10. Bölüm

57.2K 3.6K 464
                                    

Telefonumdan ve kapı zilinden gelen seslere daha fazla dayanamayıp batuhanı ittim. Ne olduğunu anlamamıştı.

'Kapıya ve telefonuma bakacağım, önemli bir şey olabilir.' Anlarcasına kafasını salladı.

'Pekala.' Telefonu elime aldığımda '4 yeni mesaj' bildirimine bastım. İki tanesi Kutay'dan, İki tanesi Doğa'dandı. Mesajları açmadan çalmaya devam eden kapıya yöneldim. Eminim gelen kişi Kutay'dı ve birazdan Batuhan'la kavga edecekti. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Karşımdaki kişinin Doğa olduğunu fark edene kadar gözüm kapalıydı. Doğayı görünce derin bir nefes aldım ve içeri davet ettim. Saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Ayrıca içerideki Batuhan'ı görene kadar o mükemmel gülümsemesi suratındaydı.

'Onun burda ne işi var?' Kulağıma bu cümleyi fısıldamaya çalışmıştı, fakat bir fısıltıdan daha yüksesk sesle söylemişti.

'Ş-şey' kekeliyordum.

'Ş-şey, benden ders notl-' Batuhan sözümü kesmişti.

'Ne yani Doğa, en yakın arkadaşınla biraz flörtleşemem mi?' Bu sözünün üstüne ellerim titremeye başlamıştı.

'Doğa yok ö-' Batuhan yine sözümü kesmişti.

'Hadi tatlım, söyle Doğa'ya.' Doğa sadece bakıyordu, fakat sonra söze girdi.

'Bana söyleyebilirsin Gece, önemli değil.' Ve sonunda gülümsemişti.

'Ama Doğa cid-' Niye herkes sözümü kesiyordu ki?!

'Sizin adınıza sevindim.' Batuhan, Doğa'nın bu cümlesini duyunca bana göz kırptı. Saçlarını elleriyle düzelttikten sonra ikimize de gülümseyip kapıya yöneldi. Küçük bir gülümseme ile dışarı çıktı, ardından kapıyı yavaşça kapattı.

Evet bayanlar ve baylar, karşınızda Doğa'ya rezil olduğum saniyeler.

Kapı kapandığı anda yere çöktüm, kafamı iki avucumun içine aldım.

'Doğa ciddiyim öyle bir şey yok.'

'Gece, olabilir böyle şeyler. Hoş çocuk.' Kısa bir kahkaha atmıştı. Bu sözü beni rahatsız etmişti. Bana inanmıyordu. Oturduğum yerden kalkıp telefonumu elime aldım. Önce Doğa'nın mesajlarını hızlıca açıp, okumadan kapattım.

'Sanırım Batuhan ile oynaşırken telefona bakma zahmetine girmedin.' Göz kırpmıştı.

'Doğa sana kaç kez söyleyeceğim? Yok öyle bir şey. Bunu kafana sok.' Gülümsememişti. Ve ben yine oturmuştum.

'İyi..' Gözlerini devirdi. Ve sözlerine devam etti.

'Bir şeye ihtiyacın olursa ararsın, görüşürüz." Kapıya yönelmişti. Ben kendimi toplayıp arkasından 'Doğa!' Diye bağırana kadar çoktan gitmişti. Beni anlamayan insanlardan nefret ediyordum. Beni anlamayan insanlar yüzünden içime kapanıktım. Aslında içime kapanık değildim sadece anlatsam da anlamayacakları için her şeyi içime atıyordum. Hepsi bu.

Kendimde ayağa kalkabilecek gücü bulduktan sonra, kalktım. Telefonuma Kutay'dan gelen mesaj sayısı ikiden, beşe yükselmişti. Mesajları açtım.

'Ne yaptığını sanıyorsun?!'

'O çocuktan uzak dur!'

'Onu öpme'

'Onu öptün değil mi?'

'Seni arayacağım'

Mesajları görünce afallamıştım. Bu çocuk beni izlemiyor muydu her dakika? Batuhan'ı öpmemiştim, görmesi lazımdı. Hemen cevap yazdım.

'Onu öpmedim.' Hemen cevap geldi.

'Bilmiyorum.'

'Hani hep izliyordun beni, göremedin mi bu sefer?'

'Seni izlediğim evinizde bulunan kameram bozuldu.' Telaşla eve bakıyordum. Evimizde kamera mı vardı? Ve yeni bir mesaj geldi.

'Çok safsın, evinizde kamera falan yok.' Resmen rahatlamıştım.

'O zaman beni nasıl izliyorsun?'

'Yine aynı sorular...'

'Bir de cevap versen!'

'Yakında öğreniceksin, az sabır be güzelim.'

'İyi be, görüşürüz' Sanırım bir ergen tribi atıyordum. Sırıttım.

'Seni arayacağım ve bana her şeyi anlatacaksın.'

'Hayır.' Bu cevabımın üzerine arama geldi.

..Arıyor: Kapşonlu Çocuk..

Açıp açmamak konusunda biraz düşündükten sonra sonunda açmaya karar vermiştim.

'Alo?' Sesim ince çıkmıştı.

'Anlat.' İşte yine o ses.

'Anlatılacak bir şey yok!'

'Onu öptün mü?'

'Belki hayır, belki evet.'

'Onu öptün. Evet onu öptün.' Sesi telaşlıydı. Susuyordum.

'Onu öptün ve bu ondan hoşlandığın anlamına geliyor..'

'.. Onu seviyorsun ve o lanet olası çocuk seni üzecek..'

'.. Sen yeterince üzgünken, seni iyice üzücek..'

'.. Sana zarar vericek Gece, üzüleceksin..' Sesi muhteşem bir şiiri andırıyordu.

'.. Üzülmeni istemiyorum..' Kutay konuşurken koltuğa uzanmıştım. Beni düşünüyordu.

'Bak Gece, bu hayatta sana zarar verebilicek kimseyi sevme..'

'.. Vücuduna bir zarar vermeyecek, fakat şu sol yanın varya, oranı acıtıcak..'

'.. Çok acıyıcak Gece, sevme..'

'.. Ben yaptım o hatayı, sen yapma.' Son sözü buydu. Telefonu ben bir şey diyemeden kapattı. Sanırım mesaj atmalıydım. Beynim 'Bunu yapma.' derken, kalbim 'At şu mesajı.' diyordu. Kalbimin ne ara devreye girdiğini bilmeden, mesaj yazmaya başladım.

'İyi misin?' Cevap gelmemişti. Parmaklarım ikinci bir mesaja gitti.

'Cevap ver iyi misin?' Hahaha. İşte cevap vermemişti. Kesinlikle şu gönderilen mesajlar için 'Mesajı geri al.' tuşu konmalıydı.

Ve kalbim yeniden devreye girdiğinde çok geçti. Parmaklarım arama butonuna çoktan basmıştı.

..Aranıyor: Kapşonlu..

Telefonu kapalıydı. Duymaktan nefret ettiğim o aptal kadının sesi geldi.

"Aradığınız kişiye şuan da ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz veya sinyal sesinden sonra sesli mesajınızı bırakınız..."

Sinyal sesini bekliyordum.

Ses gelmişti. Sıra sesimi kaydetmekti.

'Kutay, ne demeye çalıştığını pek anlamasamda hayır onu öpmedim. Onu öpmedim. Ayrıca hiç bir erkek beni üzemez. Buna izin veremem. Beni düşündüğün için çok teşekkür ederim. Ama hala kim olduğunu bilmiyorum. Sen bir sır küpüsün. Daha anca ismini ve birine aşık olduğunu ve o kişinin de seni üzdüğünü anlayabildim. Ama bence üzülme. Cidden, değmez. Zaten birini beni üzecek kadar sevebileceğimi düşünmüyorum. Hatta kimse o kadar sevemez bence. Herneyse, beni düşündüğün için teşekkür ederim. Görüşmek üzere.'

Yollamıştım. Sesli mesajım gitmişti,

"..."

-Zeynep.

Blackened|SimsiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin