beş

3.9K 187 120
                                    

yarın 7de kalkmam gerek ama oturup bunu yazdım bence bi tşk hak ettim❤

iyi okumalarr

Kendimi arabada, adresi kafamda sayamadığım kadar tekrarlarken buluyorum. Ne için, nasıl yola çıktığım hakkında hiçbir fikrim yok. Tek amacım bu geceyi Evans'la geçirmek.

Annemi ikna etmem zor oldu. Başta yalan söylemeyi düşünmedim. Sonraysa akşam 9.30 gibi bir saatte iki katı yaşımda bir adamın evine gideceğime kesinlikle karşı çıkacağını düşünüp kendi yöntemime döndüm. Ağlıyor gibi yaptım, Nancy'nin bir sorunu olduğunu, -o anda ne uydurduğumu dahi hatırlamıyorum- acilen onlara gitmem gerektiğini, hatta belki bu gece dönemeyeceğimi söyledim. Bana inanmıyor gibiydi, her zaman attığı şüpheli bakışları üzerimden dakikalarca çekilmedi. Ben de Nancy'i aradım ve o da anında role bürünerek bana yardımcı oldu.

Tüm ayrıntılarını yarın ona anlatmam şartıyla da bu olaydan kimseye bahsetmeyeceğine söz verdi.

Gecenin karanlığında yol kenarındaki market terk edilmiş korkutucu bir benzin istasyonu gibi görünüyor. Biraz ileride, solumda, karavan ve tırların olduğu devasa bir otopark var. Ben yolumu ararken bir tır kapıdan dönüp içeriye park etmeye çalışıyor.

Yol boyunca gördüğüm üçüncü araba yıkamacısını geçiyorum ve sağ tarafımdaki kırmızı tuğlalardan yapılmış duvardaki Grennwood yazısını gördüğümde siteyi bulduğumu anlıyorum. Verdiği adreste ilk sıradan ikinci ev olduğu yazıyordu. Yine de telefonuma bakıp tekrar kontrol ediyorum ve arabamı müsait bir yere park ediyorum.

Ellerim titrek ve vücudum gergin. Üzerimde askılı siyah, iddialı gibi görünen bir elbise var. Kumaşı penye. Bundan hoşlanacağını düşünerek, açıkçası onu baştan çıkarmayı isteyerek giydim. Şu ansa... Ne düşeneceğimi bilemiyorum.

Parmağım kapının ziline gidiyor ve ürkekçe zili çalıyorum. Kısa ama gerilim dolu bir beklemenin ardından karanlık sokağı kapı açıldığında içeriden gelen televizyon ışığı aydınlatıyor.

Evans, üzerinde gri uzun kollu şık bir tişört ve bacaklarını saran keten bej rengi bir pantolon giymiş. Kasları, dar olmayan tişörtte bile kendilerini belli eder nitelikte. Gözlerindeki kalın çerçeveli gözlük mavilerini kapatmış. Ona bakarken gülümsüyorum çünkü o da beni süzüyor.

"Hoşgeldin, Rusyalı." kapıdan hafifçe çekilerek geçmem için içeriyi işaret ediyor. Evde serin bir hava ve etkileyici oda spreyi kokusu var. Oregon'un Mayıs'ına hiç benzemiyor.

Ana girişin sol tarafında düzenlenmiş Alman tarzı bir mutfak var. Solda ise geniş bir salon yarım duvarla kesilmiş. Lcd televizyon evin duvar kağıtlarıyla uyumlu bir TV ünitesi üzerine yerleştirilmiş. Ekranda Netflix'te gördüğüm bir film açık.

Bulunduğum anın farkına varıp ne yaptığımı sorgulamaya başlamak üzereyken, kolumun üzerinde sıcak bir ten hissediyorum. Evans çantamı almak için eğilmiş. Yüzü yakından paha biçilemez bir güzelliğe sahip. Sakalları çok düzenli görünüyor. Dudakları taze bal kadar parlak ve onları öpmem için yalvarıyor gibiler.

Chris Evans benden yirmi yaş kadar büyük. Bu yaş farkı beklemediğim kadar çok olsa da onunla birlikte olmama hiçbir şey engel olamaz gibi hissediyorum.

Salona yakın yemek masasında iki uzun mumla süslenmiş servis açık. Koyu kırmızı peçeteler ve yine aynı renkteki tabak süslemeleri yalnızca bir akşam yemeğinden çok daha fazla şey çağrıştırıyor.

Çantamı duvarın yanındaki şemsiyeliğe asan Profesöre bakıyorum. Onu okul dışında daha farklı giysiler içerisinde görmek tuhaf hissettiriyor. Gülümsemesi her zamankinin dışında daha arzulu olan bakışlarıyla birleşince bu gecenin yalnızca yemekle bitmeyeceği kesinleşiyor.

Russian || Chris Evans (BİTTİ)Where stories live. Discover now