6. Bölüm

73.4K 4.2K 751
                                    

Her güzel olan şey aslında kötü olan başka bir şeyi de içerir. Hiçbir şey tamamen masum veya tamamen kötü değildir. Bize verilen her güzel şey, kötü bir şeyi de beraberinde getirir. Bu bir dengedir. 

Siz daha bir çocukken size her şey "cici" veya "kaka" diye sınıflandırarak öğretildi. Ayağınıza batan iğne kakaydı, oyuncağınız cici. Fakat büyüdükçe yeni şeyler fark ettik, güzel sözlerin ardında kötü niyetler yatabiliyor, insanlar birbirlerini sırtlarından bıçaklayabiliyordu. Her insan bunu er geç fark eder. Hepiniz fark ettiniz bunu.

Ve bunu fark ettiğinde, çocukluğunuzdan size miras kalan o saflık duygusu bavulunu toparlamaya başladı. Ardından size sezdirmeden, yavaş yavaş terk etti yüreğinizi. İkiyüzlülüğü, yalanları, insanların birbirini kullanmasını kanıksadınız, belki siz de öyle yapmaya başladınız. Öyle ki, artık size söylenen her sözün altında art niyet aramaya başlamış bile olabilirsiniz. 

Telefonumun tuş kilidine kırmak istercesine sert bastım ve telefonumu kapattım. Kim oluyordu da bana emir veriyordu? Kim oluyordu da hakkımda bir karar alıyordu? Ben korunmaya muhtaç bir bebek değildim. Kendi başımın çaresine bakabilirdim. 

Parti evine doğru yürürken sinirden yüzümün yandığını hissettim. Kimdi bu kapşonlu? Ne istiyordu? Amacı neydi? Eğer birçok erkek gibi istediği şey beni elde etmek ise neden bunu normal yollarla denemiyordu? Neden hayatıma karışıyordu? Ve en önemli soru:

BENİ NASIL İZLİYORDU?

Kapıdan içeriye girmeden önce derin bir nefes aldım ve kendimi parti moduna girmeye zorladım. Kıpkırmızı olduğumdan adım gibi emindim ve içeriye sakin bir şekilde girmem herkesin hayrına olacaktı. Tenimin sıcaklığını yatıştırmak ister gibi usul usul esen serin rüzgar, beni kendime getirdi. Son zamanlarda birçok şey yaşamıştım ama başa çıkabilirdim. Ben güçlü bir kızdım. Ve hiçbir şey beni çıldıracak derecede sinirlendiremeycekti, buna izin vermeyecektim.

Derin bir nefes daha alarak kapının iki yanındaki şakayıkların kokusunu içime çektikten sonra içeri girdim.

İçeriye tam bir ışık ve renk karmaşası hakimdi. Yüksek sele çalınan müzik, içecekler ve dans eden bedenler. Tipik bir parti ortamıydı. Oturacak yerlerin, özellikle de gözlerden uzak olan bir yerin dolu olmamasını dileyerek kanepelere doğru yürüdüm. Bugün şanslı günümde olmalıydım, çünkü gerçekten de yirmi adım kadar ötemde, gözlerden uzak bir koltuk boştu. 

Erken konuşmuşum. Kesinlikle.

Tam o sırada bir kıza çarptım. Kızın elinde tuttuğu kadehteki içeceğin bir kısmı kızın siyah elbisesine, kalanı da yere döküldü ve kız hışımla bana dönüp "Önüne baksana!" diye bağırdı. "Özür dilerim." diye mırıldandım ve tam o sırada insanlardan bir çoğunun dans etmeyi kesip bizi izlediğini gördüm. 

"Özür dilemenle elbisem düzelmeyecek!" 

"Bu sadece bir kazaydı ve ben oldukça nazikçe davrandım." dedim. Ardından sesimi biraz daha yükselterek ve omuzlarımı dikleştirerek "Senin seviyene düşüp seninle tartışmayacağım. İzninle" dedim ve bu saçma sapan davranışların sahibi olan siyah saçlı, açık tenli, yeşil gözleri öfke ve kinle dolmuş, derin göğüs dekoltesi olan kızı ardımda bırakıp, boş olan koltuğa doğru yürümeye başladım. Biraz yalnızlık ve huzur istiyordum, kendilerini Tanrı'nın insanlığa armağanı olarak gören ve sürekli kavga çıkarıp, suratlarını tonlarca makyaja bulayarak popüler olduklarını sanan egoist insanları değil. 

Koltuğa kendimi bıraktım ve gözlerimi kapattım. 

Yaklaşık yarım saat kadar sonra parti tüm hızıyla devam ederken gözlerimi açtım ve dans eden insanları izledim. Tam o sırada kalabalığın içinde birini arıyormuş gibi etrafına bakınan ve endişeli duran bir adet Doğa gördüm. Güzel turuncu saçları rengarenk ışıkların altında parıldıyordu. Gözleri benimkileri bulduğunda gülümsedi ve yanına gelmemi işaret etti. Başımı iki yana salladım. Dudaklarını sarkıttı ve bana yavru köpek bakışı atmaya başladı. 

Blackened|SimsiyahWhere stories live. Discover now