.1K
                                    

Selamlar baktım Yanlış Numara bir yılını doldurmuş
ben de hemen yebe yazmaya koyuldum :)

İyi okumalar

Çok öpt<3


"Senin Egemen diye bir oğlun yok!"

"Bunu sen dedin!"

"Rahat bırak artık beni!"

"Ben de mutlu olmak istedim."

Yüzündeki endişe, hüzün, acı, korku ve daha nicesi... Omzundaki tüm yükün ağırlığından sandalyeye yığılan bedeni... Boşluğa bakışı... Egemen'in o anki hali sanki şu an yaşıyormuşum gibi gözlerimin önünde tekrar tekrar canlanırken, duyduklarım ise kulaklarımda çınlıyordu. Ne yapmam ne düşünmem ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Sanki git gide bir bataklıkta dibe çakılıyormuş gibi hissediyordum. Ya da boşlukta salınıyormuş gibi... Tek bildiğim, iyi değildim!

O günün üzerinden tam tamına koskoca beş gün geçmişti. Beş gün! Geçmişti geçmesine ama benden nasıl geçmişti, onu bilmiyordum işte. Dile kolaydı fakat yaşaması hiç de öyle değildi. O anları sanki bu geçen günler içinde her gün tekrar yaşıyormuş gibiydim. Görüntüler bir an bile olsun aklımdan düşmüyor her an tazeliğini koruyordu. Ve bense içimde saklı tuttuğum sır yüzünden daha da derine çekiliyor gibiydim.

O gün, Egemen'i orada o şekilde gördüğümde hemen yanına gitmedim. Kendimi sakladım ve kendisine gelmesini bekledim bir süre. Ne olduğunu da sormadım. Neden bu hale geldiğini de sormadım. O an için hiçbir şey sormadım. Sormadım, çünkü biliyordum ki her ne olduysa bana demeyecek, her zaman olduğu gibi yine benden saklayıp kendi başına mücadele etmeye devam edecekti!

Yine bana kalkan olacak tüm okların kendine saplanmasına müsade edecekti! Biliyordum!

Ve öyle de olmuştu işte. Beni yanıltmamış ve her şeyi tahmin ettiğim gibi saklamıştı. O gün, Egemen biraz da olsun kendine geldiğinde yanına gitmiştim. Fakat, sanki az önceki gördüğüm hali zihnimin bana oynadığı korkunç bir oyunmuşcasına hareketleri, kendisi, tavırları... O kadar normaldi ki bir an kendimden bile şüphe etmeme sebep olmuştu bu hali. Nasıl olduğunu sordum ona. Gülerek, sanki hiçbir şeyi yokmuşcasına içten gülerek, iyi olduğunu söylemişti.

İnceledim. Uzun bir süre inceledim onu. Herhangi bir pot vermesi için bekledim. Üzüntüsünü belli etmesi için... Acısını dışa vurması için... Bekledim ama olmadı. O, her zamanki Egemen idi sanki. Huzurlu, mutlu, hiçbir derdi olmayan o Egemen gibi idi. Ama artık biliyordum ki bu sadece bize yansıttığı haliydi. Öyle değildi işte... Hiç değildi! O, kendi iç dünyasında çok büyük bir savaş veriyor ve galip gelebilme adına can veriyordu.

Zorlanıyor, yine de ses etmiyordu!

Ama artık bu şekilde devam etmesine izin veremezdim. Her şeyi gördükten sonra artık olmazdı. Tek başına her şeyi üstlenmesine ve beni her şeyden geri tutmasına göz yumamazdım. Elimden çözüm olarak ne gelirdi bilmiyordum fakat ne yapabilirsem bunun için uğraşacaktım. Onun için...

Düşüncelerim beni devasa dalgaları altında boğarken hızla sıyrıldım. Biliyordum ki devam edersem duramazdım. Derin bir nefes verip uzun süredir uğraştığım poşeti, ağzını kapatarak sepetin içine koydum. Fakat son zamanlarda fazla dalgın olduğum için o esnada tezgahın kenarında olan bardağı göremedim ve ona çarparak yere düşürdüm. Cam bardak hızla yerle buluştuğunda saniyeler içinde küçük parçalara ayrılırken çıkan gürültülü ses ise yüzümü buruşrmama sebep oldu.

YANLIŞ NUMARA | TEXTING *Tamamlandı*حيث تعيش القصص. اكتشف الآن